KİTABIN ADI
|
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU |
KİTABIN YAZARI
|
PEYAMİ SAFA
|
YAYINEVİ VE ADRESİ
|
ÖTÜKEN NEŞRİYAT A.Ş.
İstiklal Cad. Ankara Han 99/3 80060 Beyoğlu / İST.
|
BASIM YILI
|
2000
|
1-
KİTABIN KONUSU: Hayatta kendisini yalnız
hisseden, hastalığı nedeniyle geleceğe karamsar bakan, ancak hiçbir zaman
içindeki yaşam isteğini yitirmeyen bir çocuğun hikayesi anlatılıyor.
2-
KİTABIN ÖZETİ: Yazar, onbeş
yaşında bacağı sakat olan, birkaç kez ameliyat geçirmiş olmasına rağmen şifa
bulamamış bir çocuktur. İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde annesiyle
birlikte eski bir evde oturmaktadır. Sık sık tedavi olmak amacıyla hastaneye
gider, doktor ameliyat olması gerektiğini ancak ameliyattan sonra yaralı
bacağının kısalacağını söyler, ama yazar gün geçtikçe kötüye giden durumunu
kimseye söylemez. Kafası da iyice karışmıştır ve hem annesine üzüntüsünü belli
etmemek hem de başka bir doktora muayene olmak için şehrin karşı tarafında oturan
karbaları Paşa’nın yanına gider. Paşa altmış yaşlarında, gençliğinde Fransa’da
çalışmış bu yüzden onlara karşı sempati ile yaklaşan bir şahıstır. Sahip olduğu
köşkte karısı, kızı Nüzhet, ve hizmetliler ile birlikte yaşamaktadır. Yazar
Paşa’yı her ziyarete gidişinde ona ve kızı Nüzhet’e kitap götürmektedir. Nüzhet
ondokuz yaşında yazarla çocukluğundan beri arkadaş olan genç ve güzel bir
kızdır. Yazarı her zaman kendine yakın bir dost olarak görmüştür. Yazar köşke
gelmeden birkaç gün önce Ragıp Bey adında 35yaşlarında bir doktor Nüzhet’I
babasından istemiştir. Nüzhet ve Paşa evlenme işine pek sıcak bakmamaktadır.
Ancak Nüzhet’in annesi evliliğin gerçekleşmesi için elinden geleni yapmaktadır.
Çünkü, Ragıp Bey evlendikten sonra Nüzhet’I Berlin’e götürmek istemektedir.
Yazar da Nüzhet gibi onunla konuşmaktan büyük zevk
almaktadır. Küçüklüğünden beri Nüzhet’e beslediği arkadaşlık duyguları
son zamanlarda anlam veremediği duygulara dönüşmektedir. Ragıp Bey’i
öğrendikten sonra ise bu anlam
veremediği duyguların nüzhet’e duyduğu aşk olduğunu anlar.bir gece Nüzhet
dertleşmek için gizlice yazarın odasına gelir. O gece yaazar Nüzhet’e karşı
hissettiklerinin karşılıksız olmadığını anlar ve aralarında bir elektriklenme
olur. Bu elektriklenme gün geçtikce kuvvetlenir ancak birgün Ragıp Bey yüzünden
araları açılır. Yazar köşkü terk etmeye karar verir, ancak annesinin de köşke
gelmesi nedeniyle orada kalmak zorundadır. Birgün yazar ülkenin bulunduğu durum
hakkında Paşa ve Ragıp Bey ile de tartışır ve evine geri döner. Döndükten sonra
hem üzüntü hem de doktorlarım uyarılarına rağmen ayağını fazla zorlaması
nedeniyle daha fazla dayanamaz ve kaldırılır. Doktorların teşhisi kesindir:
“Bacağının kesilmesi gerekiyor.” Yazar bacağının kesilmemesi için doktor doktor
dolaşmaya başlar. Ancak bu sırada ona azdırap veren bacağının ağrısı değil,
Nüzhet’in aşkının kalbinde açtığı derin yaradır. Onu bir türlü unutamaz. Bu
sırada bacağıda iyice kötüleşmiştir. Son çare aile dostu olan ve hastanede
çalışan Mithat’a giderler. Mithat, yazarı çalıştığı hastnede ki operatöre
götürür. Operatör, yazarın bacağını kurtarabileceğini ancak birkaç ay hastanede
yatması gerektiğini söyler. Böylece yazarın hastane günleri başlar. Yalnız
kaldığı odasında Nüzhet’i düşünmekten başka birşey yapamaz. Birgün Nüzhet’ten
kart gelir; çok yakın zamanda Ragıp Bey ile evleneceği ayrıca Paşa'nın felç
geçirdiği ve ölmeden önce onu görmek istediği yazmaktadır. Bu karttan sonra
yazarın düşünceleri değişir. Başarılı ameliyatlar sonunda bir bacağı kısa
kalmasına rağmen iyileşir. Annesi ile yeni bir hayata başlamak üzere ızdırap
dolu günler geçirdiği o hastane koğuşundan
ayrılır.
3-
KİTABIN ANA FİKRİ: İnsan yaşamı
boyunca hangi zorluklarla karşılaşırsa karşılassın, hangi duruma düşerse düşsün
asla içinda ki yaşama isteğini ve sevincini yitirmemelidir.
4-
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE
ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:
Yazar: Hastalığının kötüye gitmesi
onun geleceğe karamsar bakmasına yol açmıştır. Ancak yine de o içindeki umudu
hiç yitirmemiştir. En zor günlerinde bile hep o çok sevdiği Nüzhet’I
düşünmüştür.
Nüzhet: Hayatta hiç zorluk görmemiş,
yazardan başka yakın dostu olmayan genç bir kızdır. Kendinden yaşça büyük, hiç
tanımadığı bir insanla evlenip evlenmeme
konusunda tereddüttedir. Bu tereddüt onu yazara daha da yakınlaştırmıştır.
Yazar ile aralarında elektriklenmeler olduysa da en sonunda Ragıp Bey ile
evlenir.
Paşa: Gençliğinde Fransa’da yaşadığı
için Fransız etkisi altında kalmıştır. Evden dışarı çıkmayan, yazarın getirdiği
kitapları dimlemekten zevk alan yaşlı bir adamdır.
Nüzhet’in annesi: yazara
acıdığı için evinde kalmasına müsade eden, ancak yazarın kızıyla konuşmasından
hoşlanmayan bir kadındır.
Yazarın annesi: yaşlı,
hasta bir kadındır. Ruh halini genelde oğluna belli etmemeye çalışır. Tek
isteği oğlunun iyileşmesidir.
Ragıp Bey: nüzhet’ten
onaltı yaş büyük, yazarı Paşa istediği için muayene eden, Paşa gibi Fransız
hayranı olan bir doktordur.
Mithat Bey: Hastanede
çalışan, yazarın yakın dostu, onun iyi olması ve bacağının kesilmemesi için en
çok çalışan kişilerden birisidir. Elinden geleni yapmıştır.
5- KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
Yazar, İstanbul'da doğdu(1899). Meşhur şair İsmail Safa'nın
oğludur. Düzenli bir öğrenim
göremedi. Kendi kendisini yetiştirdi. 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf
Nezaretinde çalıştı. Öğretmenlik (1914-1918), gazetecilik (1918-1961) yaptı.
Hayatını yazıları ile kazandı. İstanbul'da öldü.
Kardeşi İlhami ile Yirminci Asır adlı bir akşam gazetesi
çıkardı. Bu gazetede "Asrın hikâyeleri" ilk hikâyelerini imzasız
yayınladı (1919), Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk
Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki de dergi çıkardı. Tasvîr-i Efkâr,
Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı. Çok sevdiği
oğlu Merve'yi askerliğini yaptığı sıra kaybetmesi Peyami Safa'yı çok sarstı. Bu
olaydan birkaç ay sonra İstanbul'da öldü. Edirnekapı Şehitliği'nde gömülüdür.
Peyami Safa kendi kendisini yetiştirmiş ender
şahsiyetlerden biridir. Fransızcayı Fransızca gramer kitabı yazabilecek kadar
öğrenmiştir. 43 yıl hiç durmadan yazdı. Güçlü bir fikir adamı, romancı ve
polemikçidir. Nâzım Hikmet Ran, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin
Ertuğrul, Aziz Nesin'le polemiğe giriştir.Öldüğü zaman Son Havadis gazetesi baş
yazarı idi.
Peyami Safa halk için yazdığı edebî değeri olmayan
romanlarını "Server Bedi" imzası ile yayınladı. Sayıları 80'i bulan
bu eserler arasında; Cumbadan Rumbaya (1936) romanıyla, Cingöz Recai polis
hikâyeleri dizisi en ünlüleridir. Ayrıca ders kitapları da yazdı. Peyami
Safa'nın fıkra ve makalelerinde sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık
görülür. Romanlarında olaydan çok tahlile önem verdi. Toplumumuzdaki ahlâk
çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler
arasındaki çatışmayı dile getirdi. Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını
ustaca işledi.
Romanları: Gençliğimiz (1922), Şimşek (1923), Sözde Kızlar
(1923), Mahşer (1924), Bir Akşamdı (1924), Süngülerin Gölgesinde (1924), Bir
Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925), Canan (1925), Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930),
Fatih-Harbiye (1931), Atilla (1931), Bir Tereddüdün Romanı (1933), Matmazel
Noralya'nın Koltuğu (1949), Yalnızız (1951), Biz İnsanlar (1959). Hikâyeleri:
Hikâyeler (Halil Açıkgöz derledi, 1980). Oyunu: Gün Doğuyor (1932). İnceleme-
denemeleri: Türk İnkılâbına Bakışlar (1938), Büyük Avrupa Anketi (1938),
Felsefî Buhran (1939), Millet ve İnsan (1943), Mahutlar (1959), Mistisizm
(1961), Nasyonalizm (1961), Sosyalizm (1961), Doğu-Batı Sentezi (1963), Sanat-
Edebiyat-Tenkid (1970), Osmanlıca-Türkçe- Uydurmaca (1970),
Sosyalizm-Marksizim- Komünizm (1971), Din-İnkılâp-İrtica (1971), Kadın-Aşk-Aile
(1973), Yazarlar-Sanatçılar- Meşhurlar (1976), Eğitim-Gençlik-Üniversite
(1976), 20. Asır- Avrupa ve Biz (1976). Ders Kitapları: Cumhuriyet Mekteplerine
Millet Alfabesi (1929), Cumhuriyet Mekteplerine Alfabe (1929), Cumhuriyet
Mekteplerine Kıraat (I-IV, 1929), Yeni Talebe Mektupları (1930), Büyük Mektup
Nümuneleri (1932), Türk Grameri (1941), Dil Bilgisi (1942), Fransız Grameri
(1942), Türkçe İzahlı Fransız Grameri (1948).
Merhabalar,
YanıtlaSilPeyami Safa‘nın kaleme aldığı romanları içinde en fazla beğendiğini ifade ettiği, anlatım tekniği ve olay örgüsü bakımından bütün eleştirmenlerce Türk edebiyatının en ciddi psikolojik romanı olarak kabul edilen “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu” kitabından en çok beğendiğim 17 alıntıyı sizinle de paylaşmak istedim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/peyami-safa-matmazel-noraliyanin-koltugu-romanindan-hafizama-kazinan-17-alinti/
Güzel okumalar dilerim,
edebiyatla ve sağlıcakla kalın.