KİTAP ADI
|
KUMARBAZ
|
YAZAR
|
F.DOSTOYEVSKİ
|
YAYINEVİ
|
VARLIK YAYINLARI
|
BASIM YILI
|
1984
|
KİTABIN
KONUSU:
Tüm umutlarını kumara ve yaşlı büyükannelerinden kalacak
olan mirasa bağlayan bir ailenin yanında öğretmen olarak çalışan bir genç ile
ailenin üvey kızı olan güzel fakat bir o kadar da kaprisli genç kız arasındaki
aşkı anlatan bir kitap.
KİTABIN
ÖZETİ:
Fransa’da yaşamakta olan bir Rus Generali ve
ailesinin yanında öğretmen olarak çalışan Aleskey İvanoviç iki hafta süren bir
ayrılıktan sonra, General’in yanına geri döner. Bu süre zarfındaotele birkaç tanıdık sima gelmiştir.
Bunlardan birisi İvanoviç’in hiç hoşlanmadığı Fransız, diğeri ise İvanoviç ile
sıkı bir dostluğu olan Mister Astley’dir. Zamanla Fransız’ın otelde bulunuş
nedenini anlamaya başlamıştır. General’in, Fransız2a yüklü bir miktar borcu
vardır ve bu borcu da uzun süredir hasta olan Rusya’daki zengin halasından
kalacak mirasla ödemeyi düşünüyordur.
İvanoviç’in General’in üvey kızı Polina’ya olan
sevgisi gün geçtikçe artıyor ve ona daha çok bağlanıyordu. Fakat Polina ona
karşı tutarsız davranışlar sergililer. Kimi zaman samimi, kimi zaman da
küçümser tavırlar takınır. Ayrıca Fransız ile Polina arasındaki yakınlaşma da İvanoviç’in gözünden
kaçmamıştır.
Zaman zaman Plina ve İvanoviç yürüyüşe çıkıyor ve
dertleşiyordu. İşte bunlardan birinde Polina’nın yine asiliği tutmuş ve
İvanoviç’e, kendisine bağlılığını göstermesi için, şehrin hatrı sayılır
kişilerinden olan Baron ve Barones’e Almanca birşeyler söylemesini emreder.
Fakat onun bu sözleri Baron tarafından kaba olarak değerlendirilir. Bu olayın
ardından Baron’un şikayeti üzerine General İvanoviç’I işinden atar. Fakat bu
esnada beklenmedik bir olay gerçekleşir. General ve ailesinin uzun süredir
ölecek diye haber beklediği Rusya’daki halaları gelmiştir.
Bu olay ivanoviç’in işine yaramıştır. Çünkü
Büyükanneonu seviyor ve güveniyordu. Büyükanne zengin, bir o kadar da huysuz
bir kadındır. Zamanla Büyükanne oradaki kumarhanelere gitmeya başlar. Tabiki
yanında da bu konu hakkında daha önceden bilgisi olan vardır. İkl günlerde
herşey yolundadır, fakat günler geçtikçe Büyükanne kaybetmeye başlar. Sonunda
Büyükanne’nin paraları tükenmiş ve Rusya’ya dönmeye karar vermiştir. Giderken
yanında Polina’yı da götürmek ister ama Polina kabul etmez.
Bir gün İvanoviç odasına geldiğinde odasında
Polina’yı görür. Daha önce hiç yaşanmamış bu olay karşısında İvanoviç
şaşkınlığını gizleyemez. Polina
İvanoviç’e, yüklü bir miktar paraya ihtiyacı olduğunu söyler. O anda
İvanoviç’in aklına birşey gelmiştir. Kumar. Elindeki bütün parayla rulet oynar
ve şansının yardımıyla iki yüz bin ruble kazanır. Fakat otele döndüğünde Polina’yı
perişan bir halde bulur. O günden sonra Polina ,Mister Astley’in yanında tedavi
olmaya başlar. İvanoviç’de General’in sevgilisiyle Pariste iki aylık güzel bir
hayat yaşar.daha sonra eski sefil hayatına geri döner. Günler böyle geçip
giderken İvanoviç Hamburg’da Mister Astley ile karşılaşır. Bu karşılaşmanın
ardından İvanoviç, Polina’nın kendisini ne kadar çok sevdiğini anlar ve yeni
bir hayata başlar.
ANAFİKRİ:
İnsanlar sürekli birbiriyle ilişkide bulunan varlıklardır
ve bu ilişki içinde para önemli bir yer tutmaktadır. Fakat insanın kendi
alınteriyle kazanmadığı bir para ona hiçbir fayda sağlamaz.
KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
İvanoviç : Maddi açıdan
fakir bir kişi olmasına rağmen kendisini geliştirmiş, bilgili ve insanları tanıyabilen,
zeki bir kişi.
Polina : Herkesin
dikkatini çekebilecek kadar güzel ama onlara yüz vermeyecek kadar ciddi, kendi
isteklerini başkalarına kabul ettirebilecek genç bir kadın.
General : Geçmişte asker
olarak görev yapmış ollmasından kaynaklanan sert yapısına rağmen insanlardan
çabuk etkilenen, hayalci bir insan.
Büyükanne : Zenginliği sayesinde herkese hükmedebilen, yaşlı,
huysuz fakat hırslı bir kadın.
ŞAHSİ GÖRÜŞ:
Kitap başlangıçta tasvirlerle dolu sıkıcı bir kitap gibi
gelebiliyor. Fakat Dostoyevski’nin usta uslübu ile okuyucu olayları daha iyi
kavrayıp, kendisini kahramanların yerine koyabiliyor. Ayrıca beklenmeyen olay
kurgusu ile şaşırtıcı bir kitap olarak değerlendirilebilir.
YAZARIN HAYATI:
Rus
edebiyatının en büyüklerinden olan Dostovyevski, 1821 Moskova doğumludur. Orta
sınıf bir aileden gelen yazarın babası, yoksullar hastanesinde cerrahtı.
Dostovyevski ilk eğitimini ailesinden aldı. Romanlarının tümünde, ailesinin
çektiği sıkıntıların ve tanık oldukları yoksulluğun etkisi görülebilir. Çok
çalkantılı geçmiştir Dostovyevski’nin hayatı. 17 yaşında askeri akademiye
girmiş ama oradaki katı disipline uyamayıp ayrılmış, Norodniklerin siyasi
görüşlerini benimsemiş, 1849’da idama mahkum edilmiş ve tam idam sehpasında
öğrenmiştir cezasının sürgüne çevrildiğini. Ölümün kıyısından dönen ve
Sibirya’daki sürgün yaşantısında zor günler geçiren Dostovyevski’nin siyasi
görüşlerinin temelden farklılaştığını söyleyebiliriz. Kişiliğini derinden
etkileyen epilepsi nöbetlerinin sıklaşması da bu tarihte başlar. Artık mistik
bir dünya görüşü egemendir Dostovyevski’nin metinlerine.
Bu günlerde Orhan Pamuk’un
editörlüğünde başlayan Dostovyevski dizisinin ilk kitabı olarak yayınlanan
“Ecinniler”, Dostovyevski’nin Norodnik ve ateist geçmişine dair bir özeleştiridir.
Sürgün dönüşü; aşkları, evlilikleri, Avrupa seyahatleri, kumar tutkusu ve geçim
sıkıntıları, Turgenyef’le olan çekişmelerleriyle geçirdi ömrünü bu büyük yazar.
Çoğu kitabını yayıncılardan aldığı “kaporalar” nedeniyle çok kısa sürelerde
tamamladı ve bugün dünyanın en çok satan yazarları arasında olan Dostovyevski,
1881 yılında geçim sıkıntıları içinde hayata veda etti.
Çevrenin baskılarından kaçmak
için -genç yaşta-kitaplara sığınmış, dünya edebiyatından özellikle
romantiklerden etkilenmişti. Romanlarında fantazya, gerilim, cinayet, korku
gibi temaları kullanan ; E.T.A.Hoffmann, Schiller, Goethe, Sheakspeare, Balzac
ve Dickens en sevdiği yazarlardı. Dostovyevski’de, bu saydığım yazarların
izlerini kolaylıkla bulabiliriz. İlk romanı “İnsancıklar”ı 1846 yılında yazdı.
O yıllarda Rus edebiyatını yönlendiren eleştirmen Belinski tarafından beğenilen
“İnsancıklar”, sıradan, yoksul, çaresiz insanların hayatını anlatır. Henüz
gözlemlerini yansıtma aşamasındadır Dostovyevski.
Sürgün cezasına çarptırılana kadar,
sadece hikayeler yazarak sürdürdü edebiyat yaşantısını. Sibiryada ise eline
alabileceği tek kitap İncildi. Yazmaya ve Petesburg’a 1959 yılında, yine
hikayeleriyle döndü. 1861’de, kendi çıkardığı dergide “Ezilenler”in tefrikasına
başladı. Ancak, Dostovyevski’ye eski ününü geri veren kitabı, Sibirya hayatını
anlattığı “Bir Ölü Evinden Anılar”(1861) oldu. Kaybedilen özgürlük teması,
özgürlük peşinde koşan Rus aydınları tarafından övgü ile karşılandı. Bu övgü,
1864 yılında yazdığı “Yer Altından Notlar”a kadar sürdü. Dostovyevski’nin
çağdaşı sosyalist aydınları hicvettiği bu kısa romanın aldığı tepkiler estetik
değil, politik nedenlere dayalıydı. Turgenyef’le Dostovyevski arasındaki
gerilim hem romana hem de tartışmalara yansımıştı. Oysa, “Yer Altından Notlar”,
çaresiz insanın hayat karşısında tutunamamasının, ruhsal olarak yaralanmasının,
varoluşunu dünyaya haykırmak isterken giderek kabuğuna çekilmesinin
hikayesidir. Dostovyevski’nin daha sonra işleyeceği birçok felsefi ve ahlaki
problem, bu romanla başlamıştır.
Artık “büyük romanlar” dönemi
açılmıştır Dostovyevski’nin yazarlık kariyerinde. “Suç ve Ceza” 1866’da
yayınlanır. Onu “Kumarbaz”(1866), “Budala”(1869), “Ebedi Koca”(1870),
“Ecinniler”(1872) ve “Karamazof Kardeşler” izleyecektir. Bütün bu romanlarına
rağmen, siyasi eğilimleri nedeniyle “söylem” dışı kalan Dostovyevski,ölümünden
kısa bir süre önce -Puşkin’in ölüm yıldönümünde yaptığı parlak konuşmayla-
iade-i itibar görür. Devlet tarafından tehlikeli, aydınlar tarafından gerici
bulunan Dostovyevski, -hiç değilse- cenaze merasiminde yalnız kalmamıştır...!
Yorumlar
Yorum Gönder