KİTABIN ADI
|
İçimizdeki Çocuk
|
KİTABIN YAZARI
|
Doğan CÜCELOĞLU
|
YAYINEVİ VE ADRESİ
|
Altin Kitap Yayinlari Cagaloğlu / İSTANBUL
|
BASIM TARİHİ
|
1999
|
KİTABIN YAYIM MAKSADI
|
Duygu, Düşünüş Ve Davranişlarimizi Sürekli Etkileyen
Içimizdeki Çocuk Yeni Iç Dünyamizin Denge, Ahenk Ve Huzurlu Olmasini Sağlamak
Amaciyla Yazilmiştir.
|
1.KİTABIN
KONUSU:
Hepimizin
içinde bir çocuk vardır. İçimizdeki çocuk her zaman sağlıklı bir ortam içinde
gelişmez. Aile, okul, genel kültür ortamı çoğu kere çocuğun sağlıklı gelişmesini
engeller. Birey bedenen büyür, fakat içimizdeki çocuk psikolojik anlamda
sağlıksız ve cılız kalır.
İçindeki çocuğu
sağlıksız olan bireyin kişiliği “bağlaşık”tır. Çünkü bu birey yaşamın anlamını,
mutluluğunu, kendi değerini ilişki içinde olduğu başkalarının gözünde, sözünde,
davranışında kısacası başkalarının kendisine verdiği değerde arar; kendine
verdiği değer başkalarının onu algılamalarına bağlanmıştır. Bu anlamda
"bağlaşık kişilik" temel yapıyı oluşturur.
2.KİTABIN
ÖZETİ : AİLE:
Aile
bir sistem oluşturur; ailedeki her bir kişi bu sistemin bir parçasıdır ve
değişik roller üstlenerek sisteme işlerlik kazandırır. Her bir sistem ve bu
sistem içinde yer alan her bir rol, kendine özgü bir kişilik ve davranış yapısı
oluşturur. Bu kişilik ve davranış türlerinin bazıları bireyi uyuma, bazıları
ise uyumsuzluğa götürür.
Sağlıklı aile,
üyelerinin gereksinimlerini karşılar ve onların gelişmesi için olumlu bir ortam
oluşturur. Aile üyeleri arasındaki ilişki rahat, olumlu ve akıcı bir yapıya
sahiptir. Aile, toplumla ilişkisini dengelemiştir; ne toplumdan kopar, ne de
toplumun baskısına tümüyle boyun eğer. Böyle bir aileden iyi belirlenmiş benlik
sınırları olan, kendini değerli bulan, yaşamın değişik yönleri arasında denge
kurmuş, duygularını tanıyan ve ifade eden olgun insanlar yetişir.
Her aile sisteminin
işlerliğini sağlayan aile kuralları vardır. Bu kurallar sağlıksız ailede gizli
ve örtük kalırlar. Sağlıklı ailede kurallar daha belirgin ve açık-seçiktir.
Sağlıklı ailede çatışmanın var olduğu bilinir, tanınır ve üzerinde konuşulur;
çatışmayı çözmede kullanılacak kurallar açıkça ifade edilmiştir ve aile
üyelerince bilinir. Sağlıksız ailede çatışmadan söz edilmez; kullanılan
kurallar gizli olduğu için herşey dolaylı ve örtük olarak ifade edilir.
II. İkinci Bölüm : UTANMA VE UTANÇ:
İki
türlü utanmadan bahsedilebilir. Bize sınırlarımızı hatırlatan utanma
sağlıklıdır; kendimizi sevmemeye yol açan duygu ise utançtır ve sağlıksızdır.
Sağlıklı utanma kişinin gelişimi sırasında yaşam deneyimleri sonucu hiçbir
baskı olmaksızın, kendiliğinden oluşur. Oysa utanç kişinin çevresindeki
kişilerin hastalıklı iç dünyalarının baskısıyla oluşur ve çok büyük sorunlar
yaratır. En olumsuz etkisi kişinin kendi iç dünyasıyla ilişkisini kesmesidir.
Ayrıca çocuğa kendisini sürekli suçlu hissettirmekte onun zamanla utanca
boğulmasına neden olmaktadır.
Çocuğa kötü davranmanın
en sık rastlanan 3 türü vardır. Bunları cinsel, bedensel ve duygusal kötü
davranma olarak adlandırabiliriz. Cinsel kötü davranmaya; cinsel olarak
kucaklama, bir babanın kadınlardan bahsederken onları aşağılayıcı, “orospular”,
“namuzsuzlar”, “kalleşler” gibi laflar etmesini gösterebiliriz. Ayrıca kötü
davranmanın en utanç verici olanı cinsel kötü davranmadır. Bedensel kötü
davranış ülkemizde en sık rastlanan ve üstelik bunun bir temel terbiye aracı
olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Ayrıca çocukların duygu düşünce ve
heyecanlarını ciddiye almamak ve bunları alay konusu haline getirmek, duygusal
kötü davranışa bir örnektir ve bu gibi davranışlar çocukların normal olan duygu
ve heyecanlarının normal dışına dönüşmesine yol açar. Bu durumdaki çocuk ise
mutlu ve doyumlu bir hayattan uzaklaşır. Utançla dolu sağlıksız bir hayat
sürmeye başlar.
Çocukların karşılanması
gereken bazı temel gereksinimleri vardır. Bunları; dokunulma, güven, düzen,
sosyalleşme, uyarılma ve kendini değerli görme olarak sınıflandırabiliriz. Bu
gereksinimleri karşılanmayan çocuk kendinde bir eksiklik olduğunu düşünmeye
başlar ve kendi özbenliğinde utanç duymaya başlar. Bu şekilde gereksinimleri
karşılanmayan çocuk terk edilmiş çocuktur. Terk edilen çocuk normal gelişimini
tamamlayamaz. Bu tür insanları tanımlamak için “yetişkin çocuk” ifadesini
kullanabiliriz.
Utanca boğularak
yetiştirilen kişi, bu utancın verdiği acıdan kurtulmak için bir takım savunma
mekanizmaları geliştirir. Bu mekanizmalar sayesinde kişi içinde oluşan boşluğu
ve anlamsızlığı ortadan kaldırmaya çalışır. Bunun yanısıra bu kişilerin
çevreleriyle kurdukları ilişkilerinde devamlı ve tutarlı bazı olumsuz karakter
özellikleri gösterirler. Ayrıca gerçekler bu kişilere acı verir ve sürekli
gerçeklerle ilişkilerini kesmek amacıyla tutkunluklara yönelirler. Kişi zamanla
tüm enerji ve zamanını tutkun davranışa harcamaya başlar ve gerçekle ilişkisini
tümüyle keser.
III. Ücüncü Bölüm : CEVAPLARINIZA BİR GÖZ ATALIM:
Birinci
bölümde iç çocuğunuzu gözlemlemeniz ve onun hakkında bilgi edinmeniz için 3
grupta evet ya da hayır diyerek cevaplayacağımız sorular veriliyor ve bu
bölümde de bu sorulara verdiğimiz cevapların yorumları yapılıyor. Mesela ilk
grupta özbenlikle ilgili şu sorular ve yorumlar var:
Ne zaman kendi hakkımı
korusam içimi bir suçluluk duygusu kaplar; “keşke kendimi değil, diğerlerinin
istediklerini yapsaydım” diye düşünürüm.
Yukarıdaki soruya “Evet”
cevabı ile belirtilen pişmanlık duygusu, özellikle kendisi için bir şey
yaptıktan, ya da kendi hakkını koruduktan sonra duyulan pişmanlık, “nedamet
duygusu, sağlıksız iç çocuğun varlığının kuvvetli bir belirtisidir. Bu duygunun
temelinde kendi benlik sınırlarının kaybolması ve bağlaşıklık içinde olma
yatar. Eğer sık sık pişmanlık duyan bir kişi iseniz, içinizdeki çocuğu
tanımaya, kendi sınırlarınızı belirlemeye çalışın.
İkinci grupta da temel
gereksinimlerle ilgili şu gibi sorular var:
Pek istemediğim halde
cinsel ilişkide bulunmaktan kaçınmam.
Bu soruya “Evet”in
anlamı şudur: “Benim isteklerim önemli değildir; benim bedenim senin kullanman
için bir araçtır, istediğin gibi kullanabilirsin. Ben bir insan olarak
bağımsız, kendi düşünce, duygu ve istekleri olan biri değilim. Benim değerim
senin isteklerini yerine getirmekle gerçekleşir.”
Bağlaşık kişinin temel
özbenlik anlayışı budur ve kendi psikolojik sınırlarının, haklarının,
özgürlüklerinin farkında değildirler. Bir nesne gibi kullanılmaya
alıştırılmışlardır.
3 ncü grupta ise sosyal
yaşamla ilgili şu gibi sorular ve yorumlar var:
- Bir grup içinde
olduğum zaman kolayca çoğunluğun dediği yönde fikrimi değiştiririm.
- En büyük korkum
sevdiklerimin beni terkedip gitmesidir.
Kendi değerine
inanmayan, eğer başkalarını memnun edip sürekli onlarla hemfikir olmazsa
herkesin kendini terkedeceğine inanan kişi, çoğunluk ne derse o yöne gider ve
kimsenin kendini kendisi olduğu için seveceğine inanmaz. Bu nedenle sürekli bir
kaygı ve terk edilme korkusu içindedir.
IV. Dördüncü Bölüm : İÇİMİZDE KONUŞANLAR:
Herkesin
içinde değişik sesler vardır. Bu sesler İç ana-baba ve iç çocuğumuza ait
seslerdir. İç ana-baba gerçekçi, deneyimli, ciddidir ve sonuca yöneliktir. İç
çocuk oyuncudur, enerji küpüdür, şevk heyecan ondan gelir ve sonuca değil
sürece yöneliktir. Onun sesi kaybolduğu zaman yaşamın zevki de kaybolur.
Sağlıksız iç çocuk sevilmemiş yerilmiş, bastırılmış ve utanca boğulmuş bir
geçmişin ürünüdür. Sağlıklı iç çocuk ise sevilmiş, övülmüş, yüreklendirilmiş ve
desteklenmiş bir geçmişin ürünüdür.
İç çocuğunuzun sesini duyarak,
ne dediğini anlayıp iç çocuğumuzla sağlıklı bir iletişim kurmak, sağlıklı ve
dengeli bir yaşam sürmemiz için gereklidir.
Çeşitli olaylar, çeşitli
iç konuşmalar ortaya çıkarır. Kendimizi dinleyip gözlemleyerek olayları ve
sebep oldukları iç konuşmaları tahlil edebiliriz. Bu da iç çocuk ve iç
ana-babamız için önemli sorunların ne olduğu ile ilgili bize ipuçları verir.
İçimizdeki çocuk ve iç
ana-babanın bir takım ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlar birbiriyle uyuşmadığı
zamanlarda aralarında bir anlaşmazlık doğar. İhtiyaçlar arası bu anlaşmazlık iç
çatışmanın asıl problemidir ve çözümlenemediği taktirde ömür boyu bile
sürebilir.
Bu tür anlaşmazlıklarda
iç çatışmalar kişiye huzursuzluk verir, aklı karıştırarak sağlıklı düşünmeyi
engeller. Dolayısıyla insan doyumlu ve verimli bir yaşam süremez. İç
çatışmaların en belirgin özelliği, çatışmanın temelinde yatan seslerin
şiddetlerinin hemen hemen birbirinin aynı olmasıdır. Bu durumda insanın belirli
bir yönde karar almasını engeller. Seslerden bir tanesi güç kazanıp kararımızı
o sesin istediği şekilde verirsek, bu defa diğer ses bizi rahatsız etmeye
başlayacak ve çoğu kez de bizi kararımızdan vazgeçirerek eski kararsız halimize
dönmemize neden olacaktır. İç çatışmaların çözümü için ilk adım iç ana-babadan
gelmelidir ve iç çocuğa “hem benim istediklerimi, hem de senin istediklerini
karşılayacak bir çözüm bulalım” (kazan/kazan) demelidir. İç çatışmalara en
sağlıklı yaklaşım budur.
V. Beşinci
Bölüm : ARAYIŞ; İÇ ÇOCUĞUMUZA KAVUŞMANIN YOLLARI:
İç
çocuğumuzu tanımada en büyük sorumluluk içimizdeki ana-babaya düşer. İlk
başlarda iç çocuğumuz bize (iç ana-babaya) inanmayacak ve güvenmeyecektir. Ama
sabırla ve şevkatle onu bekleyip, onu yargılamaktan ve denetlemekten kaçınmamız
gerekiyor. Her gün otuz dakikamızı ona ayırmamız ve bu otuz dakika boyunca
rahatsız edilmeyeceğimiz bir yer ve zamanda olmamız, atacağımız ilk önemli
adımlardan biridir.
Kişinin yaşamını
etkileyen ve çözümlenemediği zaman süregiden çatışmalar, endişeler, üzerinde
düşünülen konular o kişinin temel sorunlarını oluşturur.
Bizim için önemli olan
temel sorunları hemen göremeyiz. İç çocuğumuzla yaptığımız oturumlar
ilerledikçe iç dünyamızı anlamamıza daha bir yardımcı olur. Yavaş yavaş
sorunlarımızın ne olduğunu anlar ve iç çocuğumuzla onlar hakkında konuşmaya
başlarız.
Kötü alışkanlıkları,
korkuları bırakıp daha özgür, daha bilinçli olma yoluna girdiğimiz zaman
yaşamımızın olumsuz yönlerini olumluya dönüştürmeye başlarız. İçimizdeki
çocuğun sağlıksız yönlerini deşmek bize acı verecektir, ne var ki bu acının yanı
sıra yaşamın gerçek enerji kaynağına ulaşmış olacağız. İç çocuğumuzun sözlerine
iyi kulak vererek; onun sesini iyi dinler ve ilişkimizi ona göre ayarlarsak
mutlaka sağlıklı bir dönüşüme ulaşırız.
Öze ulaşma aşamasına
yaklaşınca bireyin manevi yaşamı zenginleşmeye başlar; yaşamı kendi dar kişisel
çerçevesi içinde görmekten kurtulur, daha geniş boyutlarda yaşamla ilişki
kurar. Manevi yaşamı gelişmiş kişinin önemli özelliklerinden biri içindeki
gözlemci özün gelişmiş olmasıdır. Gözlemci özün gelişimine paralel olarak
olumsuz duygulara dönüşme sürecine girer. Özle ilişki kurulunca, olumsuz
duyguların dışarıdan gelen kaynakları anında görülür ve bu nedenle kolayca
etkisinden kurtulunur.
3.KİTABIN ANA FİKRİ:
İç
çocuğumuzu arayış uzun süreli bir yolculuktur. Elma ağacını diktikten bir hafta
sonra o ağaçtan elma toplamayı beklerseniz, kendinizi hayal kırıklığına baştan
mahkum etmiş olursunuz. Biyolojik gelişmelerde olduğu gibi, psikoloji
alanındaki gelişmelerde yavaş adımlarla ilerler. Yıllar boyunca süren bir
hastalığı bir anda iyi etmeyi beklemeyin. İç çocuğunuza inanarak her gün iç
çocuğunuzla buluşmaya devam edin.
5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Kitap insan psikolojisini cocukluktan itibaren tam
olarak anlatmakta deneysel ve gözlemsel bilgileri ile aileleri ve çocuk
yetistiricileri eğitmektedir.
6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
Kitapları
:Yeniden İnsan İnsana (1993), İnsan ve Davranışı (1994), İçimizdeki Çocuk
(1994),
İyi
Düşün Doğru Karar Ver (1995), Yetişkin Çocuklar (1997), Anlamlı ve Coşkulu Bir
Yaşam İçin Savaşçı (1999)
Yorumlar
Yorum Gönder