CENGiZ AYTMATOV 'UN HAYATI VE
ESERLERİ
Cengiz Törekuloviç Aytmatov 12 Aralık
1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'da Şeker adlı bir köyde doğdu.Babası
Törekul Aytmatov at yetiştiricisiydi. Kırgızistan'a,dağlık yörelere Ekim devrimi
daha yeni ulaşıyordu. Yazarın çocukluk yılları sistemin yeni yeni yerleşmeye
başladığı yıllararastlar.Geçmişe bağlı yaşlı neslin yanında yeni düzene ayak
uydurmuş genç kuşak da toplumdaki yerlerini alıyorlardı. Yazar kolhoz
tarlalarında çalıştı.Çevresini,tabiatı,insanları o yıllarda tanımaya başladı.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında bütün yetişkinler savaşta oldukları için gençlere
çok iş düşüyordu. Henüz on beş yaşındayken köyü sovyetinde sekreterlik
yaptı,tarım makinalarının hesaplarını tuttu. Daha sonra Kazakistan'daki Cambul
veterinerlik teknik okulunda okudu Ardından Frunze(bugünkü Bişgek tarım
enstitüsünde okudu.Zooteknisyen olarak bütün ülkeyi ,Kazakistan'ı dolaştı. Aynı
zamanda da bir gazeteci sıfatıyla çalışıyor,sürekli gözlem yapıyordu. Pek çok
genç nesil mensubu gibi halkından uzaklaşmadı,insanına daha da yakınlaştı.
Kırgız gazetelerindeki yazıları,redaksiyon servislerinde aldığı
görevler ,muhabirlik faaliyetleri onu yavaş yavaş edebi dünyaya
hazırlıyordu.Yazarın akıcı uslubu,kurgudaki başarısı bu ön araştırmalarıyla
yakından ilgilidir. Ayrıca bu yıllar geçmiş ile geleceğin kesiştiği bir
noktaydı.Her iki dünyayı ve her iki insan tipini çok iyi tanıyordu.
Süpeyçi adlı hikayesinin kahramanı baraj
mühendisi Beknazar ve Beyaz Yağmur'un kahramanı Zeynepapaalışılagelmiş hayatı
temsil ederler.Yeni ahlaki normlar ile eskiyi yaşamakta direnen insanların
çatışması eserlere hakim konudur.
Rakipler adlı eserin kahramanı
Karatay,Baydamtal Irmağı'nın kahramanı Nurbek, yeni neslin uyanışını temsil eder
Bugünle ve geçmişle, yaşlı kuşaklarla çatışmaları anlatılır. Bu eserlerde yazar
henüz heyecanıyla yaz-makta ne ciddi bir edebi endişe ne de teknik
görülmemektedir.Eserler genel çerçeveleri ile eski ile yeninin çatışması üzerine
kurulduğu için estetikten çok didaktik bir endişeye rastlanmaktadır. Ama daha
sonraki eserlerinde gördüğümüz yapının ilk adımları olarak
değerlendirebileceğimiz bu çalışmalar çark içinde yer alma çabasını göstermesi
açısındanönemlidir. Yazarın kendini ispat için zorlama düşüncelere saplandığını
da söylemek mümkündür.
Yazar bundan sonraki çalışmalarında
50'li yıllarda kaleme sarılan,Sovyet yazarları arasındadır.Diğer pek çok
yazardan farklı olarak yerel kültüre çok büyük önem ve değer verdiğini
görürüz.Eleştirileri geçmişin hatalı olduğuna inandığı ögelerinedir. Topyekün
bir eleştiriye rastlamayız.Daha önceki kuşağın yazarları milli bir edebiyatın
temelini pek sağlam olmasa da atmışlardı. Şimdi mesele yeni kuşağın, yeni
düzenle barışık olarak eserler vermeleriydi. Rus edebiyatının bütün dünyada da
bilinen engin ufuklarından da yararlanılmalıydı.Unutulmaması gereken bir diğer
gerçek ise yazılı edebiyat ürünü olmamakla birlikte Kırgızların tarihinde, eşi
benzeri görülmemiş bir destan,halk ansiklopedisi olan Manas Destanı duruyordu.Bu
destanların dilden dile dolaşmaya başladığı yıllarda vahşi hayattan yeni yeni
kurtulmaya çalışanbir Rus toplumu vardı. Belki Kırgızlar yerleşik hayata yeni
uyum sağlıyorlardı ama Er Manas bütün ihtişamıyla onların yanındaydı. Kuşaktan
kuşağa akıp gelen bu sınırsız mısralarla birlikte masal,efsane,türkü kültürü de
ihmal edilemeyecek bir tabii hazine durumundaydı. Ve bu değerler bütününden en
iyi yararlanabilen yazar ise Cengiz Aytmatov'du.Aytmatov'un ilk eserleri bu
tarihi ögelere, kendi yöresinin, Talas VadisininKültürüne dayalıydı.Folklorik
unsurlar ,masal kahramanları, geleneğin taşıdığı tecrübe ,yeni oluşan edebiyat
dünyasında Rus edebiyatının yeri kadarönemli zengin bir altyapı
oluşturuyordu.Yazarın 1956'dan itibaren devam ettiği Moskova Maksim Gorki
Edebiyat Enstitüsü, onun engin yerel kültürünü evrensel boyuta nasıl
taşı-yabileceğini öğrenmesine yardımcı oldu. Bu arada Moskova'nın kültür
dünyasını da tanıma fırsatı buldu. Yazar bu yıllarını teorik çalışmalarla
geçirdi.Bu yıllarda,edebi değerleri yükselmeye başlayan Yüz
Yüze(1957),Cemile(1958),Selvi Boylum Al Yazmalım(1961),Deve gözü(1961) adlı
eserlerin yazıldığını görüyoruz. Yazar 1952'de yazdığı Gazeteci Cyudo,Aşim
gibiKırgız dergilerinde yayınlanan hikayelerinden çok daha ötelere gelmişti
artık.Yüz Yüze,ve Cemile,Süpayçi ve Beyaz Yağmur,Rakipler ve Asma Köprü
(Baydamtal Irmağı'nda), Selvi Boylum ve Deve Gözü gibi ikili hikaye
grupları,benzer konu ve ilişkilerin anlatıldığı eserlerdir(1).Yüz Yüze'de asker
kaçağı kocasını ihbar etmek zorunda kalan Seyde'nin trajedisini, I958'de yazılan
Cemile'de farklı bir boyut ve ortamda görürüz. Cemile'nin kocası askerdedir. Onu
sabırla bekler. Am Danyar girer dünyasına. Çok riskli ama "iyimser bir gelecek"
ile karşılaşırız .Yeni bir dünya görüşü de yansıtılır bu arada.Ama yer yer
eskiye yöneltilen eleştirilerin dozunun çok iyi ayarlandığını,geçmişin yok
edilmeye çalışılmadığını dagörürüz.
Selvi Boylum ve Deve Gözü'nün benzerlik
arzeden yapısı,o dönemYazar ve dramturglarında da görülen bir durumdur (Axjanov,
lipatov, Marcinkivicius,Arbusov,Rosov gibi).Güçlü,karşı durmayı bilen, haklarını
korumaya çalışan kahramanlar göze çarpar.Cemile ve Deve Gözü'nde felsefi boyutun
gerçekçi bir şekilde eserlere yerleştirildiği görülür.Ciddi tesbitler vardır.
Burada Cengiz Aytmatov'un yeni bir yol denediğini söyleyebiliriz.Felsefi
unsurların verilişinde Rus edebiyatı ve Sovyet edebiyatının etkilerinden söz
edilebilir.
Cemile'de geleneksel Kırgız
edebiyatının tipleme anlayışı kullanılsaydı ,Kırgız efsanesi Olcabay ve
Kisimcan'dan farklı bir şey göremezdik.Cemile ve Danyar'ın hiç istenmeden
gelişen ilişkileri geleneksel yapıdan hayli uzak bir uslupla ele
alınmıştı.Danyar'ın görüşleri ,derin duyguları Cemile'yi etkilemiştir.Danyar
sadece düşünceli,savaşta sakatlanmış biri olarak değil,bir gücün temsilcisi
olarak karşımızdadır.Danyar'ın Cemile'nin aklına düşürdüğü şey yönlendirme
şeklinde vasıflandırılamaz. Onlar birbirleri içinkarar vermişlerdir.
Aytmatov,1956'da Sovyet yaazarlar
Birliği üyesi olur.Moskova Edebiyat Enstitüsü'nde Maksim Gorki adlı incelemesini
yazdı.Enstitüdeki diploma çalışması olan Cemile onun ilk zirvesiydi. !959'da
Komunist Parti'ye üye oldu.Taşkent'te yapılan Asya-Afrika Yazarlar Konferansı'na
katıldı. Kırgızistan Edebiyatı adlı yayın organında redaktörlük yaptı.
Pravda'nın Kırgızistan masasında görev yaptı.Aytmatov, hikayelerinde(Uzun
hikaye) okuyucusuyla doğrudan ilişki kurabileceği bir yapı peşindedir.Okuyucunun
eserden etkilenmesini değilkatılmasını hedefler. İlk eserlerinden itibaren
gelişen bu arayış her eserdeyeni bir formda karşımıza çıkar.Zamanla subjektif
karakterlere de rastlarız.
Kişileştirme önceki eserlerden farklı
bir hal almaya başlar.60'lı yıllardan itibaren Kırgız geleneklerine bağlılığı
konusundaki bakışını netleştirirken ,bir yandan da Radlow'un 19.Yüzyıldaki
çalışmalarından etkilenerek Kırgız kültürünün, epik ögelerini inceliyordu. Bu
gücün kaynağına inmeye çalışıyordu.Manas ile ilgili çalışmalar yapıyor, yapılan
çalışmaları izliyordu.
İşte yazarın bu dönemdeki ilk eseri İlk
Öğretmenim(Öğretmen Duyşen)(1962)'dir.Kahramanlar olgunlaşmış,sistemle uyumlu
idealist kişiler olmuştur .Ama Duyşen'in bir parça Er Manas tarafı olduğu da
inkar edilemez.İlkÖğretmen hem teknik hem işleniş açısından önemli bir
aşamadır.Bu özellik Daha eserin girişinde kendini gösterir."......Biz gülüşerek
çığlıklar atarak tepeye tırmanırken iki yana sallanan kavaklar ,serin
gölgesiyle,tatlı hışırtılarıyla sanki bizlere "Hoş geldiniz"derlerdi. Biz
baldırı çıplakların derdi kuş yuvalarıydı, birbirimizin omzuna basarak hemen
kavaklara çıkardık.Ürken kuşlar sürü sürü tepemizde uçmaya başlarlardı .Fakat
bize ne kuşlardan,onlar ne halleri varsa görsünler !Biz yükseldikçe yükselirdik
dallara basa basa.Kimin daha gözüpek,becerikli olduğu o zaman anlaşılırdı.Derken
kuş uçuşu yüksekliğinde ,büyülü bir değnekle dokunmuşçasına ,önümüzde şaşırtıcı
bir Sesizlik ve ışık dünyası açılırdı...."(2).
Bu satırlarda eserin sonuna ve kavak
ağaçlarına bağlanan müthiş bir kurgu ustalığı görürüz. Akıcılık ise başka bir
değer.60'lı yıllarla başlayan bu yeni bakış pek çok yazar,yönetmen ve dramaturga
da örnek teşkil ediyordu.Aytmatov'un 1963 yılında yazdığı Toprak Ana adlı eseri
ona Lenin Ödülü'nü kazandırdı.1964 yılında Al Elma adlı hikayesini yazdı.1965
yılında Kırgız Sinemacılar Birliği Başkanı oldu. Aynı yıl Beyrut'taki, 1966'da
Delhi'deki Asya Afrika Yazarlar Konferansı'na katıldı. Aynı yıl bir diğer önemli
eseri olan Gülsarı'yı,Rusça olarak yazdı.
Gülsarı bir bakıma geçmişin muhasebesi
gibidir.Yapılan hatalar,alınan mesafe bir bir sorgulanır.Gülsarı ile birlikte
Tanabay'ın silinişi bir devri olanca hüznüyle gözler önüne serer. O yılların
sıkıntıları geride kalmıştırama bu arada heyecan da kaybolmuştur. Eser o yıl çok
sayıda eleştirmenin dikkatini çekti. Nesir dalında en iyi çalışma olduğu
konusunda herkes hemfikirdi (3). Fakat muhasebe yapılırken yazarın açık tavır
olması pek çok çevreyi rahatsız etti. Leonov, Belov gibi yazarların da
eserlerinde geçmişe yönelik eleştirilerinde aynı keskin dili kullandıklarını
görürüz.Aytmatov,zengin bir kültür geleneğinin,üretmeye elverişli
yapısınınEdebiyat geleneğinin gelişmesinde çok önemli bir rolünün olduğunu
eserleriyle ispat etti.Çünkü pek çok kişi geçmişin tamamiyle silinmesi
gerektiğineinanıyordu. Yazarın 60'lı yıllarda kaleme aldığı eserleri bu ön
yargılı görüşleri yok etmişti.Bu arada yazarın bu tavrı dolayısiyle sıkça
takibata uğradığıda bilinmektedir.
1967'de Sovyet Yazarlar Birliği İdare
Heyeti Üyeliğine seçildi.1968'deBüyük Sovyet Ödülünü aldı. Aynı yıl Kırgız Halk
Edipleri adlı çalışması yayınlandı. 1970'te Beyaz Gemi,Askerin Oğlu,Oğulla
Görüşme adlı eserleriMoskova'da yayınlandı.
70'li yıllarla birlikte yazarın
geleneksel motif, efsane ve masallara yaklaşımı çok özel renkler kazanmaya
başlar. "........Efsane ve mitoslar üzerine düşünelim bir.Onlar halkın canlı
hafızası,hayat tecrübesi, felsefesi, tarihidir.Maslımsı fantastik dünyaları
önemli değerler taşır. Mesela Geyik Ana(Beyaz Gemi) bugünkü gerçeklerle bütünlük
arzeder. .........." (4).Yazar bu sözleriyle gerçekle masalın dünyasını nasıl
birleştirdiğini ifade eder.Beyaz Gemi'de Orazkul ve Seydahmet bir tarafı, Mümin
Dede ve Çocuk diğer tarafı temsil eder. Seydahmet ve Mümin Dede
pasiflikleriylebirbirlerine yaklaşırlarken ,Çocuk ve Orazkul zıt kutupları
temsil ederler.Yazar çocuğa bir"ad" bile vermez.Çünkü onu bütün çocukların
temsilcisi olarak görür ve masal kahramanlarıyla özdeşleştirir. O, capacanlı
birmasal kahramanıdır. Ama gerçektir de.Ölümü de son derece destansıdır.O-nun
ölümü bir kurtuluş gibidir.Pek çok Rus eleştirmenin görüşlerinin aksine bu
ölümde ve ölüm şeklinde bir karamsarlık yoktur.Orazkul'un yalnız kaldığında
çocuğu olmayışının acısını yaşaması ayrıca enteresandır.O eserin kötüyü temsil
edenlerindendir.Onun bu iç muhasebesi onu bir kahraman olmaya doğru götürür. Bu
durumu Çocuk ve okuyucu bilir.Diğer tip ve kahramanların haberi
yoktur.
Eserde iyiler ve kötüler masalsı bir
işleyişle birbirinden ayrılırken edebi anlamda birer karakter olduklarını
görürüz. Müthiş bir kurgulama ileOkuyucu masal ve gerçek arasında dolaştırılır.
Ve okuyucu aynı zamandakatılımcı olduğu için gerçeğin veya masalın hangisi
olduğunu ayırmaktagüçlük çeker.
Yazar geçmişte,din,felsefe,ilim adına
insanların birbirine düşürüldüğünü ,bunun bugün de yarın da böyle olacağı
görüşünü savunuyor.Edebiyatın bu noktadaki görevinin büyük olduğunu,insanlar
arasında ortak dünyalar oluşmasına yardım ettiğini, edebiyatın öneminin her
geçen gün daha da artğını vurgulamaktadır(5). "...........Nesrin iki tarzı var
bugün. Biri spekulas-yonlara açık olan,diğeri ise gerçek nesirdir.Kalıcı bir
eser için bilinen edebikaidelerin yanında sanatçı ruhu ve dürüst bir kişiliğe
ihtiyaç vardır....."(6).
Yazarın bu sınıflaması ,yazarın
yazdığına inanmasının gerekliliğini en açıkşekliyle ifade etmektedir.Sanat
dünyasındaki dejenerasyona yazar şu sözleriyle tepki gösterMektedir:
"......Okuyucunun beklentisi,ilgisi de nesrin başka bir yönlendiri-cisi
.Okuyucunun seviyesi yükseldikçe,sanatçı da kendini yenilemek,bir üstbasamağa
geçmek durumundadır . Bugün batıda ekonomideki rekabete benzeyen sanat rekabeti,
pornografiyi bile sanat sınıfına sokacak kadar tuhaflaşmıştır....." ( 7).
Aytmatov, yeni nesirle ilgili bir diğer gelişmeyi ,nesrin drama havasına
bürünmesini, seviyenin yükselmesi olarak değerlendiriyor. Yazarın sıkça bir
senarist veya yönetmen gibi davranması gerektiğini
savunur. Bunun da yaşamakla, uzun
yaşamakla ilgili olduğunu, Ernest Hemingway'in "Büyük bir yazar olabilmek için
uzun yaşamak gerekir"(8)şeklindeki sözlerini hatırlatarak savunmaktadır. Tabii
ki burada uzun yaşamaktan, insanın değişmesinin takibi, karşılıklı etkileşimin
önemi kastedilmektedir
Cengiz Aytmatov'un babası 1937 yılında
Milli Kırgız Partisi sekreteriydi. Yazar,o günleri anlatan,babasının kuşağını
işleyen , otobiyografik birçalışma yapmak istediğini bir kaç konuşmasında ifade
etmiştir (9).Yazarkendi şeceresini şöyle dile getiriyor:".......Baba adı
Törekul, dede Aytmat, onun babası Kimbildi,onun babası Kuncuyok ...."
(10).Gelenek ve göreneklerine gösterdiği sadakatın bir diğer belirtisi de kendi
geçmişi ile ilgili bilgi sahibi olmasıdır.Atalarının mezarlarına,uzak
akrabalarına,onların mesleklerine ve detaylı hayat hikayelerine kadar herşeyi
bilmektedir.Baba Törekul Aytmatov,daha sonra mevcut partinin
lağvedilmesiylebirlikte Komunist Parti'ye üye olur. Parti görevlisi olarak
gönderildiği Moskova'da ihanet suçundan tutuklanır,ardından ölüme mahkum
edilir.Ölümünden sonra yapılan araştırmada suçlu olmadığı kanaatine
varılır.Ancak bu iadei itibar hadisesinden sonra aile tekrar Kırgızistan'a
dönebilir. Orada ya-zar ve annesi halaları Karagözapa'nın evinde kalırlar. Bu
yıllar aile için sonderece zorlu geçer.Aytmatov ailenin büyük çocuğuydu,pek çok
sorumluluğu vardı.Güçlü bir kadın olan annesi onun yetişmesinde,edebiyatla
tanışmasında çok etkili oldu.Ona hem Rus edebiyatını hem de Kırgız kültürünü
öğretmeye çalıştı.Birkaç yıl burada kalındıktan sonra annesinin işi dolayısıyle
Kirovskaya adlı bir Rus köyüne taşındılar.Yazar orada Rus okulunasinin de
katkılarıyla hareketli bir gençlik yaşadı,gerek gittiği okullarda, gerekse kendi
çabasıyla ciddi bir yetişme süreci geçirdi.Aytmatov,bilinen eserlerini kaleme
almadan önce işe tercümeler yaparak başladı.ValentinKateev'den
(1897-1986)Alay'ın Oğlu,Mikhail Bubenkov'dan (1909-1983) Huş Ağacı adlı eserleri
Rusça'dan Kırgızca'ya çevirdi.Bu çalışmaların o dönem için önemi çok
büyüktü(11).
Yazar,bir konuya son derece eğlenceli
bir şekilde yaklaşılabileceğigibi,çok ciddi bir gerçekçilikle de aynı konunun
ele alınabileceği görüşündedir.Bu arada esas olanın alt yapı ve uzun süren bir
ön araştırma olduğunuda vurgular(12). Kendisinin savaşı, ilk gençlik yıllarında
ve cephe gerisindede olsa yaşadığını,o yıllarda insanların heyecanla, bütün
güçleriyle çalıştıklarını,hayatın insanlar üzerinde en zor şartları tecrübe
ettiğini, yazarken hepbu hususları göz önünde bulundurduğunu söylemektedir(13).
Pek çok eleştirmen de yazarın bu özelliğini vurgulamaktadır (14). Eserler gözden
geçirildiğnde bu husus çok açık olarak da belli olmaktadır.
Mit ve efsanelerin eserin genel
kurgusuyla başa baş, aynı özenle işlenmesi yazarın bir diğer üstünlüğüdür.
Onları halkın hafızası, yazılmamıştarihi olarak görür. Felsefi yapıları kadar
fiktif yapılarından da etkilendiğiaçıktır.Kırgız topraklarında sözlü edebiyat
ürünleri derin bir geçmişe sahipolmasına rağmen ilk basılı edebi ürün Moldogazi
Tokobayev'in Sessiz Kakay adlı tiyatro eseridir.Bunu Kasımali Bayalinov,Tugalbeg
Sadıkbekov ve Mukay Elebayev'in eserleri izler.
Modern edebiyatta mitolojik öge ve
efsanelerin kullanılışı çok yeni değildir.Thomas Mann,James
Joyce,J.P.Sartre,Albert Camus'da da görürüz.Ama Aytmatov'un bu ögelerin
toplumsal gerçekçi yaklaşımdaki en başarılıkullanıcısı olduğunu
söyleyebiliriz(15).Yazar Türkçe ve onun tarihte kullanıldığı en hacimli eser
olan Manas Destanı'na çok büyük önem vermektedir. "......Bundan bir süre önce
uzun yıllarRusya'da sürdürülen bir çalışma tamamlandı. Bu çok hacimli bir
Türkçesözlüktür. Yüzyıl önce Petersburg'da hazırlanmaya başlanan bu sözlük benim
el kitabımdır.Sürekli ondan yararlanırım.Bu sözlük sayesinde Türk atalarımla
konuşabiliyorum ......" (16). ".......Kırgız destanları beni çok etkiledi.Hala
da etkiliyor.Her eserim bir ucundan bu destanlara dayanır.Manas Destanı bir
milyon mısradan oluşur. Dört ciltlik bu destan yirmi yılda bir
arayatoplanabilmiştir.Bu destanın özü insan duygularıdır. Tekrarlıyorum her
ese-rim bu Kırgız destanlarına dayanır....." (17). Yazar Kırgız edebiyatının
kaynağını da eski sözlü gelenek,halk hikayeleri,özellikle de Manas Destanı
olarak gösterir. İkinci kaynak olarak isemodern Sovyet edebiyatından söz eder.Bu
sayede iki kaynaklı,geçmişle bugünü bir arada sürdüren bir edebiyata sahip
olduklarını belirtir (18).Aytmatov,pek çok edebi sima üzerine çalışmalar
yapmış,dikkate değer edebi araştırmalara imza atmıştır. Türk dili ve edebiyatı,
halkbilimi,sosyoloji sahalarında eserler vermiştir(19).
1973 yılında ilk ve tek tiyatro eseri
olan Fujiyama'yı Kazak dramaturg Kaltay Muhammedcanov ile birlikte yazdı. Yazarı
da şaşırtan bir ilgigören eser pek çok dile çevrildi,bazı ülkelerde
sahnelendi.Ayrıca Kırgızfilmtarafından sinemaya da uyarlandı.
1980'de yazarın hayatında eserleri
açısından büyük bir birikim sonucu ortaya çıktığı anlaşılan Gün Uzar Yüzyıl Olur
yayınlanır.Hikaye ve uzunhikayelerin ardından gelen bu roman başta Sovyetler
olmak üzere bütün dünyada heyecanla karşılandı. Bu eserde aşağı yukarı on yıl
öncesinden bugün olanlara dair ipuçları görürüz. O ana kadar rejime yapılan en
yoğun eleştirilere burada rastlarız.Ama edebi tavizler olmadan bunun
yapılabilmesi de ayrıca önemlidir.
Yazarın bu eserinin ardından uzunca bir
süre için edebi çalışmaları-na ara verdiğini,politik konumuyla ilgili çalışmalar
yöneldiğini görüyoruz.Sovyetler Birliği'ni ve Kırgızistan'ı ülke içi ve dışında
defalarca temsil etti.1986 yılında yazarın öncülüğünde Kırgızistan'da
gerçekleştirilen veolumlu(20) olumsuz(21) pek çok eleştiri alan Isık Göl Forumu
düzenlendi.
Dünyanın doğusu ile batısını
birleştirmeyi amaçlayan bu forum çok büyük bir uluslararası katılımla
gerçekleştirildi. Yapılmak istenen şey tabii ki çok önemliydi ama dünyanın
gidişatına çok uygun değildi. Sonraki yıl bu forum Peter Ustinov'un desteğiyle
İsviçre'de yapıldı ama gereken ilgiyi görmedi.
Isık Göl Forumu'nda Cengiz Aytmatov'un
Gün Uzar YüzyılOlur'dan daha hacimli bir eser olan Dişi Kurdun Rüyaları'nın ilk
haberlerinin duyulduğunu görüyoruz.Bu eser yazarın Deniz Kıyısında Koşan
Alaköpek'ten sonra Kırgız -Kazak dünyasından ikinci çıkışıdır. Romanın
kahra-manı yeni bir Hristiyanlık anlayışının peşinde olan Abdias adlı bir Rus
mis-
yonerdir.Tabiatın geleneğin temsilcisi
ise dişi kurt Akbar'dır. Abdias'ın trajedisi ,esrar mafyası,çevre
düşmanlığı,Akbar'ın sabır yüklü yolculuğu müthiş bir kurgu ile anlatılır.Bütün
dünyada çok büyük ilgi gören eser,ülkemizde ilginin dağılmaya başladığı 1990
yılında Ötüken Yayınevi tarafından yayınlandı(22).I990 yılında Sovyetler
Birliği'nin Lüksemburg büyükelçiliği görevinde bulunan yazar bir süre sonra
birliğin dağılmasından sonra bütün yurtdışı temsilciliklerin Rusya'ya devriyle
bir süre Rusya büyükelçisi sıfatıylagörev yapmak durumunda kalmıştır.Yazar 90'lı
yıllarda edebi anlamda birkaç küçük ama önemli esere imza atmıştır.Cengiz Han'a
Küsen Bulut ve Yıldırım Sesli Manasçı bunlar arasında sayılabilir. 90'lı
yıllarda İlesam tarafından kendisine verilen ödülü al-almak ve İstanbul Sinema
Günleri'nde adına düzenlenen günlere katılmak için ülkemizi ziyaret eden yazar
çok büyük ilgi görmüştür.1970'lerdekiilk ziyaretinde ona ilgi gösterenler ile bu
gelişlerinde yoğun ilgi gösterenlerin farklı olması da dünyada değişen bir
şeyler olduğunun göstergesidir.60'lı yıllarda yazara yöneltilen eleştirilerin
yorumu da ayrı bir çalışmaolabilecek niteliktedir(23).Bize göre her şeyi kendi
dönemi, norm ve değerleri çerçevesinde değerlendirmek doğru olacaktır.Şu
anda,21.Yüzyıldan geriye dönüp bakıldığında değişime uğramayan hiç bir şeyin
kalmadığını görüyoruz. Bu anlamda geçmiş, birkaç söz ve olayla anlaşılamayacak
yoğunluktadır.Lüksemburg'daki görevinin ardından Kırgızistan'a dönen yazar
birsessizlik dönemi geçirdikten sonra tekrar aktif politik hayata dönmüş,halen
Fransa'da Kırgızistan'ın Paris büyükelçisi olarak görev yapmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder