Abdülhak Hamid'in Tecelli yahut Teselli Şiiri

Abdülhak Hamid Tarhan


Tecelli yâhut Teselli
Seher vaktıydi çıktım geçen gün kûh-sâre
Ki ses yok bir tarafta sis inmişti civâre
Nümâyândı o yerden deniz sahrâ hiyâbân
Garîbü’l-hâl bir köy müsâdif reh-güzâre
Harâb olmuş ne varsa türâb olmuş o bir köy
Başında seng-i makber iki virân minâre
Uyurdu hep çocuklar fakat kuşlar uyanmış
Sönüp yıldızlar emvâc eder savlet kenâre
Nedir bilmem eminim ki bir şeyler sorardım
Sorardım cûyibâre sorardım rûzigâre
Ağaçlardan ederdim tazarru’lar içimden
Ağaçlar kim sararmış tahassürden bahâre
Sanırdım yâdıdır bu verem bir dil-rübânın
Akardı cû-yi ömrüm dü çeşmimden gubâre
Birinci def’a gördüm o gün bir serv-i ebyaz
Karanlık bir beyazlık ki benzerdi mezâre
Olur mâzîsi gûyâ o emvâtın nümâyân
Çıkardı servilikten bulutlar pâre pâre
Nedir yâ Rabbi -derdim- niçin solmuş çiçekler
Bakardım bir taraftan cibâl-î zî-vakaare
Hani -derdim- İlâhî o sultân-î melâik
Ki etmiştin bana sen cinânından itâre
Güneş doğdu nihâyet duyup bir hiss-i ta’zîm
Kıyâm ettim o anda gözüm vakf oldu yâre
Meğer cânân imiş o evet timsâl-i cânân
Ki bâlâ-yı ufuktan çıkar Perverdigâr’e


-Günümüz Türkçesiyle
Seher vaktinde çıktım dağa,
Hiçbir yanda ses yoktu, sis inmişti dolaylara.
Oradan deniz, ağaçlık, kır görünüyordu
Yol üstünde garip bir köye rastladım.
Her şey yıkılmış, toprağa dönüşmüş gibi
Başında mezar taşı gibi iki minare.
Çocukların hepsi uyurken bütün kuşlar uyanmıştı
Yıldızlar sönük, dalgalar kıyıya saldırır gibiydi.
Ne olduğunu bilmeksizin içimden bir şeyler sorardım,
Sorardım akan sulara, sorardım rüzgâra.
İçimden yakararak ağaçlardan sorar gibiydim,
Baharı özleyerek sararmış olan ağaçlardan sorardım.
Onları, vereme yakalanmış bir güzelin anısı gibi görüyordum.
Ömrüm iki gözümden topraklara akıyordu.
İlkin o gün gördüm bembeyaz bir servi,
Mezara benzeyen karanlık bir beyazlık hâlinde,
O, ölümlerin geçmişini gösterir gibi.
Servilikten parça parça bulutlar çıkıyordu.
Neden Rabbim, derdim, niçin solmuş çiçekler?
Ağırbaşlı dağa bakıyordum bir taraftan.
Ey Allah’ım, nerde o meleklerin sultanı, diyordum,
Bana cennetinden uçurup gönderdiğin?
Sonunda güneş doğdu, bir saygı duygusuyla ayağa kalktım,
O anda birdenbire sevgiliyi görmüş gibi oldum.
Meğer sevgilimmiş o, evet sevgilimin timsali,
Ufkun yüksekliğinden Tanrı’ya yükselir.

Yorumlar