KİTABIN ADI : DAVA
KİTABIN YAZARI : FRANZ KAFKA
YAYIM EVİ VE ADRESİ
: YILDIRIM
BASIM EVİ SAHAFLAR ÇARŞISI / İSTANBUL
BASIM YILI
: Nisan / 1983
KİTABIN KONUSU
: Elindeki tüm değerleri kaybetmek, kendinin
her şeyden soğumasını sağlayabilir ama buna direnmen seni, hayata döndürecek
tek kurtuluştur.
KİTABIN ANA FİKRİ
: Hiçbir
şeyin arkasını bırakmamalıyız. Önemli olan kazandıklarımız değil, savaşarak
kaybetmediklerimizdir.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Joseph K. : Otuz yaşında bir bekar ve başarılı bir bankacı.
Renksiz bir insan. Belirli kötülükleri veya erdemleri, kişisel bağları yoktur.
Frau Grubac : Joseph’in ev sahibesi. Joseph’e anasıymış gibi
davranır. Ayrıca diğer insanlara da saygıyla yaklaşan biri.
Fraulein Brüstner : Joseph’in kiralik evinde oturan bir daktilograf.
Huld : Joseph’in daniştiği bir avukat. Mahkeme
çevrelerinde etkisi olduğu iddia ederse de hiçbi şey başaramaz.
Leni : Huld’un dadısı ve ev işlerine bakan kadın. Şuh bir
kadındır. Patronun tüm müvekkillerine kur yapar.
Titorelli : Joseph’e yardım etmek isteyen bir ressam.
Papaz : Katedralin papazı. Joseph’e, her fırsatta, durumun
kötü olacağini anlatmaya çalışır.
KİTAP
HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİM
Kitapta
gereksiz olarak tasvirler yapılmış.olay nalatımı iyi olmasına karşılık, yazar
okuyucuya sürükleyici bir raman verememiş. Olayla bağlantısı olmayan kişiler,
en umulmadık zamanda ortaya çıkarılmıştır. Kişilerin olaylardan daha önemli
hale sokulması, okuyucunun kendisine “ne zaman bitirebilirim?” gibi sorular
sormasına sebep olmuştur.
YAZAR HAKKINDA BİLGİ :
FRANZ KAFKA (
1883-1924 )
1901
yılında doğdu. Orta gelir seviyeli bir ailenin tek oğludur. Sıkıntılı bir hayat
yaşamadı. Ama roman ve hikayelerinde geçim sıkıntısı gibi ekonomik problemleri
de işledi. Hikaye yazmaya küçük yaşalarda başladı. İlk yazdığı hikayede bir
aşkından bahseden Kafka, yirmili yaşlarında roman yazmaya başladı. Yirmi beş
yaşında, tesadüfen tanıdığı bir basım evinin sahibi vasıtasıyla “Dava” adlı ilk
romanını yayımladı. Bu romanını “Biten Gece” ve “Aşk” izledi. Anlatım biçimi
iyi bulunmasına rağmen, kesin ve büyük bir okuyucu kitlesine ulaşamadı.
Hikayelerindeki olay ve üslup birliğini romanlarına taşıyamamış, gereğinden
fazla tasvire girdiği için okuyucunun ilgisini azaltmış ve böylece romanlarını
sıkıcı bir hale sokmuştur. Çok büyük başarılar kazanmış bir yazar degildir.
Fakat romanları, yaşadığı devri en iyi anlatan eserlerdir. Sadece kendi istek
ve arzularından bahsetmiş olması bakımından, iyi bir portre çizmiş ve kendini
okuyucusuna direkt olarak anlatmış ender yazarlardandır. Yine de bu özellikleri
O’nu istediği yere ulaştıramamıştır. Zira başarılı olamamasını, kendisinin,
sadece kendi istek ve arzularından ve okuyucunun istediği konularından bğımsız
olarak bahsetmesine, çevresinde gelişen
olaylarla içiçe olmamasına ve o
yıllardaki okuma-yazma oranının düşük olması sebebine bağlamaktayım. Her şeye
rağmen yazar, iyi bir raman tekniğini kullanan yazarla arasında görülmektedir.
KİTABIN ÖZETİ :
DAVA
Romanın
kahramanı Joseph K. otuz yaşındadır. Bir bankada çalışmaktadır. İyi bir insan
olarak tanınır. Değişik işlerde çalışan insanların kıraladığı, kiralık bir evde oturur. Yemeklerini sakin yerlerde
yer ve geceleri dokuza kadar çalışır. İçine kapanır, ruhsal bir boşlul içinde,
yakın arkadaşları bulunmayan bir bekardır.
Bir
sabah, onun bu rutin hayatı parçalanır. İki kişi evine gelerek tevkif
edildiğini söylerler. Aradan oldukça bir kaderinin gelişi guzel sivil bir
mahkemenin elinde bulunmadığını da görür. Durum karmakarışıktır, şaşkınlık
vericidir. Ne gibi bir suç işlediği veya kanunun hangi maddesine göre
tutuklandığı kendisine hiç bir zaman söylenmez. Karşılaştığı herkes onun suçlu
olduğunu kabul eder. Fakat günlük işlerini yürütmekte serbesttir. Mahkeme
işlemleri, belirli yerlerden uzaklarda, berbat yerlerde yürütülür. Yargılama
sırasında, hiç de beklenmedik zamanlarda saray görevlileri mahkamede görülür.
Hiç kimse de işin iç yüzünü anlayamaz. Yargılama yıllarca sürmesine rağmen
kimse beraat etmez. Bir yıl boyunca temyize gitmek için elinden geleni yapar.
Birincisi; yaşadığı binadaki bir daktilograftır. Kıza başına gelenleri anlatır;
ama kız ilgilenmez. Ertesi pazar kendisinin mahkemeye gelmesi istenir, ama
yargılama düzensiz ve karışıktır. Ertesi hafta tekrar mahkeme salonuna
geldiğinde salonda kimse yoktur. Bu sırada salondaki hukuk kitaplarını gözden
geçirir. Bu kitaplarda ise, çocukların çizdiği bayağı resimler vardır.
Kendini
davaya öylesine vermiştir ki, işini aksatır. Amcası bu tür davalarda şöhret
kazanmış bir avukat bulur. Bu avukat kötürümdür. Fakat, bu işi ondan başka
kimsenin yapamayacağını da bilirler. Gerçekte, kanunun sanıklara kendilerini
savunma hakkını verdiği de kuşkuludur. K. iş hayatındaki bir arkadaşının
tavsiyesi üzerine Titorelli adındaki bir ressamı görmek ister. Ressam berbat
bir evde yaşamaktadır. Sarayın özel ressamı olan Titorelli hakimler arasında
büyük etkisi olduğunu iddia eder. K.ye aleyhindeki davanın üç ihtimalini
söyler: Kesinlikle beraat, ki buna imkan yoktur; şartlı beraat, ki herhangi bir
anda tevkif edilebilir; süresiz erteleme, ki ne beraat demektir ne de
mahkumiyet. K. ümitsizlik içinde ressamın yanından ayrılır. Daha sonra,
avukatının davayı ihmal ettiğini sanarak başka birini bulmayı düşünür. Huld’un
Block adında bir müvekkilini görür. Huld bu adamın bir davasını yüklenmiş,
kesinsonuca erdirmeden yıllarca sürdürmüştür. O da, avukatını ihmalinden
şikayet eder ve gizlicve diger avukatlara danıştıgını söyler. K.’nin iş için
gittiği şehrin kilisesinde son görüşme yapılır. Kilise karanlık ve boştur.
Birdenbire, mihraptaki kürsüden, K.’ye seslenir. Kürsüdeli kişi papazdır;
kendisinin hapishana papazı ve bundan sonra da mahkemenin papazı oludğunu
söyler. Durumun kötüye gittiğini, onun, makkemenin niteliğini anlamadığını,
diğerlerinin, özellikle kadınların yardımına çok güvendiğini söyler.
Bu
görüşme sonunda papaz, K.ye, içinde gerçek payı bulunan ve K.yi
huzursuzlaştıran bir hikaye anlatır. Bir adam hukukçu olmak için yalvarır.
Kapıda bir bekçi vardır. Adama, o nada hukuk kapısından içeriye giremeyeceğini
anlatır. Adam yıllarca kapıda bekler. Bekçiye rüşvet verir. Bekçi parayı alır,
fakat kapıdan içeri sokmaz. Adam nihayet ölür. Ölüm döşeğinde bekçiye, hukukçu
olmak isteyen pek çok kimse olmasına rağmen, bütün bu yıllar boyunca kimsenin
başvuırmadığını sorar. Bekçi der ki: “Bu kapıdan sizden başkası geçemez. Çünkü
bu kapı, sadece sizin icin yapılmıştır. Şimdi kapıyı kapatacağım.” K. papaza,
adamı aldattıklarını anlatmaya çalışır. Fakat papaz, hikayeden kendince öyle yorumlar
çıkarır ki, K. gerçek sorunun niteliğini ve bu hikayenin kendisiyle olan
ilişkisini anlayamaz.
Kitabın
son bölümü , birinci bölümünden bir yıl sonra, K.nin otuz bir yaşının öncesinde
geçer. Redingotlu ve silindir şapkalı iki adam K.nin kapısına gelir. Hic
direnmeyen K.yi götürürler. K. onların cellat olabileceklerini sanır. Fakat
artık mücadele azmini tamamen kaybetmistir. Polis, kendisini kurtarabilse de,
kimseden yardim istemez. Son anda, civardaki bir evin penceresinin açıldığını,
belki kendisine sempati besledigini, belki de yardım etmek istediğini göstermek
üzere, ellerini dışsarı uzatan birinin siluetini görür. K., bu hareketin neyi
anlattığını anlayamaz.iki adamdan biri K.yi boğazından tutarken,diğeri elindeki
bıçağı kalbine indirir.
Yorumlar
Yorum Gönder