KİTABIN ADI : CANBAZ
KİTABIN YAZARI : EMİNE IŞINSU
YAYINEVİ : TÖRE-DEVLET
YAYINEVİ
(1982) 466 SAYFA
KİTABIN KONUSU : 1970’lerin Türkiyesi,
çalkantılı, huzursuz ve çok karmaşık görünümünü konu alan bir roman.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER :
Her
sayfasında memleketimizin insanlarının 1970’li yıllarda çektiği zorlukları
görebileceğimiz bu eser, o dönem hakkında bilgi sahibi olunması bakımından
herkes tarafından okunmalıdır.
YAZAR HAKKINDA BİLGİ :
Eskişehir
doğumlu Ankara Kız Lisesi mezunu. Dil ve
Tarih Coğrafya Fakültesinde Alman Dili ve Edebiyatı , Latin Dili ve Edebiyatı
okudu. 1965 yılında Alman Dili ve Asistanı oldu. Birçok araştırmasıyla Doktor,
Doçent ve Profesör oldu. Alman,
Avusturya ve İsviçre edebiyatlarından çevirileri yayınlandı. 1970 dönemlerde
politika ve siyaset üstüne çeşitli kitaplar yazdı ve o dönemi yakından takip etti.
KARAKTERLER :
Sevgi Selen ATASOY:Gazi Eğitim Entitüsü,İngilizce Bölümü Öğrencisi.
Gülnaz ATASOY:Selen’in Annesi, Birleşik-Yağ-İş Sendikası Başkanı.
Atakan ATASOY:Selen’in Amcası, Yurt İşçileri Sendikaları Konfederasyonu
görevlisi.
Akif KOÇSA:Fabrikatör.
Tülin KOÇSA:Akif Koçsa’nın Kızı,Siyasal Bilgiler Basın Yayın
Yüksekokulu Öğrencisi.
Sevim GÜN:Pansiyon Sahibesi.
Mehmet GÜN:Sevim’in Yeğeni, Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunu.
İlhan KASAPOĞLU:Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mezunu.
Mahmut GÜLERYÜZ:Yurt İşçileri Konfederasyonu Başkanı.
Vehbi IŞIK:İşçi Sendikaları Genel Sekreteri.
Zühtü KAYMAK:Doyum-İş Sendikas Başkanı.
KİTABIN ÖZETİ :
Romanın kahramanı Selen, ilk
bölümde onun yaşantısından bahsediliyor. O zamanın modern eğitimi
eleştiriliyor.
Ankara Gaziosmanpaşa’da Sevim
Gün’ün pansiyonu, İstanbulda Gülnaz Atasoy, dolayısıyla işçi sendika kapitalist
çevreleri ve olaylara sol ve sağ eylemci olarak katılanların memleketi Sivas.
Sivas Anadolu’yu, Doğu’yu temsil eden, çeşitli toplumsal özellikleriyle
olaylara karışmaya yatkın insanları olan bir kent.
İdeolojik eylemciliğin
nedenlerini genellikle solda birer psikolojik defekte arayan Işınsu, Koçsa’nın
kızı Tülin’in üvey ana baba yaşantısına, yani sevgi eksikliğine bağlarken,
edebiyat öğretmeni Nebahat Hanımın kısırlığını, bu yüzden kocası tarafından
terkedilmişliğini vurguluyor.
Romanın bir başka yerinde
yazar, solculukla komplekslik arasında bağıntı görme eğilimine deyiniyor.
Romanın sembolik başlığı, eser
içinde birkaçkez yormlanıyor: Canbaz, pansiyon sahibi Sevim’in bir buluşu
olarak açıklanıyor.
Sevim, roman kurgusu içinde
yazarın görünürde en çok özdeştiği figür. Yazar olarak kişileri ve olayları
nesnel bir mesafeden görüp göstermek gereğini duyuyor. Sevim partisiz olduğunu
söylüyor. Ama bir konuşmasında kültür politikasını eleştirirken, Türk
gençliğinin içinde bulunduğu huzursuzluğu yorumlarken sorunlara hangi partinin
perspektifinden baktığı ortadadır.
Kişilerin davranışlarını, onların
çevreleriyle ve ruh halleriyle, en çok da çocukluk ve eğitim izlenimleriyle
ilişki içinde görme eğilimi, romanın Sevim Abla figüründe olduğu gibi yazarında
da var. Mesela kapitalist Akif Koçsa’nın Zara’da bir bakkal çocuğu ve öksüz
olarak yetişmesi, ama o yaşlarda herkesi şaşırtan, arkadaşlarını öfkelendiren
bir ticaret zihniyeti geliştirmesi ilginç örneklerle anlatılıyor.
Roman kurgusu içinde figürlerin
iki kutup oluşturan dağılımında, öğrenci olaylarına karışan gençlerden İlhan’la
Ali’nin hayat hikayeleri, onların nasıl eylemci olduklarına ışık tutar gibi
işlenmektedir. Sivaslı İlhan, çocukluk ve ilk gençlik yıllarında kendini dine
kaptırıyor, yaşıtlarıyla değil kendinden büyüklerle “hacı hoca takımı”yla
arkadaş oluyor.
Karşı kutbun genç eylemcisi Ali
Çubuk, Sivas’ın Zara ilçesinden Ankara’ya göçüp kapıcılıkla geçinen
ailesinin trajedisini dile getiren bir
figürdür. Onun kişiliğinde ve hayat hikayesinde, şehirleşme olgusunun bütün
negatif yönleri ortaya çıkar. Çalışkan, gayretli, iyi niyetli ve saf Anadolu
çocuğu Ali, Çankaya Lisesinde bir yıl içinde harcanır gider. Romanda Ali
Çubuk’un işlendiği bölümde yazarın tutumu genelde mesafelidir.
Ali’nin , ailesinden tümüyle
kopmasına sebep olan olay, “Mart ayında” askeri birliklerle Orta Doğu Üniversitesi öğrencileri arasında çıkan çatışmaya küfreden babasına Ali’nin
gösterdiği tepkidir.
Baba
ocağından kovulduktan sonra Ali, örgütün kendisine oynadığı oyunu öğrenir,
fakat kurtulmak için hiçbir çaba göstermediği gibi düşünme yeteneğini kaybeder,
roborlaşır, sonunda da eline verilen silahı “denemek için “ bir adam öldürür:
Akif Koçsa. Ali’nin içine düştüğü örgüt ve zihniyet, romanda doğrudan
doğruya “olumsuz kutup”
niteliğindedir: Dinsizlik, Allahsızlık,
aile kavramından yoksunluk, namussuzluk, vb. Özellikler ilgili figürlerin türlü
davranışlarında ve konuşmalarında dile gatirilmiştir. Buna karşılık Ülkücüler, hem İlhan’ın kişiliğinde olumlu
kutbu canlandırır, hem de mesela Atakan ile Mahmut’un sohbetinde geçerler.
Emine Işınsu, romanının karşıt
düşünceli eylemci figürlerinin ortak yanını Sivas kökenli oluşlarında, başka
deyişle büyük şehrin Batılı eğitim görmüş burjuva öğrencileri karşısında
ezikliklerini yenmek için verdikleri mücadelede görüyor.
Romanın olaylara ve insanlara
karşı mesafeli gençleri, Selen ile Mehmet’in
Ankara ve İstanbul’da yerleşmiş olmaları bu bağlam içinde anlamlıdır.
Sevim Ablanın yeğeni Mehmet, Orta Doğuda okumuştur, İlhan’I Ülkü
Ocağının bir toplantısında dinlediğinde ilginç bulmuştur, onun
ötekilerdenfarklı olarak kalıplara bağımlı düşünmeyişini beğenmiştir, ama
onlara katılma konusunda çekingendir, mesafeli kalmaktan yanadır.
Oysa Emine Işınsu bu
ikifigürüne uygun gördüğü mesafeli
tutumu genelde benimsememektedir. 1970’in Şubat ayında olayların doruğuna
ulaştığı sırada resmi çevrelerin ve aydınların yorumunu yadırgar.
1970’lerin politik çalkantıları,
romanda öğrencilerden başka işçi sendikacı patron düzeyinde ele alınıyor. Selen’in
annesi Gülnaz Hanım,sendikacıdır ve işçileri için çocuk yuvaları, kreşler
açtırmak amacıyla fabrikayı greve götürür. Bu grev sırasında yaşadıkları,
sendikalara sızan çıkarcıların kirli işlerini ve kapitalistlerin oyunlarını
öğrenmesine yardımcı olur.
Emine Işınsu’nun eleştirdiği kurumlardan biri de basın. Gazetelerin satın alınabilirliğini,
sermayece yönetilebilirliğini çeşitli
yönleriylesergiliyor.
Romanın odak sembolü, esere adını veriyor:Canbaz. Denge sağlama aracı canbaz
sopası ile ideolojiler arasında bir bağıntı kurulurken, hayatın tehlikesi ve
insanın kendini kanıtlama güdüsü de ip ve canbaz semboliğinde dile getiriliyor.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: “canbaz”, Emine Işınsu’nun
romancılığını kanıtlayan bir eser.
Türkiye’nin problemli bir dönemini kendi siyasal görüşü açısından, ama sanatlı,
biçim bilinci içinde göstermektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder