9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notu (II. ÜNİTE - ÇOŞKU VE HEYECAN DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR)
II.
ÜNİTE - ÇOŞKU VE HEYECAN DİLE GETİREN METİNLER
(ŞİİR)
ŞİİR
VE ZİHNİYET
Zihniyet, bir
dönemdeki sosyal, siyasî, idarî, adlî, dinî, ticarî hayatın birlikte
oluşturduğu ortamdır. Yani devrin kabul edilmiş sanat zevki ve hâkim
anlayışıdır. Bir eser hangi dönemde verilmişse, o dönemden izler taşır.
Şairlerin şiirleri de yaşadıkları dönemden izler taşır. Şairlerin şiirlerinde
de yaşadıkları dönemin sosyal ve siyasal olaylarını, kültürünü, ilişkilerini, inançlarını,
sanat zevkini görebiliriz.
Dolayısıyla
bir şiiri incelerken, o şiirin yazıldığı dönemin ve şairin özelliklerini göz önüne
almalıyız.
ŞİİRDE
AHENK (SES VE RİTM)
Ahenk:
Ahenk kelimesi
uyum anlamına gelmektedir. Edebiyatta ise kelimelerin birbiriyle ses ve anlam
bakımından etkileyici bir bütün olması anlamındadır.
Şiirde ahenk;
ustaca kullanılan ses akışı, söyleyiş, ritim, ölçü ve her türlü ses benzerliğiyle
sağlanır. Şiirde ahengi sağlamak için ölçü, uyak, vurgu, tonlama gibi değişik unsurlar
kullanılır.
Şiirde ahengi
sağlayan unsurları şöyle sıralayabiliriz:
1)
Vurgu: Bir kelimede hecelerden birinin diğerlerine
göre daha baskılı, daha kuvvetli söylenmesidir. Vurgu hem kelimenin anlamını güçlendiren
hem de şiiri ahenkli kılan bir unsurdur. Vurgulama ve tonlama şiirin ahengini
ve etki gücünü bir kat daha artırır.
Ör:
Gök sarı
toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı
Arkada
zincirlenen Toros Dağları
2)
Tonlama: Anlatılmak istenen duygu veya düşüncenin daha
etkili ifade edilebilmesi için ses tonunu değiştirerek okumaya tonlama denir.
Böylece acıma, üzüntü, özlem, hayranlık, sevgi gibi duygular belirginlik kazanır.
Ör:
Bir
sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan,
Geçiyordu
araba yola benzer bir sudan.
3)
Ölçü: Ahengi sağlamak şiire belli bir düzen vermek
için şiirlerde çeşitli ölçüler kullanılır.
Türk
edebiyatında hece ve aruz ölçüsü olmak üzere iki çeşit ölçü kullanılmıştır.
a)
Hece ölçüsü: Şiirdeki tüm dizelerin hecelerinin sayısının
eşit olması esasına dayanır.
* Hece ölçüsü
Türklerin bulduğu bir ölçüdür.
* Bilinen en
eski Türk şiirlerinde de bu ölçü kullanılmıştır.
* 7’li, 8’li,
11’li hece ölçüsü kalıpları en çok kullanılan kalıplardır.
Durak:
Ölçü kalıpları içerisindeki durma yeridir. Hece ölçüsünde duraklar
sözcükleri bölmez.
b)
Aruz ölçüsü: Dizelerdeki hecelerin açıklık kapalılık
esasına bağlı olan bir ölçü sistemidir.
Sonu ünlü ile
biten heceler ‘’açık’’, sonu ünsüzle biten heceler de ‘’kapalı’’ hece olarak
adlandırılır. Ayrıca uzun ünlülü heceler ile dize sonundaki heceler daima
kapalı kabul edilir.
* Aruz
ölçüsünde duraklar sözcükleri bölebilir.
O be nim mil /
le ti min yıl / dı zı dır par / la ya cak
. . - - . . -
- . . - - . . -
Fe i la tün Fe
i la tün Fe i la tün Fe i tün
* Aruz
vezninde hecelerin kısalığı ve uzunluğu esas olduğu için bazı Türkçe kelimeler
kısa olduğu halde vezin gereği uzun okunur; buna imale denir. İmale kısa heceyi
uzun yapar. Arapça ve Farsça kelimelerdeki bazı uzun seslerin vezin gereği kısa
okunmasına da zihaf denir. Sessiz bir harfle biten kelime vezin gereği açık
olması gerekirse, kendinden sonra sesli ile başlayan bir hece varsa birinci
kelimenin
sonundaki harf, ikinci kelimenin ilk hecesine ulanır. Buna ulama denir. Ulama kapalı
heceyi açık yapar.
c)
Serbest Ölçü: Herhangi bir sisteme bağlı olmayan
ölçüdür.19.yüzyıl sonlarından itibaren edebiyatımıza girmiştir.
4)
Uyak (Kafiye) ve Redif:
Uyak:
Dize sonlarında bulunan ve görevleri farklı olan ses veya ek
benzerlikleridir.
Redif: Mısra
sonlarında bulunan aynı görevdeki ses, ek ve kelime tekrarlarıdır.
Her yalana
kanmışım kafiye:’’an’’
Her söze
inanmışım redif: ‘’mışım’’
Ben artık
sevgiden de
Bıkmışım,
usanmışım
Uyak
Çeşitleri
a)
Yarım Uyak: Sadece bir ünsüzün benzeşmesiyle oluşan
kafiyeye yarım uyak denir.
Ecel büke
belimizi
Söyletmeye
dilimizi
Hasta iken
halimizi
Soranlara
selam olsun
b)
Tam Uyak: Biri ünlü biri ünsüz olmak üzere iki sesin
benzerliğiyle oluşan uyağa tam uyak denir.
Ben gideyim
yol gitsin, ben gideyim yol gitsin;
İki yanımdan
aksın bir sel gibi fenerler
Tak, tak ayak
sesimi aç köpekler işitsin
Yolumda bir
tak olsun zulmetten taş kemerler
c)
Zengin Uyak: En az üç sesin benzerliğiyle oluşan uyağa
zengin uyak denir.
Bir idamlık
Ali vardı, asıldı
Kaydını
düştüler, mühür basıldı
Geçti gitti,
birkaç günlük fasıldı.
d)
Cinaslı Uyak: Aynı seslerden oluşan; fakat farklı anlamları
karşılayan kelimelerle yapılan uyağa cinaslı uyak denir. Cinas bir kelimenin tekrarı
değildir. Aynı kelimenin aynı anlamla tekrar etmesine redif denir.
Ör: ‘’Kalem
böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışa
uymaz kışım yazıma’’
Bu beyitteki
‘’yazıma’’ sözcüklerinin yazımı aynıdır; ancak birinci dizede kaderime anlamında
ikinci dizede ise yaz mevsimi anlamında kullanıldığından cinaslı uyaktır.
NOT:
Yazımları ve anlamları aynı olan iki sözcük redif; yazımları aynı
ancak anlamları farklı olan iki sözcük cinaslı kafiye oluşturur.
NOT:
Uzun okunan ünlüler iki ses değerinde kabul edilir.
Uyak
Düzeni (Şeması) ve Çeşitleri
Şiirler
uyaklanış bakımından dörde ayrılır.
a)
Düz uyak: Uyaklı kelimeler aaxa veya aaab şeklinde
sıralanmışsa buna düz uyak denir.
Hiç anılmaz
olmuş atalar adı
Beşikte
bırakmış ana evladı
Kırılmış
yetimin kolu kanadı
Zulüm
pençesinden aman kalmamış
b)
Çapraz uyak: Uyaklı kelimeler abab şeklinde sıralanmışsa
buna çapraz uyak denir.
Sokaktayım
kimsesiz bir sokak ortasında
Yürüyorum
arkama bakmadan yürüyorum
Yolumun karanlığa
saplanan noktasında
Sanki beni
bekleyen bir hayal görüyorum
Necip Fazıl
Kısakürek
c)
Sarma uyak: Uyaklı kelimeler abba şeklinde sıralanmışsa
buna çapraz uyak denir.
En son Bektaş
Ağa çöktü diz üstü
Titrek
elleriyle gererken yayı
Her yandan bir
merak sardı alayı
Ok uçtu,
hedefin kalbine düştü
d)
Mani tipi uyak: Mani tipindeki şiirlerde kullanılan uyak
türüdür. aaxa şeklinde
uyaklanır. Tek
dörtlük için geçerlidir.
Dağlarda kar
kalmadı
Gözlerde fer
kalmadı
Daha yazacak
idim
Kâğıtta yer
kalmadı
5)
Aliterasyon ve Asonans:
Bir şiirin
dizelerinde sürekli aynı ünsüzün tekrarlanmasından oluşan ahenge aliterasyon denir.
Bir şiirin
dizelerinde sürekli aynı ünlünün tekrarlanmasıyla oluşan ahenge asonans denir.
senin kalbiden
sürgün oldum ilkin bütün
sürgünlüklerim
bir bakıma bu sürgünün bir
süreği
“ü harfi ile
asonans, s harfi ile aliterasyon yapılmıştır.”
ŞİİR
DİLİ
Şiir insanın
değişen duygu, coşku, özlem ve hayallerini kendine özgü bir dille ifade eder.
Dili daha
canlı, daha güzel ve daha tesirli hale getirerek ona bir üst kimlik kazandırır.
Şair günlük dildeki sözcükleri özenle seçer. Onlara yepyeni anlamlar
kazandırır. Kullanılan dile yeni değerler ve anlamlar kazandırır.
Benzetmelere
değişmecelere (mecaz) yer verir. Somut varlıkları soyutlaştır, soyutları da somutlaştırır.
Böylece duygu ve düşüncelerine bir anlam derinliği kazandırır.
Söz
Sanatları
1
) Teşbih (Benzetme) :
Anlama güç
katmak için, aralarında gerçek ya da mecaz, çeşitli yönlerden ilgi, benzerlik bulunan
en az iki varlıktan zayıf olanı nitelik bakımından güçlü olana benzetme
sanatıdır.
Teşbih
sanatında en az iki, en fazla dört öğe bulunur. Öğeleri şunlardır:
1-
Benzeyen:
Birbirine
benzetilen şeylerden nitelik bakımından güçsüz olanıdır.
2-
Kendisine Benzetilen:
Birbirlerine
benzetilen şeylerden nitelik bakımından daha üstün ve güçlü olanıdır.
3-
Benzetme Yönü:
Benzeyen ve
kendisine benzetilen arasındaki ortak noktadır. Zaten benzetme bu ortak noktayı belirtmek için yapılır.
4-
Benzetme Edatı:
Benzeyen ve
kendisine benzetilen arasında benzetme ilgisi kuran kelime veya ektir.
Ör: Bu sesler
dokunuyor en ağrıyan yerime,
Bir eski çıban
gibi işliyor içerime.
(Ayak
Sesleri/Necip Fazıl Kısakürek)
Benzeyen:
Sesler
Kendisine
benzetilen unsur: Eski çıban
Benzetme yönü:
Batmak, işlemek
Benzetme
edatı: Gibi
Ör: Kömür
gözlüm, gül dudaklım
Sen de bir gün
perişan ol
Hicranî
Benzeyen: göz
- dudak
Benzetilen:
kömür – gül
2)
İstiare(İğretileme) :
Sadece
benzeyen ya da benzetilenle yapılan teşbihe istiare denir. Açık istiare ve
kapalı
istiare olmak
üzere ikiye ayrılır.
a-
Açık istiare:
Benzetme
öğelerinden sadece kendisine benzetilenin bulunduğu benzeyenin bulunmadığı
istiaredir.
Ör: Yüce dağ
başında siyah tül vardır.
Benzeyen:
bulut(söylenmemiş)
Benzetilen:
siyah tül (söylenmiş)
Ör: Havada bir
dost eli okşuyor derimizi
Benzeyen:
Rüzgâr(söylenmemiş)
Benzetilen:
dost eli(söylenmiş)
b-
Kapalı istiare:
Benzetme
öğelerinden sadece benzeyenle yapılan istiaredir. Kapalı istiarede kendisine benzetilen
yer almaz.
Ör: Yüce
dağların başında
Salkım salkım
olan bulut.
Benzeyen:
Bulut(var)
Kendisine
benzetilen: üzüm(yok)
Ör:
Bir arslan
miyav dedi
Minik fare
kükredi
Fareden korktu
kedi
Kedi pır
uçuverdi
Dörtlükte
‘’aslan’’ , ‘’miyav’’ sözcüğüyle
kediye; fare,
kükredi sözcüğüyle aslana;
‘’kedi’’
‘’uçuverdi’’ sözcüğüyle kuşa
benzetilmiştir.
Ancak dörtlükte benzetilene yer verilmemiştir.
3)
Teşhis (Kişileştirme) :
İnsan
dışındaki canlı ve cansız varlıklara insana özgü bir özellik verme sanatına
teşhis denir.
Ör: Ağlama
karanfil beni de ağlatma
Sil gözyaşlarını
4)
İntak (Konuşturma) :
İnsan
dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulması sanatıdır. Konuşturma kişileştirmeden
sonra gelir. Varlıklar önce kişileştirilir sonra gerekirse konuşturulur. Her intakta
bir kişileştirme vardır ama her
kişileştirmede
bir intak yoktur. Fabllar bu sanata örnektir.
Ör: Mor
menekşe:’’Bana dokunma;’’diye bağırdı.
5)
Tezat (Karşıtlık) :
Aynı varlığın,
olayın, durumun birbirine karşıt iki yönünü bir arada belirtmeye ya da birbirine
karşıt kavramlar arasında ilgi kurmaya tezat denir.
Ömrümde
zararsız günümü bilmem
Her senede yüz milyonluk kârım var. (Huzuri)
Aşk derdiyle
hoşem el çok ilâcımdan tabip
Kılma derman
kim helakim zehr-i
dermânındadır
(Fuzuli)
6)
Mübalağa(Abartma) :
Bir sözün etkisini
arttırmak amacıyla bir şeyi olduğundan çok göstermek ya da olmayacak biçimde
anlatma sanatıdır.
Ör: Şühedâ
fışkıracak toprağı sıksan şühedâ
Ör: Sana dar
gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel
seni tarihe desem, sığmazsın.
7)
Telmih (Hatırlatma) :
Söz arasında
herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret etme sanatı.
Vefasız
Aslı’ya yol gösteren bu,
Kerem’in
sazına cevap veren bu.
Gökyüzünde İsa
ile,
Tur dağında
Musa ile,
Elindeki asa
ile,
Çağırayım
Mevlam seni.
Yunus Emre
8)
Tecahül-i Arif (Bilmezlikten Gelme):
Anlam inceliği
oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği bilmez görünerek anlatma sanatıdır.
Şakaklarıma
kar mı yağdı ne var?
Benim mi
Allah’ım bu çizgili yüz?
Cahit Sıtkı
Tarancı
9)
Hüsn-i talil (Güzel Bir Nedene Bağlama) :
Sebebi bilinen
bir olayın meydana gelişini, gerçek sebebinin dışında başka, güzel bir nedene
bağlamadır.
Senin o gül
yüzünü görmek için
Sana güneş
bakmak için doğuyor.
10)
Tenasüp (Uygunluk) :
Anlam yönünden
birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanmaktır.
Ör: Aşk
derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip
Kılma derman
kim helakim zehr-i dermendadır.
Bu dizelerde
‘’dert, derman, ilaç, tabip’’ birbiriyle ilgili sözcükler olarak kullanılmıştır.
11)
Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması) :
Bir sözün
benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcük yerine gerçek anlamı dışında kullanılması
sanatıdır.
Ör: Ankara bu
olaya tepki gösterdi.
Burada tepki
gösteren şehir değil. Ankara da bulunan hükümettir. Mecaz-ı mürsel yapılmış.
Şehir
söylenmiş hükümet kastedilmiştir.
Ör: Cemil
Meriç’i her okuyuşumda yeni bir şeyler buluyorum. (Kitabını okuyorum kendisini
değil)
ŞİİRDE
YAPI
Şiirin yapısı
anlam ve ses kaynaşmasından oluşur. Anlam ve ses kaynaşmasından oluşan
nazım
birimlerine beyit, kıt’a, bent, mısra gibi isimler verilir. Dize, beyit, dörtlük
gibi birimlerle ölçü, kafiye düzeni, tema ve imgeler belli bir bütün
oluşturarak şiirde yapıyı meydana getirir.
Nazım
biçimi:
Bir şiirde
dizelerin kümelenişinden, uyakların sıralanış düzeninden ve ölçü
özelliklerinden doğan örgüye denir. Nazım biçimlerini belirlemede en temel
ölçüt nazım birimidir.
Nazım
türü:
Bir şiirin
konusuna göre aldığı addır.
Nazım
birimi:
Bir manzumede
anlam bütünlüğü taşıyan en küçük parçaya nazım birimi denir. Nazım birimi en az
iki dizeden oluşmak üzere üç, dört, beş veya daha fazla dizeden oluşabilir.
Mısra
(Dize):
Bir şiirin her
bir satırına dize denir.
Beyit:
İki dizeden
oluşan nazım birimine beyit denir.
Ör:
Halk içinde
muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet
cihanda bir nefes sıhhat gibi
Kanuni Sultan
Süleyman
Kıt’a(Dörtlük):
Dört dizeden
oluşan nazım birimine kıt’a veya dörtlük denir.
Ör: Tarihim,
şerefim, şiirim, her şeyim
Yeryüzünde yer
beğen
Nereye
dikilmek istersen,
Seni oraya
dikeyim!
Arif Nihat
Asya
Bent:
İkilik ve
dörtlük dışında kalan 3,5,7 veya daha fazla eşit satıdaki dizelerden oluşan
nazım
birimine bent
denir.
Bugün Cuma
Büyük annemi
hatırlıyorum
Dolayısıyla
çocukluğumu
Uzun olsaydı o
günler!
Yere düşen
ekmek parçasını
Öpüp başıma
götürdüğüm günler!
Konu:
Üzerinde söz söylenen
herhangi bir olay, düşünce veya duruma konu denir. Bir şiir birden fazla konuya
değinebilir.
Tema: Şiirin
bütününe hâkim olan duygu veya hayale tema denir.
Şiirin
yapısını oluşturan tüm bu öğeler gerek Divan edebiyatımızda gerekse Halk edebiyatında
gelenek çerçevesi içerisinde çeşitli nazım şekilleri ve türleri oluşturmak amacıyla
belli ölçülerde kullanılmıştır. Oluşan bu nazım şekilleri ve türleri Halk
edebiyatı ve Divan edebiyatı nazım şekilleri ve türleri başlıkları altında ele
alınırlar.
Yorumlar
Yorum Gönder