Kitabın
Adı :
|
Sessiz Ev
|
Kitabın
Yazarı :
|
Orhan PAMUK
|
Yayın
Evi Adresi :
|
Can yayın evi, Babıali cad., Sıhhıye Apt., No:19, Kat:2,
Cağaloğlu-İstanbul
|
Basım
Yeri :
|
İSTANBUL
|
Kitabın Konusu:
Biri tarihçi, biri devrimci, biri de zengin olmayı
kafasına koymuş üç torunun, 1980 yazında İstanbul’dan elli kilometre uzakta,
Cennethisar’da yaşayan babaannelerini konağında geçirdikleri bir haftanın
öyküsüdür.
Kitabın Özeti:
Yüzyılın başında, siyasetle uğraştığı için
İstanbul’dan uzaklaştırılan, sürgüne gönderilen dede, Cennethisar’da bir konağa
yerleşmiş Bütün yaşamını Doğu ile batı arasındaki uçurumu bir çırpıda
kapatacağını sandığı büyük bir ansiklopedinin yazımına vermiştir. Öldükten
sonra babaanne ve yanında çalıştırdığı cüce bir kahya tek başlarına yaşayıp
gitmektedirler. Her yaz olduğu gibi bu yaz da şehirden gelecek torunları
beklemektedirler. Torunlar gelince, tam babaannenin düşündüğü gibi aynı
konuşmalar yapılır ve herkes kendi odasına ve kendi dünyasına çekilir.
Babaanneyle beraber dedelerinin mezarını ziyaret ederler. Kitapta bekirki bir
konu işlenmemekte. Aslında kitapı ilginç yapan da bu. Olaylar sırasında
kişilerin kendi bakış aöılarından düşüncelerini anıarını öğreniyorsunuz. Genel
olarak iki aşk hikayesi işlenmiş. Aslında ikisi de platonik. Torunlardan biri
olan Nilgün’e hala Cennethisarda oturan eski çocukluk aşkı ilgi gösteriyor. Adı
Hasan olan bu platonik aşık geçen zaman içinde solcu görüşlerin etkisinde
kalmış ve kasabada sanki onların bir adamı olarak yardım parası manasında haraç
toplamaktadır. Diğer bir torun olan Metin ise Ceylan adındaki zengin bir kıza
aşıktır. Bir süre sonra evdekilerin de bundan haberleri olacaktır. Faruk Bey
uzun zamandır aşırı derecede içki içmektedir. Ev halkı ve babaane bunu görüp
elinden bir şeyin gelmemesi nedeniyle üzülmektedirler. Olaylar çoğu zaman
kişilerin kendi anılarıyla kesilemktedir. Kitabın sonlarına doğru Nilgün’ün
cumhuryet gazetesi aldığını gören Hasan Nilgün ile tartışırlar. Tartışma sonucu
yere düşen Nilgün bir gün sonra beyin kanamasından hayatını kaybeder.
Kitabın Ana Fikri:
Doğu ile
batı arasındaki uçurumun bir anda bulunan bir buluşla değil ancak ve ancak
insanların kafalarındai değişmelerle kapatılabileceği.
Kitaptaki olaylar ve şahısların değerlendirilmesi:
Babaanne : (Fatma Hanım)90 yaşına gelmiş,
torunlarını seven ancak onların babaannelerine soğuk davranmalarınından
hoşlanmayan, daha fazla ilgi isteyen evin sahibesi.
Faruk Bey : Kendisini içkiye kaptırmış,
hayatta kaybettiklerini unutmaya çalışan ve gelecekten umudunu tamamen kesmiş
biri.
Nilgün : Torunlardan ikincisi. Belkide
babaanneyi anlayan en iyi insan. Küçük yaşta anne ve babasın kaybetmiş olması
ve kız torun olmasından dolayı hayaa biraz daha farklı bakan bir kişi. Hasan’ın
kendisine aşık olduğundan uzun bir süre habersiz.
Metin : Cennethisar’a biraz olsun eski
günleri tazelemek ve yeni aşklar yaşamak için gelmiş biri. Kasabadaki
arkadaşlarıyla birlikte dolaşıp zaman öldürür.
Recep : Evin cüce uşağı. Babaanneye
bakıyor. Kasabalılar cüce olduğu için biraz garip davranıyorlar. Kalabalıktan
ve değişimden babaanne gibi pek hoşlanmayan biri.
Kitap hakkında şahsi görüş:
Kitabın
anlatım şekli daha önce okuduğum kitaplara hiç benzemiyor. Kitap şahısların
bakış açılarından çoğu zaman hangi kişi tarafından olayların gözlendiği
anlaşılamadan okuyucuya sunuluyor. Böylelikle okuyucu konu hakkında bir çok
farklı bakış açısına sahip oluyor. Bu nedenle de daha önce okuduğunuz kitaplara
benzemiyor.
Yazar hakkında bilgi:
Orhan Pamuk
1952’de
İstanbul’da doğdu ve Cevdet Bey ve Oğulları ve Kara Kitap adlı romanlarında
anlattığına benzer bir ailede, Nişantaşı’nda büyüyüp yetişti. New York’ta
geçirdiği üç yıl dışında hep İstanbul’da yaşadı. Liseyi Robert Koleji’nde
bitirdi, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde üç yıl mimarlık okudu, 1976’da
İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi. 1974’den başlayarak
düzenli bir şekilde yazı yazmayı kendine iş edindi. İlk romanı Cevdet Bey ve
Oğulları 1979’da Milliyet Yayınları Roman Yarışması’nı kazandı. 1982’de
yayımlanan bu kitap 1983 Orhan Kemal Roman Ödülü’nü de aldı. Aynı yıl ilk
baskısı çıkan Sessiz Ev ile 1984 Madaralı Roman Ödülü’nü ve bu kitabın
Fransa’da çıkan çevirisiyle de 1991 Prix de la découverte européenne’i (Avrupa
Keşif Ödülü) kazandı. 1985’de yayımlanan tarihî romanı Beyaz Kale Pamuk’un
ününü yurt içinde ve yurt dışında genişletti. New York Times gazetesinin
“Doğu’da bir yıldız yükseldi” sözleriyle karşıladığı bu kitap, belli başlı
bütün Batı dillerine çevrildi. 1990’da yayımlanan Kara Kitap, karmaşıklığı,
zenginliği ve doluluğuyla çağdaş Türk edebiyatının üzerinde en fazla tartışılan
ve en çok okunan romanlarından biri oldu. Ömer Kavur’un yönetmenliğini yaptığı
Gizli Yüz filminin senaryosunu da Pamuk 1992 yılında kitaplaştırdı. 1994’te
yayımlanan ve esrarengiz bir kitaptan etkilenen üniversiteli gençleri hikâye
ettiği Yeni Hayat adlı romanı Türk edebiyatının en çok okunan kitaplarından
biri oldu. 1998’de yayımladığı Benim Adım Kırmızı adlı romanı olağanüstü bir
ilgi gördü. Romanları yirmi dile çevrilen Orhan Pamuk yirmi beş yıldır tuttuğu
defterler, dergi ve gazetelere yazdığı yazılar, denemeler, eleştiri yazıları,
röportajlar ve gezi notlarından yaptığı titiz bir seçme ile daha önce
yayımlanmamış “Pencereden Bakmak” adlı uzun hikâyesini Aralık 1998’de Öteki
Renkler başlığıyla kitaplaştırdı.
Yazdığı Eserler : Benim Adım Kırmızı, Beyaz Kale, Cevdet Bey ve Oğulları, Gizli Yüz, Kar, Kar / Sert Kapak, Kara Kitap, Kara Kitap Ciltli, Öteki Renkler, Öteki Renkler 1. Hamur, Sessiz Ev, Yeni Hayat
Yorumlar
Yorum Gönder