KİTABIN
ADI
|
GURBET
HİKAYELERİ
|
KİTABIN
YAZARI
|
REFİK
HALİD KARAY
|
BASIM
YILI
|
1980
|
BASIM
YERİ
|
İNKILAP
VE AKA KİTAPEVLERİ
|
1.KİTABIN KONUSU :
Kitabın konusunu bir veya birden fazla kişinin
başından geçmiş, yaşanmış olaylar oluşturmaktadır. Memleket özlemi kitapta çok
olarak işlenmiş konular arasındadır.
2.KİTABIN ÖZETİ :
Eskici :
Hasan adında bir çocuk vardır ve İstanbul’da
yaşamaktadır. İstanbul’da yaşarken anne ve babasını kaybetmiş, hiç yakın
akrabası kalmamıştır. Yöre halkı Hasan’ı Filistin’e halasının yanına göndermeyi
uygun görmüşlerdir. Hasan’ı vapura bindirip Filistin’e gönderirler.
Halasının yanına giden Hasan, o yörenin diline
yabancı olduğu için hiç kimsyle konuşmaz. Bir gün halasının evine ayakkabıları
tamir için bir eskici gelir ve Hasan onun karşısına oturarak onu seyretmeye
başlar. Daha sonra eskiciye ‘ çiviler ağzını acıtmıyor mu?’ der. Eskici önce
çocuğun Türkçe konuşmasını garipser. Daha sonra sen nerelisin diye sorar. Hasan
anlatmaya başlar. Hiç durmadan konuşmaktadır. Eskiciyle beraber
memleketlerinden bahsederler. Eskicinin işi bitmiş, gitme zamanı gelmiştir.
Ayrılırken hasan çok ağlar ama elinden hiçbirşey gelmez.
Köpek :
Osman memleketinden uzun süre önce
ayrılır ve Lübnan’da çalışmaya başlar. Osman kimseyle konuşmayan çok yalnız
biridir. Bir gün yine işe çıkmışken arkasına bir köpek takılır. Ona bakınca
onunda memleketinden uzak olduğunu düşünür. Köpeğin kaderinin kendisine
benzediğini düşünerek onu yanına alır. Artık her yere onunla gider olmuştur.
Köpek, Osman’ın yanına geldiğinden beri kilo alır, Osman’la oynamaya onu
sevmeye başlar.
Bir gün Osman’ı Lübnan’da zabitler yakalar. Yasak
olarak çalıştığından dolayı onu şehir dışı etmek isterler. Ama köpeğin onunla
beraber gitmesini istemezler. O zamanlar hayvanların hastalık bulaştırma
tehlikesi olduğu için, onları şehir dışı etmek yasaktır. Bu nedenle Osman’ı
köpeksiz şehir dışı ederler. Osman çok üzülür hatta ayrılırken köpekle bile
vedalaşır. Köpek ağlamaklı olmuştur ama bir şey yapamaz. Osman’ın eski neşesi
artık kalmamıştır. Kader yine ona kazığını atmıştır.
Testi:
Ömer adında bir genç lübnanda şöförlük yapmaktadır.
Bir akşam arabasına üç bedevi biner ve ondan hemen bir doktara gitmesini
isterler. Adamlardan biri nefes alırken zorluk çekmektedir. Ömer merak edip
nesi olduğunu sorar. Bedevilerden tyaşlıca olanı yanındakinin testşden su
içerken, testinin içine düşmüş olan bir arının boğazına kaçarak onu soktuğunu
söyler.
Lübnan halkı ozamanlar hastalık bulaşır korkusuyla
bardak kullanmaz, testiyle içerlerdi. Testiyle içerkende ağızdan birkaç parmak
yukarıdan akıtarak içrelerdi. Bu tür olaylar orada çok sık olurdu.
Adam bir ara nefes almamaya başlar. O sırada ömer
doktor yazılı bir yerde durur ve adamı içeri taşırlar. Fakat doktor birkaç saat
önce hayata gözlerini yummuştur. Arı tarafından sokulan adamda aradan çok
geçmeden doktorun yanında yerini alır.
3.KİTABIN
ANA FİKRİ :
Kitapta, insanın memleketi kadar
güzel bir yere sahip olamayacağı, onun kıymetini, ondan uzak kalanların daha
iyi bildiğini ve uğruna herşeyden vazgeçilebilecek bir şey olduğu
savunulmuştur.
4.KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ :
HASAN: Hasan kendi halinde, sevecen, yadımsever ve yaşamaktan zevk alan
biridir. Başından geçen olaylar onu derinden etkilemişsede, hayata bağlılığı
fazla zayıflamamıştır.
ESKİCİ: Hayatta öylesine yaşayan, memleketinden uzun süre önce ayrılmış işini
çok iyi yapan ve memleketlilerine karşı çok iyi davranan biridir
ÖMER: Küçük yaşta memleketinden ayrı düşmüş, çok iyi araba kullanan,
bilgili, kültürlü ve görmüş geçirmiş birisidir.
OSMAN: Çok duygusal bir yapıya sahip, hayattta başından geçen olaylardan
sonra kimseye güveni kalmamış, ama sevgiye sevilmeye muhtaç biridir.
5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER :
Kitap memleketimizin ne kadar güzel ve pahabiçilmez
değerde olduğunu gözler önüne seren, okuyanı çok derinden etkileyen ve onların
memleketlerine karşı olan duygularını çoşturan güzel bir yapıttır. Dili sade ve
anlaşılması kolaydır. Yazar herkesin anlayacağı tüden bir üslup kullanmıştır.
Herkesin okuması ve olaylardan ders çıkarması gereken bir kitaptır.
6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA
BİLGİ :
1888'de İstanbul'da doğan Refik
Halit, Bank-i Osmani serveznedarlarından, "bâlâ" rütbesine sahip
Mehmed Halid Bey'in oğludur. Vezneciler'de Şemsu'l-Maarif ve Göztepe'de Taş
Mektep'te okuyan ve ayrıca özel dersler de alan Refik Halid, Mekteb-i
Sultani'yi terkettiği gibi, Mekteb-i Hukuk'u da yarıda bırakıp Maliye Merkez
Kalemi'ne katip olarak girdi.
1908'de katipliği bırakarak, Servet-i Fünun'da ve Tercüman-ı Hakikat'te çalışmaya başladı, bu arada kendisine ait Son Havadis adıyla bir gazete çıkardı ancak bunu on beş sayı sürdürebildi. Fecr-i Ati Topluluğu'na katıldı, Servet-i Fünun'a yazılar verdi. Kalem adındaki mizah dergisinde de "Kirpi" müstear ismiyle siyasi mizah yazıları yazdı. Sada-yı Millet'te, bilahare Cem'de Kirpi müstear ismiyle yazılar yazdı.
Gazeteci Ahmet Samim'in 9 Haziran 1910'da İttihatçılarca katledilmesi üzerine İştirak adlı gazetenin 13 Haziran 1910 tarihli nüshasının buna ilişkin yazılara ayrılmasını sağladı ve bu yüzden İttihat ve Terakkicilerce mimlendi. "Kirpi" müstear ismiyle yazdığı, İttihat ve Terakki Fırkası'nı yerden yere vuran yazılarını "Kirpinin Dedikleri" adıyla bir kitapta topladı ve bu arada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın elindeki Beyoğlu Belediyesi'nde yedi ay süreyle Başkatip olarak çalıştı, Mahmud Şevket Paşa'nın katlinden hemen sonra da, yargılanmaksızın Sinop'a sürüldü (1913), bilahare Çorum, Ankara ve Bilecik'e gönderildi. Bilecik'teyken ongünlük bir izinle İstanbul'a geldiğinde Ziya Gökalp'in yardımlarıyla geri dönmedi yani sürgünlüğü son buldu (1918).
Robert Kolej'de bir yıl kadar Türkçe öğretmenliği yaptı, bu arada Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman gazetelerinde makaleler yayınlayan Refik Halid, Damat Ferit Paşa'nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katıldı, Posta ve Telgraf Umum Müdürü olarak görevlendirildi (1919). İzmir'in işgalinden sonra Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükumetini tuttuğu için, İstanbul'un işgalcilerden kurtarılışının ardından 09.11.1922 tarihinde Beyrut'a kaçtı. Yüzellilikler listesine alınması ve ihracı konusunda baskı yapılması üzerine Suriye'nin vatandaşlığını kabul etmek zorunda kalan Refik Halid, Halep'te yayımlanan Doğruyol ve Vahdet gazetelerini yönetti, bir ara kendi adına çıkardığı gazeteyi de tepkiler yüzünden kapatmak zorunda kaldı.
Af Kanunuyla, 1938'de yurda dönüp, yazmaya ve geçimini bu yoldan sağlamaya devam eden Refik Halid, 18.7.1965 tarihinde İstanbul'da öldü.
ESERLERİ:
Romanları:İstanbul’un
İçyüzü,Yezidin Kızı, Çete, Sürgün, Anahtar, Bu Bizim Hayatımız, Nilgün 1-2-3,
Yeraltında Dünya Var, Dişi Örümcek, Bugünün Saraylısı, İkibin Yılın Sevgilisi,
İki Cisimli kadın, Kadınlar Tekkesi, Karlı Dağdaki Ateş, Dört Yapraklı Yonca,
Sonuncu Kadeh.
Hikaye Kitapları:Memleket
Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri,Kirpinin Dedikleri, Ago Paşa’nın Hatıraları, Ay
Peşinde, Sakın Aldanma İnanma Kanma, Tanıdıklarım, Guguklu Saat, Bir Avuç
Saçma, Bir İçim Su, İlk Adım, Üç Nesil Üç Hayat, Minelbab İlelmihrab.
ilk baskısı yayınevimiz tarafından yapılan
Bir Ömür Boyunca, yazarın 1922-1938 arasındaki sürgünlük yıllarını kapsayan
anılarıdır. Ama anlattıkları bu yıllarla ve bu dönemin olaylarıyla sınırlı
değildir. Beyoğlu'nun lokanta adabı, Sinop'taki sürgün dünyası kadar Resneli
Niyazi'nin meşhur geyiğinin akıbetini de Refik Halid'in güzel ve özgün
üslubundan okuruz. Bir Ömür Boyunca, yazarın ölümünden sonra yayınlanan en
güzel ve önemli eseridir.
Yorumlar
Yorum Gönder