Karagöz ile Hacivat


KARAGÖZ
HACİVAT- Yar bana bir eğlence medet, yar bana bir eğlence hey!
KARAGÖZ-(Pencereden )Geliyorum!... Geliyorum!...
HACİVAT-(Pencereye gelerek) Vay Karagöz’üm, maşallah!
KARAGÖZ-Selvinin tepesine bin de kuş avla.
HACİVAT-Dinle Karagöz’üm; sabahleyin evden çıktım, çarşıdan geçerken bir serpuş(şapka) aldım. Hem yeni serpuşumu göstermek, hem de biraz yorgunluk atmak için Karagöz’üme uğrayayım demiştim.
KARAGÖZ-Ne yapayım? Ne olacak?
HACİVAT-Canım efendim serpuş almıştım.
KARAGÖZ-İyi ya be yahu, ondan da bana ne!
HACİVAT-Ayol öyle mi derler?
KARAGÖZ-Ya nasıl derler?
HACİVAT-Güle güle giy, başında paralansın derler.
KARAGÖZ-Peki. Güle güle giy başında paralansın.
HACİVAT- Dönüşte odun deposunun önünden geçiyordum. Bari birkaç çeki de odun alayım dedim. Aldım eve gönderdim.
KARAGÖZ- Güle güle, başında paralansın.
HACİVAT- Ayol sus. Bu serpuş değil, odun aldım odun.
KARAGÖZ- İyi ya, güle güle başında paralansın!
HACİVAT- Canım öyle denmez.
KARAGÖZ- Ya ne denir?
HACİVAT- Güle güle yak, otur da külüne bak, denir.
KARAGÖZ- Ha, Peki! Güle güle yak, otur da külüne bak.
HACİVAT-Hah aferin! Derken birader, yolda bizim hasan ustaya rast geldim. Evin damı akıyordu, aklıma geldi. Eve gönderdim. Evin kiremitlerini aktarıp, biraz da ufak tefek kırık döküğü tamir etmesini tembih ettim.
KARAGÖZ-Güle güle yak. Otur da külüne bak.
HACİVAT-Aman ne yaptın birader?
KARAGÖZ-Güle güle yak. Otur da külüne bak.
HACİVAT-Canım efendim öyle denmez.
KARAGÖZ- Ya ne denir?
HACİVAT-Oh oh! Maşallah, pek memnun oldum! Güle güle oturunuz. İçinden hiç eksik olmayınız denir.
KARAGÖZ- Oh oh! Maşallah, pek memnun oldum! Güle güle oturunuz. İçinden hiç eksik olmayınız.
HACİVAT-Eksik olma Karagöz’üm. Derken efendim, evimin tamir edildiğini gören alacaklılardan biri, Hacivat zenginleşmiş, ev yaptırıyor, gidip alacağımı isteyeyim diye para almaya gelir. Benim param tükendiğinden alacaklı ile boğaz boğaza kavga ettik, ikimizi mahkemeye götürdüler, mahkeme sonucunda ikimizi de hapse attılar.
KARAGÖZ- Oh oh! Maşallah, pek memnun oldum! Güle güle oturunuz. İçinden hiç eksik olmayınız.
HACİVAT- Aa birader, hapisteyim, hapiste!
KARAGÖZ- Oh oh! Maşallah, pek memnun oldum! Güle güle oturunuz. İçinden hiç eksik olmayınız.
HACİVAT- Ayol öyle denmez.
KARAGÖZ-YA ne denir? Ne bileyim ben!
HACİVAT- İnşallah efendim yakında biri sebep olurda çıkarır. Siz merak etmeyin, ötekini de çıkarırlar, denir.
KARAGÖZ- İnşallah efendim yakında biri sebep olurda çıkarır. Siz merak etmeyin, ötekini de çıkarırlar.
HACİVAT- Aferin Karagöz’üm. Sonra efendim, bizi hapisten çıkardılar. Ben o sevinçle koşa koşa eve gidiyordum. Acele ile fırının yanından geçerken küreğin sapı gözüme dokunup çıkarmaz mı?
KARAGÖZ- İnşallah efendim yakında biri sebep olurda çıkarır. Siz merak etmeyin, ötekini de çıkarırlar.
HACİVAT- Gözüm çıktı efendim, gözüm.
KARAGÖZ-İnşallah efendim biri sebep olur ötekini de çıkarır.
HACİVAT- Canım öyle denmez!
KARAGÖZ- YA ne denir?
HACİVAT- İnşallah şifa bulursunuz, yakında hiç görmemişe dönersiniz denir.
KARAGÖZ- İnşallah şifa bulursunuz, yakında hiç görmemişe dönersiniz ( Tokat atar, Hacivat gider.) Münasebetsiz, kapımın önünde yaptığı gürültü patırtı ile etrafı rahatsız ettiği yetmemiş gibi, boş laflarla beni yormaya kalkıyor. Sen gidersin de beni buraya lofça çivisi ile mıhlamadılar ya! Ben de çekilir giderim.

Yorumlar

  1. KARAGÖZ İLE HACİVAT: KARAGÖZ AŞIK
    Genç Karagöz Bursa sokaklarında elinde bir demet ısırgan otuyla hızlı adımlarla yürürken, Hacivat'la karşılaşır. Hacivat sorar:
    " Hayrola Karagözüm, bu ne acele? Sanki peşinden köpek kovalıyor. "
    Karagöz: " Sus Hacivat! Köpek beni niye kovalasın? O ancak senin gibileri kovalar. "
    Hacivat: " Hemen kızma Karagözüm, lafın gelişi öyle dedim. Hızlı hızlı nereye böyle? "
    Karagöz: " Hı.. "
    Hacivat: " Hızlı hızlı nereye böyle? Yani nereye yetişeceksin? "
    Karagöz: " Şey, yavuklumla buluşacağım da. "
    Hacivat: " Yavuklun mu? Senin yavuklun mu var? "
    Karagöz: " Var tabi, neden olmasın? Ben sevemez miyim yani? "
    Hacivat: " Tabi seversin, yavuklun da olur. O elindeki nedir? Isırgan otu mu? "
    Karagöz: " He ya ısırgan otu. Yavukluma verecektim "
    Hacivat: " Olur mu Karagözüm, hiç insan sevdiğine ısırgan otu verir miymiş? "
    Karagöz: " Ee o zaman ne verir?
    Hacivat: " Karanfil verir. "
    Karagöz: " Kara fil mi? Afrika mı burası? Fil ne arar? "
    Hacivat: " Karanfil dedim Karagözüm. Bir tür çiçek. "
    Karagöz: " Çilek bulunmaz şimdi, mevsimi değil. "
    Hacivat: " Çilek değil, çiçek dedim. Her neyse sen iyisi kırmızı gül götür. "
    Karagöz: " Hı.. "
    Hacivat: " Kırmızı gül, kırmızı gül. "
    Karagöz: " Kırmızı tül mü? Perdelik tüllerden mi? "
    Hacivat: " Dur Karagözüm, ne perdesi ne tülü. Kırmızı gül dedim. "
    Karagöz: " Kırmızı kül mü? Amma yaptın Hacivat, külün kırmızısı mı olurmuş? "
    Hacivat: " Yine yanlış anladın. Peki o zaman senin dilinle konuşalım. Ya nesi olur? "
    Karagöz: " Sen de ne cahilsin Hacivat. Külün rengi kül rengi olur. Bilmiyorsan öğren. "
    Karagöz'ün yanlış anlamaları karşısında sinirlenen Hacivat ne kadar hırslandığını Karagöz'e fark ettirmemeye çalışır. Kuruyan dili damağında zorlukla döner:
    " Tamam Karagözüm, yavukluna ne istersen götür. Isırgan götür, sarımsak götür, soğan götür. "
    Hacivat, ister ıspanak götür, ister pırasa götür, diye söylenerek uzaklaşır gider. Hacivat'ın arkasından bakakalan Karagöz çabucak aklını toplar. Kendini daha sağlıklı düşünmeye zorlar:
    " Hacivat'ın her dediğini ısırganın yanında yavukluma hediye etsem iyi olacak. Şimdi ben sarımsak, soğan, ıspanak, pırasa nerede bulurum? "
    Karagöz aradıklarını komşuların yardımıyla tamamlar. Hepsini bir sepete koyarak yavuklusuna verir. Karagöz'ün yavuklusu genç kız hediyelerden dolayısıyla memnun olur. Bu genç kız Karagöz'ün oğlu Yaşar'ın annesidir.

    YanıtlaSil
  2. KARAGÖZ İLE HACİVAT: PARAYI KİM BULDU
    Karagöz iş bulur. Yedi gün çalışır ve ilk haftalığını alır. Akşamüstü evine dönerken haftalığını kaybeder. Geldiği yoldan geriye döner ve düşürdüğü paralarını aramaya başlar. Diğer yandan da söylenmektedir: " Paracıklarım, paracıklarım, gitti paracıklarım. Keşke paralarım cebimde dursaydı da ben kaybolsaydım. "
    Aynı saatte evine dönmekte olan Hacivat Karagöz'le karşılaşır.
    Hacivat: " Hayrola Karagözüm, yanımdan geçersin beni görmezsin. Paracıklarım dersin. Para mı kaybettin? "
    Karagöz: " Hiç sorma Hacivat. Haftalık almıştım, onu kaybettim. "
    Hacivat: " Bir gören, bir bulan yok mu? "
    Karagöz: " Dört gören, beş bulan var. Canımı sıkma, canını yakarım. "
    Hacivat: " Aman Karagözüm kızma. Para kaybedince ararsın bulamazsan, kadıya gidersin. "
    Karagöz: " Hı. "
    Hacivat: " Para kaybettin, aradın bulamadın, ne yaparsın? Kadıya gidersin. "
    Karagöz: " Demek paramı kadı bulmuş. "
    Hacivat: " Kadının para falan bulduğu yok. Parayı bulan kadıya bırakır. Kaybeden kadıya gider. Para kadıdaysa parasını alır. "
    Karagöz: " Ya para kadıda yoksa. "
    Hacivat: " O zaman avcunu yalar. "
    Karagöz: " Yani şimdi avcumu yalarsam param bulunur mu? "
    Hacivat: " Nereni yalarsan yala paran bulunmaz. "
    Karagöz: " Ne yapmak gerekir? "
    Hacivat: " Kadıya gitmek gerekir. Buyur Karagözüm, önden sen yürü. "
    Karagöz: " Önden ben yürümem, yan yana gidelim. "
    Hacivat ile Karagöz kadıya giderler. Yolda para bulan birisi parayı getirip kadıya teslim etmiştir. Fakat paranın sahibinin kim olduğunu bilmemektedir. Karagöz'ün haftalığını kaybettiğini öğrenen Hacivat onu kadıya yönlendirir, çünkü Karagöz'ün kaybettiği parayı bulan Hacivat'tır.

    YanıtlaSil

  3. KARAGÖZ İLE HACİVAT: LEYLEK
    Mart ayının ortası. Kar yeni kalkmış. Ortalık ayaz, hava buz gibi. Karagöz nicedir işsiz. Kazağını, paltosunu eskiciye satmış. Yarı aç, yarı tok. Üstünde bir fanila, bir mintan. Soğuk havada iş bulmak için gezerken, dişlerinin takırtısı Uludağ'dan duyuluyor. Karagöz tam bu esnada Hacivat'la karşılaşır.
    Hacivat: " Merhaba Karagözüm. Nasılsın, iyi misin? "
    Karagöz: " İyi değilim Hacivat. Donuyorum. "
    Hacivat sağa sola bakınır. Bir evin bacası üstündeki leyleği görür. Parmağıyla leyleği işaret ederek: " Bak Karagözüm, leylekler gelmiş. Artık yaz geliyor. "
    Karagöz: " Hacivat, anlamsız konuşma. Hem leylek gelmiş diyorsun, hem kaz geliyor diyorsun. "
    Hacivat: " Kaz demedim Karagözüm, yaz geliyor dedim. "
    Karagöz: " Kaz yazayım ama ben yazı bilmem ki. Yaz demek kolay. "
    Hacivat: " Dediklerimi yanlış anlıyorsun Karagözüm. Bak leylek nasıl da takırdıyor. "
    Karagöz çenesini tutar: " Takırtı benden geliyor. Paltom yok da, soğuktan dişlerim takırdıyor. "
    Hacivat: " Palton yok mu? Doğru ya, paltonu giymemişsin. Al benim paltomu giy. " der ve paltosunu Karagöz'e verir. Karagöz paltoyu giyer ve dişlerinin takırdaması durur. Bu sefer üşüyen Hacivat'ın dişleri takırdamaya başlar.
    Karagöz: " Hacivat, bu leylek yolunu kaybetmiş, kış günü Bursa'ya gelmiş. Şimdi gerçekten takırdamaya başladı. "
    Hacivat: " Karagözüm, leylek değil, ben takırdıyorum. O palto senin olsun. Kürkçü Emin'den kendime kürklü palto alacağım. "
    Karagöz: " Körükçü Cemil'den palto mu çalacaksın? "
    Hacivat: " Çalmayacağım, parasıyla kürklü palto alacağım. "
    Karagöz: " Hacivat'ım, paltonu geri al, bana kürklü palto satın al. "
    Hacivat: " Olmaz Karagözüm, benim eski paltomu sen giy. Ben kendime kürklü palto alacağım. "
    Karagöz, kendine alma, bana al dedikçe, Hacivat, sana değil, kendime alacağım der ve birlikte Kürkçü Emin'in dükkanına girerler. Bunlar dükkanda tartışa dursunlar, Kürkçü Emin bir diğer lakabı da tilki Emin: Gençliğinde bir taşla dört kuş vurmuşluğu vardır. Şimdi ise, bir taşla iki kuş vurmanın derdindedir. Sensin der, büyüksün der, zenginsin der ve Hacivat'a iki kürklü palto satar. Paltoların birini Hacivat, diğerini Karagöz giyer.
    Hacivat, Karagöz ile birlikte yolda giderken, gördüğü bir fakire eski paltosunu verir. İki arkadaş ilk karşılaştıkları yerden geçerken, leyleğin o evin bacasında olmadığını görürler.
    Hacivat: " Bak Karagözüm, leylek yok, gitmiş. "
    Karagöz başını kaldırır, etrafına bakınır:
    " Başka leylekler mi gelmiş? Hani nerede? "
    Hacivat: " Başka leylek falan yok. Tek leylek vardı, o da gitmiş. "
    Karagöz: " Ha, şu zamansız gelen leylek. Onun sayesinde kürklü palto sahibi oldum. Şansım açıldı. Bundan sonra beni kimse tutmasın. "

    Yazan: Serdar Yıldırım

    YanıtlaSil

Yorum Gönder