Anlatmaya Bağlı edebi Metinlerde Bakış Açısı


Bakış açısı, hikayenin anlatıldığı açı veya perspektiftir. Bu açı, neyin öne çıkarılacağını ve neyin arka planda bırakılacağını belirler. Bakış açısı şu iki soruya yanıt verir: Bu kısa kısayı kim anlatıyor? Anlatıcı öykü hakkında ne hissediyor? Bakış açısı kişisel olabileceği gibi gayri şahsi de olabilir.
Uzun veya kısa, tüm öyküler bir bakış açısına sahiptir. Aslında öyküyü bakış açısının yarattığı söylenebilir. Örneğin anlatıcı, onu yüzüstü bırakan sevgilisinden söz ediyorsa eski sevgilisini, evliliklerinden hemen önce nişanlıyken gördüğünden farklı bir pencereden görecektir. Aynı karakter pek çok farklı bakış açısından görülebilir. Her biri tamamen farklı bir öykü veya kısa kısa yaratmak için kullanılabilir. Bakış açısı öykünün seyri içerisinde bir karakterden diğerine kaydırılabilir. Bu ihtimale kısa kısa öykülerde çok daha az rastlanmaktadır; çünkü onlar kısa ve özdür. Yine de bazı örneklerine rastlamak mümkündür.
Birinci Şahıs: Bir öykü veya kısa kısa, birinci tekil şahsın ağzından anlatılabilir; bunun anlamı olayların yalnızca bir karakter tarafından görüldüğüdür. Birinci şahıs açısı, yeni başlayan pek çok yazar tarafından kullanılır. Ben bir otobiyografik bakış açısını temsil edebilirim ya da bakış açısının yazarla pek az ilgisi olabilir veya hiç alakası yoktur. Birinci şahıs, öyküye bir yakınlık verir ve okuyucunun kolayca anlatıcıyla özdeşleşmesini sağlar; çünkü öyküyü gerçek bir insan anlatıyor gibi görünür. Bir karakter, birinci şahıs olarak kendine ilişkin, üçüncü şahıs anlatıcının bilemeyeceği şeyleri açığa vurabilir.
Üçüncü Şahıs: Üçüncü şahıs anlatıcı (o), öyküye belirli bir mesafeden bakar. Anlatıcı bir muhabir gibi hareket edip olayları tarafsız bir biçimde aktarabilir; duyguların bir kenara bırakılması neticesinde öyküde yer alan karakterler bu olayları asla etkileyemez hale gelirler. Bu tür anlatımda anlatıcı, yansız bir tanık, bir gözlemci olur. Öykü, kayıtsız bir nesnellik içinde anlatılır. Anlatıcı, şeyleri ve onların konumlarını, olayı ve diyalogu anlatır fakat ne anlama geldiklerinden asla söz etmez. Anlatıcının bir yorumcu görevi görmesi de mümkündür. O, öykünün içinde yer alan karakterler ve olaylar hakkında, öykünün dışında bulunan bir konumdan açıklama getirir. Anlatıcı, karakterlerin zihnine ulaşamaz; ama okuyucu için, karakterlerin iç dünyası hakkında, onların dahi bilmedikleri bazı fikirler verir.
İlahi Anlatıcı: İsimsiz üçüncü kişi, her şeyi bilen anlatıcı, Tanrı’nın otoritesine sahiptir; bir durumu her yönüyle bilir, karakterlerin zihinlerinin içini okuyabilir. Bu anlatıcı, karakterlerin bildiğinden daha fazla şey bilir. İlim sahibi bir anlatıcının anlattığı öyküde, dünyanın farklı kısımlarında meydana gelen benzer olaylar ve oluşlar betimlenebilir.
İkinci Şahıs ve Birinci Çoğul Şahıs: Nadiren kullanılan ikinci şahıs, genellikle okuyucuyu ima eder. Fakat bazı öykülerde anlatıcı için kullanıldığı da olur. Böyle örneklerde, anlatıcı kendi deneyimini somutlaştırır: anlatıcı “sen” zamirini kendisiyle mesafe açmak, geriye çekilmek ve kendi tepkilerini gözlemlemek için kullanır. Bunun yanı sıra “sen” zamiri, okuyucunun anlatıcıya katılmasına vesile olur ve böylelikle okuyucuyu bunun bir parçası haline getirir.
“Sen” aynı zamanda, genellikle üçüncü şahıs vasıtasıyla tasvir edilen ikinci şahıs eliyle bir konuya yöneldiğinde, bir tür tek taraflı söyleşi de olabilir. Birinci çoğul şahıs biz de nadiren kullanılır. Kaçamaklı gibi görünebilir: Biz kimdir? Veya gizemli olabilir.

Yorumlar