Eğitim ve Öğretim Yılı Açılış Konuşması

Hepimiz yeni bir eğitim-öğretim yılına başlamanın heyecanı içindeyiz. Uzun bir tatili geride bırakarak büyük bir enerji, büyük bir sevinç ve mutlulukla yeni bir yıla başlıyoruz.
Ben her eğitim yılı başında, öğretmenliğe sanki yeni başlıyormuşçasına büyük bir heyecan ve sevinç duyarım. Sizin de aynı heyecanı, aynı sevinç ve mutluluğu duyduğunuza inanıyorum.
Bu duygular içerisinde, aramıza yeni katılan öğretmen arkadaşlarımıza ve öğrencilerimize “Hoş geldiniz! ” der, Okulumuzun, Yeni Eğitim-Öğretim Yılının, tüm saygıdeğer öğretmenlerimize, tüm anne ve babalarımıza ve siz değerli öğrencilerimize huzur ve barış getirmesini diler, saygıyla selamlarım!
Sevgili Öğrenciler,
Sizler, sekiz yıllık temel eğitimi geride bırakarak buraya geldiniz. İlköğrenim, öğrenim hayatının en önemli dönemidir. Sizler, ortaöğretimde, üniversitede ve bütün hayatınızda gerekli olan temel eğitimi orada alıyorsunuz. Sağlam bir temel eğitim alan öğrencilerin ortaöğretimde ve üniversitede de başarılı olacağı bir gerçektir.
Bu nedenle, ben burada öncelikle, Başöğretmen Atatürk’e ve bu ülke insanının aydınlanmasında emeği geçen tüm öğretmenlerimizle, sizlerin iyi bir eğitim alabilmeniz için sekiz yıl boyunca hiçbir fedakarlığı esirgemeden özveriyle çalışan tüm öğretmenlerinize, şükran ve minnet duygularımı iletir, saygılarımı sunarım!
Sizler de size temel oluşturan, coşku, heyecan ve mutlulukla geçen o yılları, arkadaşlarınızı ve öğretmenlerinizi unutmayacaksınız!

Ben bugün, hem okulumuza yeni başlayan hem de devam etmekte olan öğrencilerimizi, bir ortaöğretim öğrencisi olma şansına sahip olduklarından dolayı kutluyorum. Bu heyecanı duymak, bu şansa sahip olmak gerçekten bir ayrıcalıktır. Bundan dolayı sizin adınıza mutluluk duyarken, aynı zamanda sizin sahip olduğunuz bu şansa sahip olamayan ülkemizdeki ve dünyadaki çocuklar adına da üzüntü duymaktayım.
Sizler bu kardeşlerinize göre gerçekten şanslısınız. Bugün dünyada ve ülkemizde bütün arzularına rağmen ortaöğretim, hatta ilköğretim hakkına bile sahip olamayan milyonlarca çocuğumuz bulunmakta. Yalnız Türkiye’de bile 4 milyon ortaöğretim öğrencisinin 1 milyonu çeşitli nedenlerden dolayı ortaöğretimde okuyamamakta. Her türlü tehlikeye maruz kalan bu (okuyamayan) çocuklarımızın düştüğü durumlar ise acı bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bu bakımdan sahip olduğunuz bu şansı çok iyi değerlendirmeniz gerektiğini hatırlatmak isterim!
Sevgili Öğrenciler,
Bugün de yeni bir okula, yeni bir eğitim-öğretim yılına başlamanın heyecanını taşıyorsunuz. Ancak dikkate almanız gereken bir gerçek var. Zevk ve eğlenceyle, çocuksu duygularla, bir rüya gibi gelip geçen o yıllarla birlikte çocukluğu da geride bırakmış oluyorsunuz.
Bundan sonraki hayatınızdaki ödev ve sorumluluklarınız daha da artacak, gerek öğrenci olarak, gerekse toplumun sorumlu bir bireyi olarak daha da önemli ödev ve sorumluluklar üstleneceksiniz.
Bundan sonra kimse size çocuk ya da cahil gözüyle bakmayacaktır. Sizler bu okulu bitirdikten sonra, aydın kesimin içinde yer alacak, bu toplumun her türlü sorunlarıyla yakından ilgilenen sorumlu bireyler olacaksınız. Çünkü insanlık sizden çok şey bekleyecektir. Bu bakımdan kendinize cahil ya da sorumsuz dedirtmemek için üzerinize düşen görev ve sorumlulukları tam olarak yerine getirmelisiniz.
Bunun için de öncelikle Atatürk İnkılâp ve İlkeleri’ne ve Anayasa’da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren;  ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasa’nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren yurttaşlar olmalısınız.
Böylelikle hem kendinize karşı sorumluluklarınızı yerine getirmiş olacaksınız, hem de sosyal bir insan olmanın gereklerini yerine getirmiş olacaksınız. Böylece hem kendinize hem de ait olduğunuz milletinize ve tüm insanlığa faydalı olmuş olacaksınız. Çünkü bir insanın kurtuluşu, bir ailenin kurtuluşu; bir ailenin kurtuluşu, bir toplumun kurtuluşu demektir. Bu kurtuluş da sadece ve sadece eğitimle mümkün olacaktır! Görülüyor ki her alanda olduğu gibi eğitim-öğretimde de en önemli unsur insandır!
O halde sizler, en güzel eğitimi alabilmek için sizlere sağlanan imkanları çok iyi değerlendirmeli, size gösterilen çabalara karşılık sizler de elinizden gelen çabayı göstermelisiniz.
Sizlerin artık eğitimin önemini kavradığınıza inanıyorum. Bir ülkenin kalkınmasında eğitimin önemi tartışma götürmez bir gerçektir! Eğitim, kişileri başarıya, toplumları ilerlemeye götüren en önemli araçtır. Eğitim artık, bir ülkenin kalkınmasında ekonominin de üstünde bir unsurdur. Kim ne derse desin; eğitim, ekmek gibi, su gibi zorunlu bir ihtiyaçtır! Uluslar, gerçek değerini eğitimle gösterir; bağımsızlıklarını eğitimle devam ettirebilirler!
Eğitim demek, özgürlük demek; bilim demek, teknoloji demektir. Bütün bunları sağlayacak olan da öncelikle okullardır. Okullar sizin için sıcak bir yuva olduğu kadar, aynı zamanda en iyi eğitim yuvalarıdır. Çünkü okullar, sevgiyi, saygıyı insanlığa hizmeti, millete ve memlekete sevgiyi öğretir!
Çoğu zaman öğretimi de düşünerek tek kelimeyle ifade ettiğimiz eğitim, aslında öğretimi de içine alan kompleks bir yapıdır. Bu demektir ki okullar, insan için hem bir eğitim merkezi, hem de bir öğretim merkezidir. Ancak öğretimin yolu eğitimden geçer. Eğitim olmadan, öğrenim görmenin bir anlamı olmaz. Yani insanlar için öncelikli olan şey eğitimdir.
İnsanlar ne kadar bilgiyle donatılırsa donatılsın, o insanı üstün kılan onun insanî yönüdür. Gerçekte birbirinden hiçbir üstünlüğü olmayan insanoğlunu birbirinden farklı kılan onların eğitim seviyeleri, bilgi ve birikimleridir. Yoksa hiçbir kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur! Bu bakımdan mükemmellik ve üstünlük öncelikle eğitimle mümkündür. Eğitim o dur ki, insana sevmeyi, saymayı; millete ve tüm insanlığa faydayı öğretir. Eğitimden nasibini almamış bir insan ister alim olsun, isterse bilgin olsu erdemli bir insan sayılmaz.İnsan sevgisiyle dolu, bilgisini insanlığın yararına kullanan bir bilim adamı eğitim gördüğü için erdemle donanmış mükemmel bir insandır; ama bunu insanlığın zararına kullanan bir bilim adamı yeterince eğitilmemiş bir hain, bir canîdir!
Yunus Emre, eğitimi ve ilmi şu kısacık dizelerle ne güzel anlatmıştır:
“İlim ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/Sen kendini bilmezsin/Ya nice okumaktır.”
“Okumaktan mânâ ne/Kişi Hakk’ı bilmektir/Çün okudun bilmezsin/Ha bir kuru emektir.”
Sevgili Öğrenciler,
Her şey gelişmekte ve değişmektedir. Eğitim sistemleri ve yöntemleri değişir, bilim değişir, teknikler değişir, teknoloji değişir ve gelişir; ama değişmeyen bir şey vardır; o da gerçektir. Size düşen görevse, o gerçeği bulmaktır. O gerçek de eğitimin gerçek anlamını bilmektir!
Sizler, öğrenim gördüğünüz süre boyunca pek çok şey öğreneceksiniz; ama önemli olan sadece öğrenmek değildir; önemli olan onu hayata geçirmek, onu davranış haline getirmektir! Çünkü hayata geçirilmeyen, davranış haline getirilmeyen bilgi, bilgi değildir. Bu bir bilgisizliktir! Önemli olan, onu kendi hayatımıza geçirerek tüm insanlığın hizmetine sunmaktır! İşte ancak o zaman eğitimli, ancak o zaman erdemli bir insan olabiliriz!
Hiçbir şeyi gözünüzde büyütmeyiniz! Aşılamayacak hiçbir engel, çözülemeyecek hiçbir problem yoktur. Önemli olan, ödev ve sorumluluklarımızı bilmek, çalışmak, doğru formülleri bulmak ve uygulamaktır. Ödevini yapmayan bir öğrenci, ödevini yapmayarak öğrencilik görevini yerine getirmiş olur mu? Üstelik bizim, sadece öğrenci olarak değil, insan olarak ödevlerimiz hiçbir zaman bitmeyecektir!
Hayatın her döneminde ayrı ayrı ödevlerimiz vardır. Biz bu ödevleri yerine getirmekle sorumluyuz. İnsanlık bizim için çok şey yapmıştır. Bizim hiç kimseye borcumuz olmasa bile, insanlığın bize verdiğini, bizim de bizden sonrakilere vermemiz en büyük insanlık borcumuzdur!
Bunun için asla ödevlerimiz bitti diyemeyiz! Bunun için asla yorgunluk gösteremeyiz! Bunun için asla boş veremeyiz!
Zorluklar karşısında asla yılmayınız! Bütün çalışmalarınızda öğrenmenin, bilmenin zevkine varabilmelisiniz! Sizin için çalışmak bir işkence değil, bir zevk olmalıdır! Bunun için sistemli ve verimli çalışma yollarını öğrenmelisiniz. Bu yolları seçerken, bilgiye hızla ulaşmak gerektiğini unutmamalısınız; çünkü çağ artık hız çağı olmuştur. Bugün insana sunulmuş o kadar bilgi, o kadar bilgi kaynağı var ki… Bunlar her geçen gün daha da artacaktır. Bu bakımdan kaybedecek hiç zamanınızın olmadığını da unutmamalısınız! Bilim ve teknoloji,  zamana paralel olarak hızla gelişmekte. .. Siz de zamanın gerisinde kalmamak için bu gelişmeye ayak uydurabilmelisiniz. Zamanın gerisinde kalan birey ve toplumlar gelişen bilimi ve teknolojiyi  yakalamak için bir koşucu gibi hep koşmak zorunda kalacaklardır.
Bunun için bilginin geçici bir kazanç olmadığını kabul etmeli, öğrenmeyi en yüksek seviyede, kalıcı ve uygulanabilir hale getirmek için gerçekleştirmelisiniz.
Hedefleriniz, amaçlarınız büyük olmalıdır. Sadece not için, sadece sınıf geçmek için çalışan arkadaşlarımız, artık bu tutumlarını bırakmalıdırlar! Çünkü artık vasat not, vasat bilgi hiçbir anlam ifade etmemektedir. Çünkü çağ, bilgi çağı; bilim çağı olmuştur. Çünkü eğitimin alanı her geçen gün genişlemekte, eğitimin seviyesi her geçen gün yükselmektedir. Bu günkü sistem, yeni müfredat ve programlar da bunu zorunlu kılmaktadır. Bu konulardaki gelişmeler ve değişiklikler öğretmenleriniz tarafından sizlere duyurulacaktır. Ancak şu kesin ki artık lisedeki başarılarınız, üniversiteye giriş için bir ön koşul olmuştur.
Sevgili Öğrenciler,
Gördüğünüz gibi ödevleriniz çok, sorumluluklarınız çok büyük! Bizler bugün, sizlerin çeşitli nedenlerden dolayı karşı karşıya kaldığınız sorunları, imkansızlıkları çok iyi biliyor ve sizler adına bunlardan büyük üzüntü duyuyoruz; ancak bu olumsuzluklar içinizdeki okuma arzusunu söndürmemeli! Bilmelisiniz ki eğitim, bireysellikten evrenselliğe uzanan uzun bir süreçtir! Ama insan hayatı buna karşılık o kadar uzun değildir!
Eğitim, uzun bir süreç olmakla birlikte aynı zamanda zorlu ve pahalı bir süreçtir. Hele ülkemizde daha zor ve pahalıdır; ama unutmayınız ki cehalet daha pahalıdır. Bu gün eğitimi sadece ekonomik bir getiri olarak görenler, eğitimin gerçek değerini gözardı eden insanlardır. Bundan dolayı,”Okuyanlar ne yapıyorlar? ” gibi yanlış bir düşüncenin içine asla girmeyiniz. Eğitimin diğer yönlerini de düşünmek gerekir. Cahillik, bütün kötülüklerin anasıdır. Bütün huzursuzlukların, geçimsizliklerin, şiddetin, kavganın ve bütün suçların altında hep cehalet yatar.
Zamanın kıymetini en iyi, zaman trenini kaçıranlar bilir. Büyükleriniz size bunları sık sık hatırlatırlar; bu sözlerden asla rahatsızlık duymayınız; anneler-babalar kendilerini çocuklarında yaşayan insanlardır; kendi kaybettiklerini sizin de kaybetmenizi asla istemezler.
İnsanlar, eğitimle doğmazlar; ama eğitimle yaşarlar. İnsanlar hangi yaşta, hangi konumda olurlarsa olsunlar daima bir öğrenme çabası içindedirler. Çünkü öğrenmenin yaşı ve sınırı yoktur! 40-50 yaşında, hatta daha fazla yaştaki bir insan öğrenme çabasındayken, sizin kendinizi eğitimden soyutluyor olmanızın hiçbir haklı gerekçesi olamaz.
Her insanda bir cevher vardır. Bu cevherler farklı cevherler olabilir. Bir Japon şairi,”Elmas bile işlenmezse/Gösteremez cevherini/İnsan da böyledir/Ancak,okursa gösterebilir/Gerçek değerini.” der. Sizin yapacağınız da içinizdeki cevheri keşfetmek ve o doğrultuda ilerlemek olmalı.
Zorluklardan dolayı asla, yapamam, başaramam demeyiniz! Bu gün bir yerlere gelen insanlar kuşkusuz ki çalışarak geldiler. Elbette yorulacaksınız, elbette rahatsızlık duyacaksınız. Fakat muhakkaktır ki yarınlar, bu günkü rahatlarına kıyabilenlerin olacaktır.
Şunu bilmenizi isteriz ki bizim de eğitim ve öğretimle ilgili pek çok sorunumuz olmasına rağmen, öğretmenleriniz olarak, her zaman sorunlarınızın çözümünde, her zaman sizlerin yanında olacağız.
Saygıdeğer veliler, anneler, babalar!
Çocuklarımızın üstlendiği ödev ve sorumlulukların çokluğunu sizler de görüyorsunuz. Onların bu ödev ve sorumlulukları yerine getirmesinde sizlere de görev düşmektedir. Onların sorunlarını paylaşmak bizlerin görevi olduğu kadar, sizlerin de görevidir. Çocuğun ihtiyaçlarını karşılayarak okula göndermekle göreviniz bitemez. ”Eti senin, kemiği benim…” gibi bir zihniyetle her şey öğretmenden beklenemez.Gerçek başarının elde edilebilmesi için öğrenci-öğretmen-veli işbirliğinin sağlanması şarttır. Bu üçgen oluşturulabilirse ancak gerçek başarı yakalanabilir.
Anneler-babalar, her fırsatta çocuklarına ne olup ne olmamaları gerektiği, neyin iyi olup neyin iyi olmadığını anlatmaktan kendilerini bir türlü alamazlar. Çocuklara annelerinin, babalarının isteklerine göre değil, kendi ilgi,istek ve yeteneklerine göre meslek-gelecek belirlemek gerekir.
Eğitimin amacı, bütün öğrencileri aynı biçimde düşündürmek, aynı biçimde yetiştirmek değil, her bireyin kendi kişiliğini en iyi ortaya koyacak biçimde yetiştirmektir. Bu gün artık eğitim, bireyin kişisel gelişimini ön plana çıkaran ve ona göre yönlendirme yapan bir anlayış içindedir.
Saygıdeğer öğretmen arkadaşlarım,
Sizlerin, kafanızdaki sermaye, gönlünüzdeki servet, vicdanınızdaki müfettişle, her şeye rağmen görevinizi en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştığınızı biliyorum. Bu toplum ve insanlık size çok şey borçludur.
Sizler, kafanızdaki bilgileri sermaye, gönlünüzdeki sevgiyi servet, vicdanınızın sesini müfettiş bildiğiniz sürece şevkiniz hiç eksilmeyecek, gücünüz hiç bitmeyecektir. Ve emekleriniz boşa gitmeyecektir. Ödülleriniz ve tesellilerinizse, bu memlekete ve insanlığa kazandırdığınız şerefli, dürüst, vatansever ve başarılı öğrencileriniz olacaktır. Ve yaydığınız aydınlık olacaktır.
Sözlerimi burada bitirirken, siz saygıdeğer öğretmen arkadaşlarıma, saygıdeğer anne-babalara, sevgili öğrencilerime yeni eğitim-öğretim yılının sağlık, mutluluk ve başarılar getirmesini diler, hepinizi saygıyla selamlarım…

Yorumlar