Evliya Çelebi hakkında temel bilgiler? Seyahatname niçin önemlidir?


İnsanlık Tarihine Yön Veren 20 Kişi Kimdir?
Avrupa Konseyi, Evliya Çelebi’yi “21. Yüzyılda İnsanlığa Yön Veren En Önemli  20 Kişiden Biri” ilan etmiştir. Evliya Çelebi sergide şu ifadelerle tanıtılmış: “Osmanlı İmparatorluğu’ndaki en önemli gezgin. 40 yıldan fazla bir zaman imparatorluğun uçsuz bucaksız topraklarında gezdi. Çalışması, Osmanlı İmparatorluğu’nda kültürel hayata dair önemli rehberlerden biri olarak kabul ediliyor.”
• Evliya Çelebi
• Konfüçyus
• Pierre de Coubertin
• Jean Henri Dunant
• James William Fulbright
• Mohandas Karamchand Gandi
• Büyük İskender
• Johannes Gutenberg
• Friedrich von Humboldt
• Martin Luther King Jr.
• Ferdinand Macellan
• Marco Polo
• Eleanor Roosevelt
• İbni Rüşd
• Albert Schweitzer
• Leopold Sedar Senghor
• Huda Shaarawi
• Rahibe Teresa
• Leonardo da Vinci
• Henrik Arnold Wergeland

Seyahatname neden önemlidir?
Birçok neden vardır:
Seyahatname, İslam edebiyatının, belki de dünya edebiyatının en uzun ve kapsamlı seyahat anlatısıdır (Dankoff, 2010, s. 29). Evliya’nın İstanbul tasviri, hiç tartışmasız bu kent üzerine yazılan en iyi rehber kitaptır (Dankoff, 2010, s. 41).
Camiler, köprüler, medreseler, hamamlar, çeşmeler gibi tarihi yapılar konusunda bir kaynak eser niteliğindedir.Evliya’nın anlattıkları ile günümüze kadar ayakta kalan eserlerin özellikleri büyük oranda örtüşür. Bu yönüyle de hem Çelebi hem de eseri güvenilir bir kaynaktır.Ayrıca günümüzde harabeye dönmüş anıt eserlerin o günkü durumlarını anlamak için son derece önemli bir kaynaktır.
Seyahatname 17. yy. Osmanlı Türkçesi ve 30 civarında faklı dil malzemesi barındıran bir kaynak eserdir.Bugün bile siyasal sınırlar bakımından kesinlik kazanmamış olan Balkanlar’daki gelişmelerin tarihsel geçmişi ve Orta Avrupa’daki son yapılanmaların arka planını gözler önüne seren bir tarih kaynağıdır.
Yemek kültüründen bitki bilime, konuşma dilinden edebi dile, geçmişten geleceğe toplumsal yapının bütün unsurlarını içeren zengin bir antolojidir.
Seyahatname’nin bir diğer özelliği de zikrettiği eserlerden gelir.  Evliya Çelebi’nin kaynak olarak gösterdiği birkaç eserin kütüphanelerde olmadığı Meşkure Eren tarafından 1960’da yayımlanan bir tezle tespit edilmiştir. Seyahatname bu yönüyle bir eski eser arşivi gibidir.Şunu da belirtmek gerekir ki Osmanlılar’da gezip gördüklerini kaleme alan isim çok azdır. Daha çok Batılı seyyahlar tarafından kaleme alınan eserlerden İstanbul’un geçmişini görebiliyoruz. Seyahatname bu açıdan da ayrı bir önemi hak eder.


Evliya’nın Seyahatname’den Başka Eseri Var mıdır?

Şakaname adında bir eseri daha vardır. Seyahatname’de bu eserinden şu şekilde söz etmektedir:
Ve Galata’da Papas Dîvâne: Bu bir mesîregâh kefere idi kim her gören âdem evzâ‘ [u] etvârından ve reftâr [u] güftârından hazz edüp hayrân kalırdı. Cemî‘i a‘yân-ı kibârın ma‘lûmu bir dîvâne idi. {Şakanâme’mizde taklîdi mufassal tahrîr olunmuşdur}.
1. Kitap

Bir Savaşçıdır:
Senelerce at üzerinde seyâhat eden, cirit oynayan, iyi silâh kullanan Evliya Çelebi’nin, çevik ve sıhhatli bir yapıya sahip ve birçok savaşa etkin biçimde katılmış bir savaşçı olduğu kabul edilmektedir.

Bir Zanaatkâr ve Mimardır:

Babasının zanaatkâr olmasının Evliya’nın el sanatlarına ve zanaatkârlara ilgi duymasını güçlendirdiği ve estetik yönünü geliştirdiği görüşü hâkimdir. Seyahatname’de değinilen tarihî eserlerin tasvirindeki
güçlü betimlemeler ve kullandığı terminoloji uzmanlara göre onun nitelikli bir mimarî bilgiye sahip olduğunu göstermektedir.

Bir Ressamdır:
Evliya Çelebi el sanatlarından daha çok dilsel yetenekleriyle ilgi çeker. Ancak, çizimlerinin iyi olduğu da yadsınamaz. Çizim ve resme yatkınlığı Abdal Han hazinesi kataloğunda görülür. Özellikle Avrupa işi
gravürlere, oymalara ve İran minyatürlerine hayrandır (Dankoff, 2010,
s. 72).

Bir Dilbilimcidir:
Eğitimini dilbilim üzerine odaklamamış olmasına rağmen Evliya, hem dili kullanmadaki yetkinliği hem de Türkçe ve yaklaşık değişik 30 dil ile ilgili aktardığı bilgilere bakınca amatör bir dilbilimci olarak da
değerlendirilmektedir.
Eserinde Türk dilinin köklü ve tarihi bir dil olduğu üzerinde durur ve 17. Yüzyıl Osmanlı Türkçesi’nin bölgesel farklılıkları ile ilgili temel bilgiler verir. Bugün Seyahatname bu yönü ile birçok dil çalışmasına
kaynaklık etmiştir.
Çelebi, gezdiği yerlerle ilgili bilgiler verirken kullandığı sözcükleri de o yörenin sözcüklerinden seçmesi ile dil araştırmalarında, kelimelerin kullanım ve yayılma alanını belirleme bakımından yararlı olmuş ve söz varlığı, ses ve biçimbilgisi çalışmalarına katkı sağlayan bir eser ortaya koymuştur.
Seyahatname yalnız Türkçe için değil, içerdiği topluluk ve kültürlerin dilleri için de önemli veriler saklamaktadır.
Türk dili dışında Abhaza dili, Kaytak dili, Gürcü dili, Mingrel dili, Arap dili, Türkmen dili, Dobruca Tatarlarının dili, Nogay dili, Rus dili, Sırp dili, Boşnak dili, Hırvat dili, Arnavut dili, Venedik İtalyancası, Macar dili, Alman dili, Kırım Tatarlarının dili, Nogay dili, Kalmık dili, İtalyan dili vb. ile ilgili bilgiler yer almaktadır.

Bir Haritacıdır:
Evliya Çelebi, Nil Nehri boyunca gerçekleştirdiği yolculuğundaki gözlemlerini altı metre uzunluğunda, bir metre genişliğindeki bir haritayla kalıcı kılmıştı. Haritanın tek nüshası bugün Vatikan Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Evliya Çelebi üzerine yaptıkları araştırmalarla tanınan
Robert Dankoff ve Nuran Tezcan tarafından çalışılan Çelebi’nin bu bilinmeyen eseri, yakın zamanda yayımlanacaktır.
 “Bu harita (Vat. Turc. 73), 543 cm. uzunluğundadır; güney yarısı 45 cm., kuzey yarısı ise 88 cm. genişliğindedir; harita, kaba kumaş üzerine çizilmiştir ve efsanevi Ay Dağlarında (Cebel-i Kamer)
bulunan kaynaklarından başlayarak, Kızıldeniz ve Libya Çölü arasından Akdeniz’e kadar uzanan Nil Vadisini göstermektedir. Harita üzerinde zamanın yarattığı kimi hasarlar göze çarpmakta ve fareler tarafından kemirilmiş olduğu anlaşılmaktadır (Dankoff,
2011, baskıda).”

Bir Müzisyendir:
Çelebi, sesinin de güzel olması sebebiyle çok küçük yaşlardan itibaren müzikle iç içe olmuş ve iyi de bir eğitim almıştır. Örn. döneminin musıkî üstadı Muhasip Derviş Ömer Gülşenî’den dersler
aldığı belirtilmektedir.
Çelebi, Seyahatname’de hem İstanbul’da müziğin yeri, müzisyenler ve müzik aletleri ile ilgili ayrıntılı bilgi vermiş hem de gezdiği şehir ve ülkelerde gördüğü müzikle ilgili birçok bilgiyi donanımlı bir kişi olarak başarıyla aktarmıştır.

Bir Halkbilimcidir:
Çelebi, gittiği ülkelerde yaşayan halkların gündelik hayat bilgilerine, geleneklerine, özel gün ve bayramları ile ilgili ritüellere, kılık kıyafetlerine, kullandıkları alet ve eşyalara kadar birçok kültürel unsuru; atasözleri, deyimler, mani, efsane, fıkra vb. halk edebiyatı ürünlerini bir halkbilimci bakışı ve değerlendirmesi ile eserine almıştır.Evliya, eserinde Türk halk yaşam tarzında önemli yer tutan
hamamlardan da özellikle bahsetmiş ve o dönem İstanbul’da bulunan hamamları birer birer saymıştır.

Bir tarihçidir:
Seyahatnameyi yalnızca tarihe kayıt düşmek amacı ile kaleme alınmış olmasa da bugün yaşadığı dönem Osmanlı coğrafyası ve komşu ülkelerin birçoğu ile ilgili bir kısmı başka hiçbir kaynakta bulunmayan bilgiler içermektedir. Evliya, bazı bölümlerde 17. yüzyıl öncesi tarihî bilgilere de yer vermekte ama asıl dönemi ile ilgili aktardığı olaylarla tıpkı bir tarihçi disiplinine sahip olduğunu göstermektedir.

Seyahatname’de Lâgarî Hasan Çelebi tarafından gerçekleştirilen
roketli uçma teşebbüsü şu şekilde anlatılmaktadır
Murad Hanın Kaya Sultan adlı yıldız gibi temiz kızı doğduğu gece akika şenliği oldu. Bu Lâgarî Hasan, elli okka barut macunundan, yedi kollu bir fişenk icat etti. Sarayburnu’nda hünkâr huzurunda fi-şenge bindi. Talebeleri fişeği ateşlediler. Lâgarî: “Padişâhım Allaha ısmarladım. İsa nebî ile konuşmaya gidiyorum!” diyerek duâlar ederek göklere doğru çıktı. Yanında olan fişenkleri ateş edip deniz yüzünü
aydınlattı. Gökkubbede büyük fişenklerin barutu kalmayıp da yere doğru inerken, ellerinde olan kartal kanatlarını açıp Sinan Paşa köşkü önünde denize indi. Oradan yüzerek çıplak olarak padişahın huzurunageldi. Yeri öperek “Padişahım! İsa nebî sana selam eyledi.” diye şakaya başladı. Bir kese akça ihsan olunup yetmiş akça ile sipahi yazıldı:
Sonra Kırım’da Selamet-Giray Hana gidip orada vefat eyledi. Rahmetli Yakın dostumdu. Allah rahmet eyleye (Danışman, 1969, s. 335).

Hezarfen Ahmet Çelebi
1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi’nden kuş kanatlarına benzer bir araç takıp kendini boşluğa bırakan ve uçarak** İstanbul Boğazı’nı geçip 6000 m. ötede Üsküdar’da Doğancılar’a inen
Hezarfen Ahmet Çelebi, Türk havacılık tarihinin en kayda değer simalarından birisidir. Bu uçuş hakkındaki belgeler şimdiye kadar sadece Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde verdiği bilgilerden
ibarettir:“Evvela, Okmeydanının minberi üzerinde, rüzgârın şiddetinden kartal kanatları ile sekiz, dokuz kere havada uçarak talim etmiştir. Sonra Sultan Murad Han Sarayburnu’nda Sinan Paşa Köşkü’nde seyrederken, Galata Kulesi’nin taa tepesinden lodos rüzgârı ile uçarak, Üsküdar’da Doğancılar meydanına inmiştir***. Sonra Murad Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek: “Bu adam pek korkulacak bir adamdır. Her ne isterse, elinden geliyor. Böyle kimselerin durması doğru değil.” diye Cezayir’e sürmüştür. Orada vefat eyledi.” (Danışman, 1969:335)

Seyahatname Ciltlerinin Konuları Nelerdir?
1. Cilt
Eserin birinci cildinde 1630-40 yılları arası İstanbul’un târihi, kuşatmaları ve fethi, İstanbul’daki kutsal makamlar, câmiler, Sultan Süleyman Kanunnâmesi, Anadolu ve Rumeli’nin mülkî taksimâtı, çeşitli
kimselerin yaptırdığı câmi, medrese, mescit, türbe, tekke, imâret, hastane, konak, kervansaray, sebilhâne, hamamlar... Fâtih Sultan Mehmed zamânından itibaren yetişen vezirler, âlimler, nişancılar,
İstanbul esnâfı ve sanatkârları yer almaktadır.
2. Cilt
İkinci ciltte Mudanya ve Bursa, Osmanlı Devletinin kuruluşu, İstanbul’un fethinden önceki Osmanlı sultanları, Bursa’nın âlimleri, vezirleri ve şâirleri, Sinop, Trabzon ve havâlisi, Gürcistan dolayları; Kırım, Karadeniz, Bolu, Amasya, Niksar, Erzurum, Nahçivan, Tebriz, Baku, Erzurum, Bayburt, Erzincan, Merzifon, Ankara.
3. Cilt
Üçüncü ciltte Üsküdar’dan Şam’a kadar yol boyunca bütün şehir ve kasabalar; Eskişehir, Konya, İskenderun, Tire, Akre, Kızıl Deniz, Ölü Deniz, Urfa, Kayseri, Sivas, İskilik, Rusçuk, Niğbolu, Silistre, Filibe, Edirne, Sofya ve Şumnu şehirleri hakkında geniş bilgiler
4. Cilt
Dördüncü ciltte İstanbul’dan Van’a kadar yol üzerindeki bütün şehir ve kasabalar; Malatya, Diyarbakır, Mardin, Sincar, Bitlis, Ahlat. Evliya Çelebi’nin elçi olarak İran’a gidişi, İran ve Irak hakkında bilgiler; Tebriz, Erdebil, Kazvin, Kum, Bağdad, Necef/Kufe, Basra, Abadan, Cizre, Musul, Tikrit.
5. Cilt
Beşinci ciltte Tokat sonra Rumeli, Sarıkamış’tan Avrupa’ya kadar çeşitli ülke ve eyâletler; Kırklareli/Kırkkilise, Varna, İstanbul, Silistre, Hoten, Özi, İznik, Bursa, Gelibolu, Edirne, Belgrad, Temeşvar, Libhova, Yanova, Varad, Sarayevo, Zagrep, Üsküp, Köstence, Sofya, Semendire.
6. Cilt
Altıncı ciltte Macaristan ve Almanya; Temeşvar, Koloşvar, Kaşav, Sibiv, Mohaç, Peç, Budin, Uyvar, Estergon, Belgrad, Dubrovnik, Mostar, Zigetvar, Kanije.
7. Cilt
Yedinci ciltte Avusturya, Kırım, Dağıstan, Çerkezistan, Kıpçak diyârı; Ejderhan havâlisi; Belgrad, Viyana, Wallaçya, Budapeşte, Oçakov, Krakow, Kırım, Bahçesaray, Dağıstan, Astrahan, Saratov,
Kazan, Kalmukya, Azov
8. Cilt
VIII. cilt içinde Evliya  Çelebi’nin, Azak’tan Kırım’a; Kefe, Bahçesaray, Kılburun, Akkerman, İsmail,  Girit olayları, Babadağı, Hasköy, Edirne, Dimetoka, Gümülcine, Drama, Selânik üzerinden bütün  Yunanistan ve Mora’yı dolaşarak Hanya, Kandiye, Arnavutluk; Yanya, Tepedelen,  Avlonya, Draç, İlbasan, Ohri, Resne, Manastır, İştip, Tikveş, Cisr-i Mustafa  Paşa, Edirne üzerinden İstanbul’a dönüş
seyahatleri bulunmaktadır.
9. Cilt
IX. cildin içinde Evliya Çelebi’nin İstanbul’dan  hareketle Kütahya, Afyon, Manisa, İzmir, Sakız, Kuşadası, Aydın, Tire, Denizli,  Muğla, Bodrum, Ege adaları, Isparta, Antalya, Alanya, Karaman, Silifke,
Tarsus,  Adana, Maraş, Antep, Kilis, Haleb, Lazkiye, Şam, Beyrut, Sayda, Safet, Nablus,  Kudüs, Evliya menkıbeleri ile Mekke ve Medîne hakkında geniş bilgiler bulunmaktadır.
10. Cilt
Onuncu ciltte ise Mısır ve çevresi yer almaktadır; Kahire, Tanta, İskenderiye, Nil, Funcistan (Mogadişu, Suakin, Hadendoa, Bahnisa, Feyyum).

Hangi Dilleri Biliyordu?
Eserinden anlaşıldığı kadarı ile Türkçeyi düzgün, etkili ve sanatsal kullanabilme becerisine sahip olan
Evliya, Enderun’da Arapça, Farsça ve Rumca; babasının arkadaşı Simyon Usta’dan ise Latince ve
Yunanca öğrenmiştir.

Hayatını Nasıl Kazandı?
Ailesinin maddi durumu iyi olduğu için pek geçim sıkıntısı çekmemiş olan Evliya, Enderun eğitiminden sonra saraya musâhib (sohbetçi, sohbet arkadaşı) olarak kabul edilmiş ve daha sonra da aylık
40 akçe* ile sipahiler** zümresine katılmıştır. Seyahatlerinin büyük bir kısmını da resmi görevli sıfatıyla gerçekleştirmiş veya çeşitli görevler için gittiği ülkeleri seyahatinin bir parçası olarak değerlendirmiştir.Değişik alanlarda görev yapmıştır. Sesinin güzel olduğu bilinen Çelebi, şarkı-gazel okur, ezana kalkar, imam bulunmadığı durumlarda namaz kıldırırmış.
Güler yüzlü, hoşsohbet, kimsenin kalbini kırmayan, herkesle hoş geçinen bir kişi olduğu için de kısa
bir zamanda sarayda ün yapmıştır. Böylece, 1630 yılında başlayan sarayla bağlantısı inişli çıkışlı olsa da son zamanlarına kadar sürmüştür.
Katıldığı pek çok savaştan aldığı ganîmetler, verilen hediyeler ve gezdiği yerlerde yaptığı ticâretten
elde ettiği para ile de rahat bir hayat sürmüştür.

Seyahat Fikri Nasıl Oluştu ve Gerçekleşti?
Evliya Çelebi’nin seyahate olan merakının babasının anlattığı son derece ilginç ve macera dolu öykülere dayandığı, yakın çevrelerinde bulunan çok renkli ve bilgili tanıdıkların da bunda katkısı
olduğu kabul edilmektedir.Evliya Çelebi, Seyahatname’de seyahatlere başlama öyküsünü bir rüyaya dayandırır. Simgesel motifler barındıran ve babasına seyahat fikrini kabul ettirmeye yönelik kurgulanmış olan rüya, eserin başlarında kendi ağzından anlatılmaktadır.
Evliya Çelebi, 19 Ağustos 1630 gecesi, rüyâsında, Yemiş İskelesindeki Ahi Çelebi Câmii’nde*kalabalık bir cemâat arasında Peygamber efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) görmüş, huzûruna varınca; “Şefâat yâ Resûlallah!” diyecekken, heyacanla; “Seyâhat yâ Resûlallah!” demiştir. Peygamber
efendimiz de tebessüm ederek bu gence hem şefâatini müjdelemiş, hem de seyâhati ihsân etmiş,
orada bulunan Sa’d bin Ebî Vakkas da gezdiği yerleri ve gördüklerini yazmasını tavsiye etmiştir.
Evliya Çelebi, rüyasını Kasımpaşa Mevlevihanesi şeyhi Abdullah Dede’ye anlatmıştır. Şeyh, bu rüyanın hayırlı olduğunu ve mutlaka seyahate çıkması gerektiğini tavsiye etmiştir.
Babası, Evliya Çelebi’nin İstanbul dışına çıkmasına uzun zaman karşı koymuş ve izin vermemiştir. Acak 1640’ta, eski dostu Okçuzâde Ahmed Çelebi ile gizlice Bursa’ya giden Evliya Çelebi’nin bu yolculuğu bir ay sürmüş, dönüşünde artık oğlunu tutamayacağını anlayan babası, seyahate çıkmasına izin vermiştir.

Ne Zaman Öldü?
Evliya Çelebi’nin ne zaman öldüğü ve mezarının nerede olduğu bilinmemektedir. Bir kısım araştırmacı onun 71 yaşlarında, 1682 yıllarına doğru İstanbul’da öldüğünü; bir kısım araştırmacı ise 1682’de Mısır’dan dönerken yolda ya da İstanbul’da öldüğünü belirtmektedir*

Evliya Çelebi Hangi Yönleriyle Eleştiriliyor?
Seyahatnamenin güvenilirliği ile ilgili ciddi tartışmalar vardır. Bunun en önemli nedeni de Evliya Çelebi’nin abartmalara çok yer vermesi, zaman mefhumunu kurgularıyla gerçeklikten çıkarması vb.
üslup seçmiş olmasıdır. Bu durum da eserin içeriğine yönelik güven duygusunu zedelemektedir. Hatta Evliya Çelebi, abartılarıyla dillerde dolaşmakta, alay edilmekte ve gizlice aşağılanmaktadır.
Hattâ efvâh-ı nâsda darb-ı meseldir kim bir dervişe “Kanden gelirsin?”, derler? “Berf rahmetinden gelirim”, der. Ol ne diyârdır, derler; sovukdan “Ere zulüm” olan Erzurûm’dur, der. “Anda yaz olduğuna râst geldin mi”, derler? Derviş eydür: “Vallahi on bir ay yigirmi tokuz gün sâkin oldum, cümle halkı yaz gelir derler, ammâ görmedim”, der. Hatta bir kerre bir kedi bir damdan bir dama pertâb ederken
mu‘allakda donup kalır. Sekiz aydan Nevrûz-ı Harzemşâhî geldikde mezkûr kedinin donu çözülüp mırnav deyüp yere düşer. Meşhûr latîfe-i darb-ı meseldir. Ammâ hakîkatü’l-hâl bir âdemin eli yaş iken bir demir pâresine yapışsa derhâl müncemid olup elinden demir ve demirden eli kopmak ihtimali
yokdur. Âhenden eli bin âh-ı serd ile halâs ederse eli ayasının sehl derisi âhiyle âhende kalır. Bu şiddet-i şitâyı diyâr-ı Azak’da ve Deşt-i Kıpçak’da erba‘în ve zemherîr geçirdik, böyle keskin kış görmedik.
İstediği zaman en az Batılı gezginler kadar gerçekçi olabilen, bazen onlardan daha etkin akıl yürütebilen Çelebinin, abartmaya dayalı üslubunu bilinçli olarak seçtiği de düşünülmektedir.
Halil İnalcık’ın “En büyük sosyal tarihçi” diye tarif ettiği Evliya Çelebi’nin bu büyük eseri için Ahmet Hamdi Tanpınar Beş Şehir’inde“Ben Evliya Çelebi’yi tenkit etmek için değil, ona inanmak için okurum
ve bu yüzden de daima kârlı çıkarım.” der.Evliya’nın eserinde anlattığı olayların hepsine şahit olup olmadığı da çok tartışılmaktadır. Bir kısım olayların daha çok hayal mahsulü olduğu tahmin edilmekte ve gittiğini söylediği bazı yerlere aslında gitmediği de tartışılmaktadır.

Seyahatname Ne Zaman Yazıldı?
Seyahatname 17. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nun en geniş sınırlara ulaştığı 1683 Viyana bozgunu öncesi yıllarında yazılmıştır.
Seyahatname İlk Ne Zaman Basıldı?
Seyahatname yazılışından iki yüzyıl sonra, ancak 1896 yılında yani 19. yüzyılda Arap harfleriyle basılabilmiştir.Orhan Şaik Gökyay, Seyahatnamenin birinci cildini 1996’da Latin alfabesine çevirmiş .

Türklerden ve Diğer Milletlerden Nasıl Söz Ediyor?

Evliya Türk soyundan olduğu için gurur duymaktadır ancak bir Osmanlı aydını olarak zaman zaman Anadolu’da yaşayan Türkler için Etrâk-i bî-idrâk (akılsız Türkler), Etrâk-i nâ-pak (pis Türkler) diye
bahseder.
Diğer milletlerden ise biraz da söz sanatı kullanarak Kazak-ı âk(İnatçı Kazak), Rus-ı menhus (uğursuz Ukraynalılar), Portukal-ı dâl(avare Portekizli), Migril-i rezil (rezil Megreliler), Erdel-i erzel (utanmaz
Transilvanyalılar), Macar-ı füccar (zinacı Macarlar), Alaman-ı bî-eman(hain Almanlar), Urban-ı uryan (çıplak Araplar), urban-ı bî-edyân (dinsiz Araplar) (Dankoff, 2010: 83) diye bahsetmektedir.

Seyahatnamede Hangi Ülkelerden Bahsediliyor?
70 yılı aşkın bir hayat yaşamış ve bu ömrünün 50 yılını seyahatlerde geçirmiş olan Evliya, 26 milyon kilometrekare yüzölçümüne sahip, 3 kıta imparatorluğu olan muazzam devletin hemen her tarafını gezmiştir.
Anadolu, Rumeli, Suriye, Irak, Mısır, Girit, Hicaz, Ukrayna, Romanya, Slovakya, Transilvanya, Moldovya, Avusturya, Macaristan,  Polonya, Almanya, Hollanda, Bosna-Hersek, Dalmaçya, Güney Rusya, Kırım, Kafkasya, İran. Mısır, Habeşistan ve Sudan’a kadar gitmiştir.

Yorumlar