KİTABIN ADI : İBN BATUTA
SEYAHATNAMESİ’NDEN SEÇMELER
KİTABIN
YAZARI : İBN BATUTA
YAYIN
EVİ : MİLLİ EĞİTİM BASIM EVİ
YAYIN ADRESİ : İSTANBUL
BASIM YILI : 1971
1.
KİTABIN KONUSU : İbn Batuta adlı bir gezginin Anadolu ve çevresinde
yapmış olduğu seyahatleri konu alıyor.
2.
KİTABIN ÖZETİ : Türk illerindeki ilk ziyareti Alanya olmuştur. Burada
Kadı Celalettin ile birlikte Alanya beyinin yanına gittiler. Bir süre
görüştükten sonra Antalya’ya gitti. Antalya Sultanı Yunus Bey’in oğlu Hızır
Bey’in hastalığını öğrenince onu ziyarete gitti. Antalya’dan sonra Burdur’a
geçti. Burada belde hatibinin evinde kaldıktan sonra Isparta’ya doğru yola
çıktılar. Belde kadısının evinde misafir oldu. Daha sonra Eğirdir’e gitti.
Dündar Bey’in oğlu Ebu İshak Bey’in yanında konakladılar. Burada kaldıkları
süre içerisinde beyin bir çocuğu ölür ve ölünün ardından yapılan feryatların
fazla olmadığı dikkatini çeker. Eğirdir’den sonra Gölhisar’a giderler. Burada
ahilerden olan Ahi Sinan’ın yanında kaldılar. Denizli’ye geçtiler. Denizli
hükümdarı Yenenc Bey’in oğlu Murat Bey’in misafiri oldular. Bir kervanla
zamanın kuvvetli kalesi olan Tavas’a gittiler ve orada Milas’a yol almak
maksadıyla kaldılar. Milas’ta Ahi Ali’nin dergahında kaldılar ve Konya’ya
gittiler. Burada Şeyh Celalettin (Mevlâna)’nin türbesini de ziyaret ettiler.
Buradan çok memnun olduklarını anlatmaktadır. Ayrıca Konya’da Mevlâna’nın
hocası olduğu söylenen Ahmet Fakih’in kabri bulunmaktadır. Daha sonra Karaman’a
geçerler. Karaman beyi Sultan Bedrettin ile tanışır ve daha sonra Aksaray’a
oradan da Niğde’ye geçerler. Niğde’de bir ahi olan Emir Ali’nin yanında
kaldılar. Buradan Sivas’a geçerler. Sonra Amasya’ya gittiler. Oradan da
Erzurum’a gittiler. Burada, gelen misafirleri 3 gün ağırlamak o yöre halkı için
bir gelenek haline gelmişti ve onlarda bu süre kadar Erzurum’da kaldılar. Daha
sonra Birgi’ye gittiler. Mehmet Bey, kadı ve hafızlarla bir toplantı
yapıyorlardı. İbn Batuta da bu toplantıya katıldı. Yalnız bir olay vardı ki bu
olay onu çok sinirlendirmişti. Bir Yahudi hekim bu toplantıya katılmış Bey’in
önündeki sedire oturarak hafızları arkasına almıştı. Bunun üzerine hekime
bağırmış hekim de oradan ayrılmıştı. Oradan Aydınoğlu’na bağlı bir şehir olan
Tire’ye daha sonra da Ayaslug (Selçuk)’a geçtiler. Buradaki Ulu Cami’den
bahsediyor. Bu eşsiz eserin dünyada bir örneğinin olmadığını anlatıyor. Buranın
hâkimi Aydınoğlu Sultan Mehmet’in oğlu Hızır Bey’dir. Buradan İzmir’e geçtiler.
İzmir’de Şeyh Yakup’un yanında kaldılar. İzmir’in beyi olan Ömer Bey’in kurduğu
donanma ile yaptığı akınları ve bu akınlar sonucunda topladığı ganimetleri
büyük bir cömertlikle halkına dağıttığını anlatıyor. Böyle davranması Rumları
çileden çıkarır ve bunun üzerine Rumlar Ömer Bey’e savaş açarlar. Ömer Bey ve
askerleri şehit olur. Şehrin ele geçirilmesine rağmen kale dayanıp düşmez. Manisa’ya gider. Buranın hâkimi Saruhan’dır.
Buradan Bergama’ya geçer. Buranın hâkimi Yahşi Han’dır. Bergama’dan Balıkesir’e
geçti. Buranın hâkimi Demir Han’dır. Buradan Bursa’ya gittiler. Bursa’daki
kaplıcaların hastalara iyi geldiğini anlatıyor. O zamanın Bursa hükümdarı
Sultan Orhan Bey’dir. Bursa’dan Mudanya’ya gitmek üzere ayrılırlar. Yanlarında
bir de rehber bulunuyorudu. Ancak rehber, para istediği halde verilmemesi
üzerine onları karın ortasında terk eder. İbn Batuta arkadaşlarını rehberin
terk ettiği yerde bırakarak yardım bulmaya gider. Bir tekke bulur ve oradaki
insanlardan yardım alarak karın ortasından arkadaşlarını kurtarır. Tekkede bir
hacı ile tanışırlar. Hacı bunların dilini (Arapça) bildiğinden iyi anlaşırlar.
Bu sebeple hacının kendileriyle Mudanya’ya kadar gelmesi için ikna eder.
Yolculuk sırasında hacının ne kadar bencil olduğunu öğrenirler. Ancak ona
itibar ettiklerinden birşey yapmazlar. Nihayet Bolu’ya varırlar. Burada bir
gece kaldıktan sonra Gerede’ye gittiler. Şehrin hâkimi Şah Bey’dir. Bu şehirden
Kastamonu’ya geçtiler. Buranın hükümdarı Süleyman Padişah’tır. Kastamonu’dan
sonra Sinop’a gittiler.burada namaz kılarken Hanefi mezhebine bağlı kişiler
tarafından dikkat çekildiler. Çünkü Hanefiler onların namazı nasıl kıldıklarını
bilmiyorlardı ve onları Şii’lerden zannediyorlardı. Bir test uyguladılar ve
onların Maliki mezhebine bağlı olduklarına inandılar. Bu test tavşan yeme ile ilgiliydi.
Onlar tavşanı pişirip yiyerek Maliki mezhebinden olduklarını kanıtlamış
oldular. Çünkü Şii’ler tavşan yemiyordu. Anadolu’dan sonra Kuzey Türk
illerine geçtiler. Önce Kırm’a gittiler. Halk hristiyan idi. Onlar müslüman olan
halkın yanında kaldılar. Kırım’ın hâkimi Özbek Han’dır. Burada dolaşırken dört
bir yandan gelen çan sesleri İbn Batuta’yı ürkütür. Bunun üzerine ezan ve
Kur’anıkerim okutur. Kırım’daki hatunlardan bahseder. Hatunlara
ait ayrı arabalar ve cariyelerin olduğunu anlatıyor. Büyük Hatun adı altında
bir kadın, hükümdarın en çok sevdiği ve halkın da saygı duyduğu bir bayandır.
Özbek Han’ın kızının ne kadar keremlive ahlâklı olduğunu anlatıyor. İki
oğlundan büyüğünün ülkeyi iyiy yönetemediği için öldürüldüğünü, onun yerine küçük oğlunun
geçtiğini ve daha iyi yönettiğini anlatıyor. Kırım’dan sonra İstanbul’a geçer.
İstanbul’a Özbek’in bir Bizans prensesi olan karısının maiyetiyle birlikte
gider. Haliç’in üzerinde o zamanlarda
bir köprü olduğunu ancak kötü durumda olduğundan karşıdan karşıya geçerken
kayıkların kullanıldığını anlatıyor. Büyük Kilise olarak adlandırılan
Ayasofya’nın hristiyanlık âleminin en büyük ve gösterişli kilisesi olduğundan
bahsediyor. İmparatorun Papa’nın bu kilisede bulunduğu müddetçe her sabah ve
akşam huzuruna gidip selâmladığını anlatıyor. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra
Özbek Han’ın bulunduğu şehre döndüler. Hükümdarın iyi dileklerini alarak
ayrıldılar. Kuzey Türk illerini de gezdikten sonra
Güneydoğu Anadolu’ya geçtiler. Burada öonce Musul’a gittiler. Burada bulunan ve
Hedba olarak anılan kalenin sağlamlığıyla tanınmış büyük bir kale olduğunu
anlatıyor. Musul’un hâkiminin Haydar lâkabı ile tanınan Şemsettin Muhammet oğlu
Alâattin Ali’dir. Hükümdar, Musul halkı gibi tatlı dilli, olgun ve yabancıları
seven insandır. Musul’dan sonra Cizre, Nusaybin, Sincar, Dara’yı da dolaşarak
Mardin’e geldiler. Buradaki kalenin diğer tanınmış kalelerden biridir ve dağın
tepesinde kurulmuştur. Şehrin hâkimi Melik el-Mansur’dur. Bu hükümdarında
diğerleri gibi cömert ve yabancılara karşı misafirperverliğinden bahsediyor. İbn Batuta Güneydoğu Anadolu’yu da gezerek
Anadolu seyahatini tamamlamıştır.
3.
KİTABIN ANA FİKRİ : Kitapta da sık sık bahsedildiği gibi kapımıza gelen
tanrı misafirleri, iyi olduğuna dair bir kanaat getirdirten sonra, evimize
almalı onların her türlü ihtiyaçlarını karşılamalıyız. Bu gelenekten de geldiği gibi bir insanlıktır.
4. KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE
ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ : Öncelikle hükümdarların yapmış olduğu
cömertlikler çok güzel bir davranıştır. Yanlız hacının ve rehberin orada yapmış
olduğu işler hiç de hoş karşılanacak şekilde değil. Bilmiyorum ama belki de ben
öyle bir durumda dayanamaz onlara bir ceza vermeyi düşünebilirdim.
5. KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ
GÖRÜŞLER : Kitap gayet akıcı. Anlaşılır bir dille yazılmış. Olaylar sırasıyla
birbirini takip ettiğinden okuyucuyu kitaba daha kolay konsantre olmasını
sağlıyor. Ayrıca kitap Türk misafirperverliğinden ve cömertliğinden bahsetmesi okuyucunun
kitabı okuma isteğini daha da artırıyor.
6. KİTABIN YAZARI HAKKINDA
BİLGİ : 24 Şubat 1304’te tancada doğmuştur. Tam adı Ebu Abdullah Muhammed Bin
Abdullah El-Levati Et-Tanci İbn Batuta’dır. Orta çağın en ünlü gezginidir.
Birçok kadı yetiştirmiş bir ailenin çocuğuydu. Doğduğu yerde aynı zamanda fıkıh
ve edebiyat öğrenimi görmüştür. 21 yaşında ilk olarak Mekke’ye gitmiştir.
Başlangiçta amacı hac görevini yerine getirmekti. Yalnız içinde bir gezi isteği
uyandı ve “hiçbir yoldan iki kez geçmeme” kuralını benimseyerek dünyanın
olabildiğince çok yerini gezmeye karar verdi. Genellikle ticaret, hac ve
öğrenim gibi amaçlarla dolaşan çağdaşlarının tersine, yeni ülkeleri ve halkları
tanıma güdüsüyle yola çıktı. Önceleri bir bilgin oluşundan, zamanla da gezgin olarak
elde ettiği ünden yararlanarak, gezginliği aynı zamanda bir geçim kaynağı
yaptı. Birçok hükümdar, vali ve yüksek görevliden aldığı cömert yardımlarla
gezilerini aksatmadan sürdürme olağanı buldu.
Yorumlar
Yorum Gönder