KİTABIN ADI :
TÜRKÜN ATEŞLE İMTİHANI
KİTABIN YAZARI : HALİDE
EDİP ADIVAR
YAYINEVİ :
ATLAS KİTABEVİ
BASIM YILI :
1994 / 11. BASKI
1. KİTABIN
KONUSU:
Halide
Edip Adıvar’ın 1. Dünya Savaşı sonrasından, cumhuriyetin ilan edilinceye kadar
geçen sürede yaşadığı anıları anlatılmaktadır.
2. ESERİN
ÖZETİ:
30 Ekim
1918’de İngilizler’in İstanbul’u işgal etmesiyle Türk insanının durumu yorgun,
şaşkın ve canından bıkkın bir haldeydi. Yıllarca süren savaştan, sefaletten
sonra bir de yurdumuzun işgal edilmesi, yani özgürlüğümüzün elimizden alınmak
üzere olması Türk insanını bu hale
getirmişti. İstanbul’da yaşayan, çoğunluğunu genç subayların oluşturduğu
milliyetçiler, gizli dernekler kurup İtilaf Devletleri’nin toplattığı silahları
Anadolu’ya kaçırmaya çalışıyor, bir yandan da memleket için kurtuluş yolları
arıyorlardı. Halide Edip, bu derneklerin başkanlarına yakın biri olarak,
milliyetçilerin bir araya gelip toplantı yapmak için ne büyük zahmete
katlandıklarını bizzat yaşamıştır. Halk ise gazeteler sansür altında
olduğundan, olan bitenden habersiz, padişahın İngilizler’le kurduğu yakınlıktan
ve İngilizler’in medeni bir devlet olmasından dolayı Anadolu’yu Osmanlı
Türklerine bırakacaklarını sanıyordu. Bizi savaşa sokan ittihatçıların çoğu
Meclis-i Mebusan’da vekildi ve halk bunlara tepki duyuyordu. Bunu fırsat bilen
Tevfik Paşa meclisi kapatmıştı. 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i
işgalinden sonra İngilizler Anadolu’ya giden bütün yolları tutmuşlar, tenha
yolları da Osmanlı içindeki Hristiyan çetelerine tutturmuşlardı. Dernekler
faaliyetlerine devam edemez olmuş, Halide Edip gibi milliyetçi kişiler hakkında
idam kararları çıkarılmaya başlanmıştı. Özellikle Halide Edip’in Sultanahmet
mitinginde söylediği, “…hükümetler
düşmanımız, milletler dostumuz ve kalbimizdeki haklı isyan kuvvetimizdir.” sözü, şimşekleri kendi üzerine çekmişti. Daha
fazla İstanbul’da kalamayan milliyetçiler Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla
Anadolu’ya kaçmaya başlamışlardır. Bu kaçış ikişer üçer kişilik gruplar halinde
oluyordu ve çok tehlikeliydi. Milliyetçilerin güvenliğini sağlayan ve düzenli
olarak silah kaçıran İzmit’teki ve Adapazarın’daki en kalabalığı 80 kişiden
oluşan çeteler vardı. Bu çeteler, geceleri milliyetçileri köylerde ağırlıyor,
yağmur, çamur, yorgunluk gibi zor şartları hiçe sayıyorlardı. 11 gün süren
yolculuğun ardından Ankara Garı’nda Mustafa Kemal ve halk tarafından karşılanan
Dr. Adnan ve Halide, o gün bir eve yerleşir ve hemen ertesi gün eski Ziraat
Fakültesi binasında olan karargahta çalışmaya başlarlar. Erzurum Kongresi ve
Sivas Kongresi’nden sonra yeni bir meclis kurulması zorunluluğu gündeme geldi.
Bunun üzerine Mustafa Kemal her ilden ikişer milletvekili seçilip Ankara’ya
gönderilmesini talep eder. 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi kurulur ve
Mustafa Kemal, meclis başkanı seçilir.
Bu olaya
muhalefet olan Hilafet yanlılarının kurduğu ordu, meclisin kapanması için
Ankara’ya doğru yürüyüşe geçtiler. Bu isyanı
bastırabilecek bir tek bu çeteler vardı. Mustafa Kemal bunları durdurmak
için Çerkez Ethem’i görevlendirdi. İzmit’te karşılaşan bu kuvvetlerin
çarpışmasından Çerkez Ethem galip geldi. Bu galibiyet çetelerin itibarını
artırdı. Ali Fuat Paşa bile üniformasını çıkarıp dağlara çıkmıştı. Çeteler
büyük bir kuvvet olmalarına rağmen ordunun himayesine girmeyi reddediyorlardı.
İhtiyaçlarını da halktan zorla karşıladıkları için de sürekli sorun
yaratıyorlardı.
İlk iş
olan düzenli ordunun kurulması, Aralık ayının sonlarına doğru, büyük kavgalarla gerçekleştirildi. Ethem’in 3
bin kişilik ordusu, 100 makineli tüfeği ayrıca 4 topu vardı. Bu gücüne
güvenerek meclise; faaliyetlerinin durdurmasını, halkı yeniden savaşa
sokmamasını, İstanbul hükümetiyle işbirliği yapmasını söyleyen bir ültimatom
gönderdi. Yunanlılar Bursa’ya yürümeye başlamışlardı ama Ethem’le Albay Refet,
yani kardeşler savaşıyordu. Ethem düzenli odunun kuvvetlerine karşı koyamayıp
kuvvetlerini geri çekmek zorunda kaldı. Ordumuzla 11 Ocak’ta (1.İnönü)
Eskişehir’in batısında karşı karşıya gelen Yunanlılar Albay İsmet komutasında
ağır bir yenilgiye uğradılar. Bundan dolayı, toplanan Londra Konferansı’na
Ankara’dan da temsilcileri çağırdılar. Sevr’in bir benzeri olan bu konferanstan
bir sonuç alınamamış ve Yunanlılar Afyaon’dan saldırıya geçmişlerdi. 31 Mart’ta
(2.İnönü) yine bozguna uğratılan
Yunanlılar geri çekilmek zorunda kaldılar.
Halide
Edip, bu dönemde, askerlere yardım amacıyla, Hilal-i Ahmer (Kızılay)
Hastahanesi’nde gönüllü hastabakıcı olarak Eskişehir’de, cephe gerisindeki bir
hastahanede çalışmaya başladı. Bu arada Yunanlılar boş durmuyor İzmir’i bir
silah yığınağı haline çeviriyordu. Bunda İngilizlerin Yunanistan’a yaptığı
silah ve maddi desteğin büyük payı vardır. Hazırlıklarını tamalayan Yunanlılar,
asker sayısı bakımından bizim 4 katımız kadar bir kuvvetle, 9 Haziranda
saldırıya geçtiler. Bu saldırılara karşı koyamayan ordumuz, toparlanmak için
Sakarya’nın doğusuna çekildi.
Bu geri
çekilme mecliste büyük çalkantılara neden oldu. Yapılan oylamayla Mustafa Kemal
başkomutan seçildi. Tekalif-I Milliye emirleri çıkartılıp ordumuzun ikmal
işleri halk tarafından yapıldı. Ordunun kurulmasında en çok emeği geçen Refet
Paşa durmadan çalışıyor, memleketin her tarafını arayıp, tarayıp gönüllü askerler topluyordu. Savaş başladığında
25.000 askerimiz vardı. Bunların 16.000’i
şehit olmasına rağmen savaş sonunda 40.000 askerimiz vardı. Mustafa
Kemal, 2 ay gibi kısa bir sürede hazırlıklarını tamamladı.
İçindeki
milli duygularla sürekli dürtülen Halide, silah altına girmeye karar verdi.
Mustafa Kemal’in karargahında çalışmaya başladı. Buradaki görevi, günlük zaiyat
raporlarını tutmak ve yabancı gazeteleri takip edip, yabancı kamuoyunun savaşla
ilgili düşüncelerini çevirip Mustafa Kemal’e
iletmekti.
Ordumuzun
Yunanlılara göre sayısının az olmasından dolayı güzel bir savunma planı
yapıldı. 25 Ağustos’ta çarpışmalar başladı. Fedakar Türk askerleri öleceklerini
bilseler bile mevzilerini terk etmeyip çarpıştılar ve mevzilerimize Yunanlıları
sokmadılar. Bu savaş 22 gün sürmüş ve dünyanın en uzun süren meydan muharebesi olmuştur.
19 Eylül’de başlayan Yunan geri çekilişi 16 Eylül günü sonlanmıştı. Artık zafer
bizimdi.
Mustafa
Kemal’in sabahlara kadar çalıştığını yakından takip eden Halide, ona “Savaş bitti. Artık dinlenmeye çekilme
vaktiniz geldi.” dediğinde sert bir tepkiyle “Asıl savaş bundan sonra
başlıyor.” cevabını almıştı.
22
Eylül’de Mudanya Mütarekesi imzalanmış resmi olarak savaş galibiyetimizle
bitmişti. Yunanlılar kaçarken geçtikleri köyleri yakıp yıkmışlardı. Bu savaşta
onbaşı rütbesi alan Halide’nin bir görevi daha vardı. Tetkik-i Mezalim
Heyeti’nin başına geçmek ve Yunanlıların verdikleri zararları tespit etmek,
Anadolu insanına ettiği işkenceleri kayıtlara geçirmekti. Çok acı olayların
yaşandığı Anadolu köylerinde halkın yaşadıkları anlatmakla bitmez. Yakup Kadri
KARAOSMANOĞLU, Yusuf AKÇURA ve bir fotoğrafçının olduğu bu heyet, çalışmalarını
bitirdikten sonra Ankara’ya döner.
Döndüğünde,
asker üniforması giyen küçük çocuklar, Halide’nin dikkatini çeker. Bu
çocukların niçin bu şekilde giyindiklerini yanındaki yüzbaşıya sorar. Bunlar
Kazım Karabekir Paşa’nın evlat edindiği, yaşları 6 ile 14 arasında değişen,
aileleri savaşta ölmüş, 2 bin kadar yetim Türk çocuğu idi. Halide Edip bu örnek
davranışından dolayı Kazım Paşa’yı ziyaret eder ve tebriklerini bildirir.
Halide
Edip yurdumuzun düşmanlardan temizlenmesinden duyduğu huzurla eşyalarını
toplayıp İstanbul’a, çocuklarının yanına, doğup büyüdüğü evine döner.
Döndüğünde Mahmure ablasıyla çocukluk günlerinde olduğu gibi kucaklaşır ve
içinden bir daha böyle bir savaş yaşanmamasını temenni eder.
3. ANAFİKRİ:
Herhangi
bir konuda risk almaktan korkup kaçmamalıyız. Eğer Mustafa Kemal kendi
hakkında çıkarılan idam
cezasından korkup bir kenara çekilseydi, bugün, bu ülkede yaşamıyor olacaktık.
Hiçbir
zaman sürü psikolojisiyle bir yere takılıp gitmemeliyiz. Yaptığımız her
hareketi, söyleyeceğimiz her sözü inceden inceye düşünmeliyiz.
4. KİTAPTAKİ
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:
HALİDE EDİP ADIVAR: Kısa boylu,
ingilizce ve fransızca bilen, tanştığı insanlarla çabuk kaynaşan, etkili
konuşmalar yapabilen vatansever bir kadın. Hastabakıcı, gazeteci, yazar, asker,
çevirmen.
ADNAN ADIVAR: İnsanlar arasındaki
fikir uyuşmazlıklarını gideren, yüreği vatan sevgisiyle dolu çalışkan bir
doktor. Sağlık Bakanlığı ve Meclis İkinci Başkanlığı yapmıştır.
Mahmure: Halide Edip’in evinde
çalışan, ayrıca ona arkadaşlık eden bir mürebbiye.
5. KİTAP
HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitap,
ülkemizin kuruluş yıllarında çektiği çileleri başarılı bir şekilde dile getirmiştir. Fakat yazarın uslübü günümüz
Türkçesine göre biraz ağırdır. Cumhuriyetin
5 yıl öncesine kadar olan bölüme
ait bilgi edinmek isteyen arkadaşlarıma
okumalarını tavsiye ederim.
6. KİTABIN
YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
1882’de
İstanbul’da doğmuş, 9 ocak 1964’te İstanbul’da ölmüştür. 1901’de Amerikan Kız
Koleji’ni bitirir bitirmez Salih
ZEKİ ile evlenmiş, Ayet ve Zeki adında iki oğlu dünyaya gelmiştir. Salih
ZEKİ’nin ikinci defa evlenmesi nedeniyle ondan ayrılır. 1917’de ikinci eşi olan
Dr. Adnan Adıvar ile evlenir. Savaş Yıllarında eşi ve Mustafa Kemal için
çevirmenlik yapmış, Kızılay’da çalışmıştır. Ordudaki çalışmaları nedeniyle önce
onbaşılık sonra da başçavuşluk rütbesini almıştır. Fakat o, halkın da
benimsediği onbaşı rütbesini kullanmıştır.
1839’da
İstanbul Üniversitesi İngiliz Edebiyatı profesörlüğüne tayin edilmiştir. 1950
yılına kadar bu görevinde kalan Halide Edip, 1950-1954 yılları arasında İzmir
milletvekili olarak meclise girmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder