DİVAN ŞİİRİNİN VE HALK
ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİNİN ÖRNEKLERLE KARŞILAŞTIRILMASI
Halk Edebiyatı
·
Halkın geleneksel dili ve zevkiyle oluşmuş sade
bir dili vardır.
·
Halk şiiri eski Türk şiirinin vezin, biçim ve
uyak bakımından devamıdır. Hece vezni esasına dayanan ölçü kabul edilmiştir.
Divan Edebiyatı
·
Divan Edebiyatı’nın dili Farsça, Arapça, Türkçe
karışımı ağır bir dildir.
·
Divan şiiri, kurallarını Arap ve İran
Edebiyatı’ndan almıştır. Aruz ölçülerinden Türkçe’nin yapısına en uygun
olanları seçilmiştir.
DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ
NAZIM BİRİMİ BEYİT OLANLAR
GAZEL
Güzellikten,
aşktan, onun yüzünden çekilen acılardan, içkiden söz eden küçük şiir anlamına
gelir. Divan edebiyatının en çok sevilen şiirleri bu alanda verilmiştir.
Gazellerin başlangıç beytine matla, son
beytine makta denir. Gazelin en
güzel beytine beytül gazel ya da şah beyit denir. Son beyitte şairin
mahlası yer alır. Divan edebiyatında, gazelin beyitleri arasında anlam birliği
bulunma şartı yoktur. Eğer gazelin her beytinde aynı konu işleniyorsa buna yek-ahenk gazel, ayrı konular
işleniyorsa yek-avaz gazel denir.
Gazelde
beyit sayısı 5-15 arasında değişir. Birinci beyit kendi arasında kafiyelidir.
Kafiye
düzeni aa, xa, xa, xa...
şeklindedir.
Fuzuli, Baki, Nedim bu alanın tanınmış
şairleridir.
Çağdaş
edebiyatımızda Yahya Kemal gazel tarzını yeni bir anlayışla denemiştir.
GAZEL
Ezelden şah ı aşkın bende i fermanıyız cana
Muhabbet mülkünün sultan ı ali –şanıyız cana
Sehab
ı lütfun abın teşne-dillerden dirığ etme
Bu
deştin bağrı yanmış lale i nu’manıyız cana
Zamane bizde cevher sezdiğiyçün dil-hıraş
eyler
Anınçün bağrımız hundur ma’arif kanıyız cana
Mükedder kılmasın gerd i küduret çeşme i
canı
Bilirsin ab ı ruy ı mülket i osmanıyiz cana
Cihanı cam ı nazmım şi’r i Baki gibi devr
eyler
Bu bezmin şimdi biz de Cami i dvranıyız cana
(Baki)
KASİDE
Kaside
Arap edebiyatında ilk dönemlerden beri kullanılan bir nazım biçimidir. Kaside
sözcüğünün anlamı “kastetmek, yönelmek” tir.
Türk
edebiyatında din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla belirli kurallar içinde
yazılan uzun şiirlere denir.
Kaside,beyitlerle
yazılan nazım biçimlerindendir. Kafiye düzeni, gazelin kafiye düzeniyle
aynıdır. Ancak gazelden çok uzundur. Kasidenin ilk beytine matla denir. Şair
kaside içinde herhangi bir yerde matla’yı
yineleyebilir.
Kasidenin
son beytinin adı maktadır. Şairin
mahlasının bulunduğu beyite taç-beyit
adı verilir ve kasidenin sonlarına doğru bulunur. Kasidenin en güzel beytine beyt’ül kasid ya da beyt-i kasid adı verilir.
Kaside,
en az 31, en çok 99 beyit olur. Ancak beyit sayısı 31’den az olan kasideler de
vardır.
Kasidenin
kendi içinde belli bölümleri vardır. Giriş bölümüne “Nesib” adı verilir. Burada, asıl konuya geçilmeden önce; bahar,
yaz, ramazan, bayram, savaş gibi konular anlatılır. İkinci olarak “Girizgah” bölümü yer alır ki, bu
konuya giriş için bir vesiledir. Sonra “Medhiye”
bölümü gelir. Bu bölümde şair kimi övecekse onun yüceliklerini sıralar.
Methiyeden sonra “Fahriye” bölümü
gelir. Şair bu bölümde kendini över. Fahriyeden sonra “Tegazzül” bölümü gelir. Şair burada kendi başına gazel
diyebileceğimiz mısralar yazar. “Tac” bölümünde
şairin adı geçer. En son bölüm ise “Dua”
bölümüdür. Burada, methedilen kişinin başarısı için dua edilir.
Kasideler
nesip bölümlerinde işlenen konulara göre, Bahariye,
Iydiye, Ramazaniye, Şitaiyye, Sayfiye; rediflerine göre, su kasidesi, sühan
kasidesi, gül kasidesi gibi isimler alır.
Divan
edebiyatında kasideleriyle tanına şairimiz Nef’i’dir.
Özellikle kasidelerin nesib bölümlerinde çok geniş bir hayal dünyası
oluşturmuştur. Övgüleri de çok abartmalıdır, övdüğü kişiyi göklere çıkartır.
Nef’i ‘nin kasidelerinde dikkati çeken bir özellik de fahriyelidir. İstediği
kişiyi abartarak öven şair, bu övgünün bir o kadarını da kendisi için yapar.
Kasideler
konularına göre şu çeşitlere ayrılır:
Tevhid :
Allah’ın birliğini anlatan kaside.
Münacaat :
Allah’a yalvarmak için yazılan kaside.
Naat :
Peygamberimizi ve din büyüklerini anlatmak için yazılan kaside.
Medhiyye : Devrin ileri gelen kişilerini övmek için
yazılan kaside.
Mersiye :
Sevilen insanların ölümünden duyulan acıları anlatan kaside. Baki’nin Kanuni Mersiyesi edebiyatımızda en ünlü mersiye örneklerinden
biridir.
Hicviye :
Bir kimseyi yermek amacıyla yazılan şiirlere denir. Acımasız ve abartılı
bir dili vardır. Edebiyatımızda hicviyenin en güzel örneklerini Nef’i
vermiştir. Onun Siham ı Kaza’sı bu türün en tanınmş örneğidir.
Divan
şiirinde Tevhid, Münacaat, Naat, Medhiyye, Mersiye, Hicviye gibi türler, “nazım
türü” kavramıyla karşılanır ve başta kaside olmak üzere çeşitli nazım
şekilleriyle yazılabilirler. Mesela, mersiyeler terkib i bend; tevhid ve
münacaatlar terkib i bend ve terci i bend; medhiyeler gazel, hicviyeler terkib
i bend nazım şekilleriyle de yazılabilir.
SU KASİDESİ
Saçma
ey göz eşkten gönlümdeki odlara su
Kim
bu denli tutuşan odlara kılmaz çare su.
Suya
versin bağban gülzarı zahmet çekmesin
Bir
gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzare su.
Su
yolun ol kuydan toprak olup tutsam gerek
Çün
rakibimdir dahi ol kuya koyman vare su.
Dest
busi arzusuyla ger ölürsem dostlar
Küze
eylen toprağım sunun anında yare su.
İçmek
ister bülbülün kanın meğer bir reng ile
Gül
budağının mizacına gire kurtare su.
Hak-i
payine yetem der ömürlerdir muttasıl
Başını
taştan taşa urup gezer avare su.
(Fuzuli)
MESNEVİ
Her
beyit kendi arasında uyaklıdır. Bunun yanında beyit sayısı ve konu bakımından
sınır olmadığı için divan şairleri bu tür ile uzun şiirler yazmışlardır.
Mevlana’nın Mesnevi’si yaklaşık
25700 beyitten oluşmuştur. Ünlü İran şairi Firdevsi’nin
Şeh-name’si yaklaşık 60000 beyittir.
Aruzun
kısa kalıpları ile yazılır. Kafiye örgüsü, aa,
bb, cc, dd, ee... dir. Yani her beyit kendi arasında kafiyelidir.
Mesneviler öğüt verici veya bir olayı anlatan uzun şiirlerdir. Bu şiirlerde
savaş, aşk, din ve tasavvuf konularıyla birlikte, çeşitli toplumsal konular da
işlenir.
Divan
edebiyatında bugünkü anlamda roman ve hikaye yoktu. Mesneviler bir bakıma bu
türlerin yerini tutuyordu.
Edebiyatımızda
mesnevi yazan başlıca şairler; Fuzuli, Şeyhi, Nabi, Şeyh Galip...vs dir.
Ahmedi’nin İskendername’si, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i, Nabi’nin Hayrabat’ı,
Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun’u, Şeyh Galip’in Hüsn-ü Aşk’ı edebiyatımızda en ünlü
mesnevi örnekleridir.
MEVLİD
Amine
Hatun Muhammed anesi
Ol
sadeften doğdu ol dür danesi
Ol
gice kim doğdu ol Hayrü’l-Beşer
Anesi
anda neler gördü neler
Dedi
gördüm ol habibin anesi
Bir
aceb nur kim güneş pervanesi
Berk
urup çıktı evimden na-gehan
Göklere
dek nur ile doldu cihan ....
(Süleyman
Çelebi)
KIT’A
Divan
edebiyatında belli bir uyak düzeniyle yazılmış olan, dizeleri arasında ölçü
birliği bulunan herhangi bir düşünce ya da duyguyu en az ikiden başlamak üzere,
en çok on altı beyitte anlatan nazım biçimlerine denir. Gazelde olduğu gibi aa,
xa... şeklinde kafiyelenir. Gazelden farklı olarak kıt’alarda makta beyti bulunmaz.
KIT’A
Kalem
olsun eli ol katib-i bed-tahririn
Ki
fesad-ı rakamı surunuzu şur eyler
Gah
bir harf sukütşyle eder nadiri nar
Gah
bir nokta kusuriyle gözü kür eyler
(Fuzuli)
MÜSTEZAT
Özelliği,
beyitleri oluşturan dizelerin sonuna ziyade adı verilen birer küçük dizenin
eklenmesidir. Gazel tarzında bir nazım şeklidir. Matla beyti yoktur.
Müstezatta, gazelde işlene konular işlenir.
MÜSTEZAT
Bülbül
yetişir bağrımı hun etti figanın
Zabt
eyle dehanın
Hançer
gibi deldi ciğerim tığ-ı zebanın
Te’sir-i
lisanın
Ah
etse nola bülbül-i dil meşhedim üzre
Ta
mehşer olunca
Çok
çekti gam-ı harını gül-zar-ı cihanın
Bu
bağ-ı fenanın
(İzzet Molla)
NAZIM BİRİMİ DÖRTLÜK OLANLAR
RÜBAİ
Dört
dizelik bir nazım biçiminin adıdır. Kafiye düzeni aaaa şeklinde olduğu gibi
aaxa şeklinde de olabilir. Aşk, şarap, dünyanın türlü nimetlerinden
yararlanma, hayatın anlamı ve hayat felsefesi, ölüm gibi konular işlenmiştir.
Rübai’nin kendine özgü yirmi dört kalıbı vardır. Rübai Farslılara aittir
Rübai’nin en büyük şairi İranlı Ömer Hayyam’dır.
Ta boynuma saldı ol ham-ı zülf kemend
Tedbir
ile açılmadı boynumdan bend
Çok
pend verildi olmadı faide-mend
Yetmez
mi mana pend veren halka bu pend
(Fuzuli)
TUYUĞ (TUYUK)
Dört
dizelik bir nazım biçimidir. Kafiye bakımından Rübainin özelliklerini taşır.
Aruzun sadece failatün, failatün, failün
kalıbıyla yazılır. Konu sınırlaması yoktur. En çok aşk, onun yüzünden çekilen acılar ve şarap için
söylenmiştir. Türklere ait olan bir nazım biçimidir.
Kadı Burhanettin ve Nesimi tuyuğları ile meşhur
olmuşlardır.
Alemi
yüzün gülistan eylemiş
Bülbülü
sermest ü hayran eylemiş
Amberin
zülfün perişan eylemiş
Mahını
ebrinde pinhan eylemiş
(Nesimi)
MURABBA
Nazım
biçimi dörtlük olan nazım şekillerinden biridir. İlk dörtlük kendi arasında
kafiyelidir. İkinci dörtlükten itibaren ilk üç mısra kendi arasında; dördüncü
mısra ise birinci dörtlükle kafiyelidir. (aaaa,
bbba, ccca)
MURABBA’-I MÜTEKERRİR
Perişan-halin
oldum sormadın hal-i perişanım
Gamından
derde düştüm kılmadın tedbir-i dermanım
Ne
dersin rüzgarım böyle mi geçsin güzel hanım
Gözüm
canım efendim sevdiğim devletlü sultanım
Esir-i
dam-ı aşkın olalı senden vefa görmen
Seni
her kanda görsem ehl-i derde aşina görmen
Vefa
vü aşinalık resmini senden reva görmen
Gözüm
canım efendim sevdiğim devletlü sultanım
(Fuzuli)
ŞARKI
Besteyle
okunmak için yazılan dörder dizelik bentlerden meydana gelen nazım biçimidir.
Bent sayısı 3-5 ‘tir. Genellikle üçüncü
ve dördüncü dizeler nakarattır.
abab, cccb, dddb... şeklinde
kafiyelenir. Şarkılar aşk şiirleridir. Şarkı, Divan edebiyatına Türklerin
kazandırdığı bir nazım şeklidir.
Şarkılarda
günlük hayat, aşk, sevgi gibi konular işlenir. Halk deyişleri, günlük hayata
ait söyleyişler kullanılır.
Nedim şarkı türünün en önemli ismidir.
Yeni edebiyatımızda ise Yahya Kemal, şarkı türünü ustalıla
kullanmıştır.
ŞARKI
Sevdiğim
canım yolunda hake yeksan olduğum
İyddir
çık naz ile kurban olduğum
Ey
benim aşkınla bülbül gibi nalan olduğum
İyddir
çık naz ile seyrana kurban olduğum
Cümle
yaran sana uşşak olduğun bilmez misin
Cümlenin
takatların tak olduğun bilmez misin
Şimdi
alem sana müştak olduğun bilmez misin
İyddir
çık naz ile seyrana kurban olduğum....
(Nedim)
BEŞLİLER
MUHAMMES
Her
bendi 5 dizeden oluşan nazım biçimine denir. İlk bendin dört ve beşinci ya da
yalnız beşinci dizesi öteki bentlerin sonunda yineleniyorsa muhammes-i mütekerrir adını alır. Kimi
zaman her bendin ilk 3 dizesi kendi aralarında uyaklı olduğu halde, son ikisi
bütün bentlerle aynı uyağı alır. Dört ve beşinci dizeler nakarat olarak da
yinelenebilir. Her konuda muhammes yazıldığı gibi, muhammes biçimiyle şarkılar
da yazılır.
MUHAMMES-İ MÜTEKERRİR
Şeh-rah-ı
muhabbet ki tarik-ı ezelimdir
Ser-menzil-i
aşk eski mekan ü mahalimdir
Yoldan
koyan amma beni tül-i emelidir
Bu
çak-i giribana sebeb kendi elimdir
Hep
çekticeğim kendi ceza-yı amelimdir
(Enderunlu Vasıf)
TARDİYE
Tardiye,
muhammesin özel bir biçimdir. Muhammes aruzun her kalıbıyla yazıldığı halde,
tardiye yalnız mef’ulü mefa’ilün fa’ulün kalıbıyla yazılır. Tardiyenin
muhammesten ayrılan ikinci özelliği de, temel uyağın bentlerin yalnız beşinci
dizelerinde olmasıdır. Her bendin ilk 4 dizesi de kendi arasında uyaklıdır.
Bir şaha esir oldu kim dil
Her
bendesi Kahraman-ı katil
Gamzeyle
sitemde la’li yek-dil
Bigane
nigahı kana mail
Tir-i
gamı cana aşinadır.
(Şeyh Galip)
TAHMİS
Tahmisin,
sözlük anlamı “beşleme, beşli duruma getirme” dir. Bir gazelin beyitlerinin
üstüne aynı ölçü ve uyakta üçer dize ekleyerek yazılmış muhammese denir.
Gazelde matladan sonraki beyitlerin birinci dizeleri serbest olduğu için,
tahmis o dizenin uyağına göre yapılır.
Hiras-ı fitne saldın dehre ey bi-dad
neylersin
Kopardın
yer yer aşub-ı kıyamet-zad neylersin
Perişanlıklar
ettin nev-be-nev icad neylersin
“Dağıttın
hab-ı naz-ı yarı ey feryad neylersin
“Edip
fitneyle dünyayı harab-adab neylersin”
(Naili-i Kadim)
TAŞTİR
Taştir,
tahmisin başka bir biçimidir. Tahmiste gazelin her beytinin üstüne eklenen üç
dize, taştirde beyitlerin arasına konur. Taştirde de eklenen dizelerin gazelin
ölçü ve uyağıyla uyuştuğu gibi beytin anlamıyla da kaynaşması gerekir. Taştire
dizelerin iki yana ayrılmasından dolayı tahmis-i mutarraf ya da kısaca mutarraf
da denir.
TAŞTİR-İ GAZEL-İ BAKİ
“Ferman-ı
aşka can iledir inkıyadımız”
Pürdür
hayal-i yar ile her lahza yadımız
Mevküfdur
o maha samim-i fuadımız
Ahir
varınca haddine hesti-i şadımız
“Hükm-i
kazaya zerre kadar yok inadımız
(Yahya Kemal Beyatlı)
ALTILILAR
MÜSEDDES
Bentleri
6 dize olan nazım biçimine denir. Uyak düzeni genellikle şöyle olur ki böyle
müseddese, müseddes-i müzdevic denir :
aaaaaa, bbbbba, ccccca,
ddddda.....
Firaşım seng-i hara puşişim şevk-ı kıtad
olsun
Yerim
beytü’l-hazen karım figan-ı girye-zad olsun
Ten-i
mecruhuma ta’n-ı adu zahm-ı ziyad olsun
Edenler
gönlümü azürde mesrunü’l-fuad olsun
Yıkanlar
hatır-ı na-şadımı ya Rabbi şad olsun
Benimçün
na-murad olsun diyenler ber-murad olsun
(Naili-i Kadim)
TESDİS
Tahmis
gibidir, yalnız gazelin beyitleri üstüne 3 yerine aynı ölçü ve uyakta 4 dize
eklenerek yazılan nazım biçimine denir. Az kullanılmıştır.
YEDİLİLER
Bentlerinin
dize sayısı 7 olan nazım biçimidir. Müsebba denilir. Hemen hemen hiç
kullanılmamıştır.
TERKİB-İ
BENT
Bentlerden
kurulmuş bir nazım şeklidir. Bent bölüm demektir. Her bölüm 7 ya da 10 beyitten
oluşur. Bölüm sayısı7 ile 12 arasında değişir. Her bent arasında vasıta beyti
veya bendiye denilen bağlama beyitleri vardır.
Bentlerin
kafiye düzeni gazeldeki gibidir. Terkib-i bentlerde şairin felsefi
düşünceleriyle toplumsal konular işlenir. Mersiyeler de terkib-i bent biçimiyle
yazılabilir.
Terkib-i
bentin en ünlü üstadı Bağdatlı Ruhi’dir.
Tanzimat şairi Ziya Paşa da bu türün
başarılı örneklerini vermiştir.
TERKİB-İ BENT
Sanmam bizi kim şire-i engür ile mestiz
Biz ehl-i harabattanız mest-i elestiz
Ter-damen
olanlar bizi alude sanır lik
Biz
mail-i bus-i leb-i cam u kef-i destiz
Sadrın
gözetip neyleyelim bezm-i cıhanın
Pay-ı
hum-ı meydir yerimiz bade-perestiz
(Ruhi)
TERCİ-İ
BENT
Terci-i
bent şekil bakımından terkib-i bent’e benzer. Yalnız terkib-i bent’de sürekli
değişen vasıta beyti terci-i bentte aynen tekrar edilir. Yani bentler
arasındaki bağlantı aynı beyitle yapılır. Terci-i bent yazmak daha güçtür.
Edebiyatımızda
en ünlü terci i bent yazarı Tanzimat şairi Ziya
Paşa’dır. Terci i bendler daha çok felsefi konularda yazılır. Allah’ın
kudreti, kainatın sırları, tabiatın zıtlıkları işlenir.
TERCİ-İ BEND
Kabul
eyler mi ya Rab zahm-ı pür-nasurumuz bih-büd
Kalır
mı yoksa bu ateşle dağ-ı dil gibi pür-dud
Alırsa
pençeye yazık beni bu baht-ı na-mes’ud
Kıyamet
kopsa gevher tutsa alem olmayam hoşnud
Ferah
namın dahi yad edemez bu can-ı zehr-alud
Rızadır
çaresi her ne dilerse hazret-i Ma’bud
Bela
mevc-aver-i gird-ab-ı hayret na-huda na-bud
Adem
sahillerin tuttu diriga bang-i na-mevcud
(Şeyh Galip)
NAZIM
TÜRLERİ
TEVHİD
VE MÜNACAAT
Tanrı’nın
birliğini ve ululuğunu anlatan şiirlere tevhid, Tanrı’ya karşı yapılan yalvarış
ve yakarışları anlatan şiirlere de münacaat denir. Tevhid ve münacaat kutsal
bir konu olduğundan divanların en başında yer alır. Tevhid ve münacaatlar
genellikle kaside biçimiyle yazılır. Bu konular için öteki nazım biçimleri de
kullanılmıştır.
NA’T
Hz.
Muhammed’i övmek için yazılan şiirlere denir. Hz. Muhammed’in türlü
vasıflarıyla birlikte mucizeleri de anlatılır. Na’tlar genellikle kaside
biçimiyle yazılır. Bu konuda öteki nazım biçimleri de kullanılmıştır. Divan
edebiyatında en tanınmış na’t Fuzuli’nin Su Kasidesi’dir.
MERSİYE
Bir
kimsenin ölümü üzerine duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak için yazılan şiirlere
denir. Divan edebiyatında mersiyelerin terkib-i bend biçimiyle yazılması bir
gelenek haline gelmiştir. Terci-i bend biçimiyle yazılmış mersiyeler de vardır.
MEDHİYE
Bir
kimseyi övmek için yazılan şiirlere denir. İki türlüdür: Birincisi padişah,
vezir, şeyhülislam gibi yaşayan devlet büyükleri için yazılır. İkincisi dört
halife ve başka din ve tarikat uluları için yazılanlardır. Dört halife için
yazılan medhiyelere medh-i çihar-yar-ı güzin denir. Medhiyeler genellikle
kaside biçimiyle yazılır. Öteki nazım biçimleriyle de yazılmıştır. Divan
edebiyatında en çok işlenmiş konudur.
HİCVİYE
Bir
kimseyi yermek amacıyla yazılan şiirlere denir. Divan edebiyatında medhiyelerde
olduğu gibi, hicviyelerde de abartılı bir üslup kullanır. Hicvedilen kişi,
kişiliğinin gerçek yönleriyle ilgisi olmayan yergi ve sövgülerle yerin dibine
batırılır.
FAHRİYE
Şairlerin
kendilerini övmek için yazdıkları şiirlere denir. Her ne kadar insanın
kendisini övmesi hoş karşılanan bir davranış olmasa da, divan şairleri bu
fahriyelerinde sanatkarane bir gurula şiiri ve şairliği övmüşlerdir. Divan
edebiyatında Nef’i fahriyeleriyle tanınmıştır.
Fahriyeler,
genellikle kasideler içinde bir bölüm olarak bulunur. Bunun dışında ayrı bir
nazım biçimiyle ya da bir gazelin makta beytinde şair fahriye söyleyebilir.
HALK
EDEBİYATI ŞİİRLERİ
ANONİM
HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
MANİ
Maniler
hecenin yedili kalıbı ile söylenir. Bir dörtlükten oluşur. Kafiye düzeni aaxa şeklindedir. Manide ilk iki dize, kendinden
sonra gelen ve asıl maksadı anlatacak olanlardan ayrılır. Manilerde konu sınırı
yoktur. Aşk, toplum olayları, ölüm, iyilikler, evlat sevgisi...
Mani’nin
kesik mani, yedekli mani, cinaslı mani gibi türleri vardır.
Dere boyu saz olur
Gül
açılır yaz olur
Ben
yarime gül demem
Gülün
ömrü az olur
TÜRKÜ
Anonim
halk şiiri nazım biçimidir. Söyleyeni belli olan Türküler de vardır. Türkü,
yapısı yönünden iki bölümden oluşur. Birinci bölüm türkünün asıl sözlerinin
bulunduğu bölümdür. Buna bent adı
verilir. İkinci bölüm ise her bendin sonunda tekrarlanan nakarattır. Buna kavuştak ya da bağlama denir. Türküler 8’li (4+4=8) veya 11’li (4+4+3=11) hece
ölçüsü ile söylenir. Aşk, tabiat, sevgi ve güzellik konuları işlenir.
Türkülerin konusu ve şekil yapısı devirden devire ve çevreden çevreye değişir.
NİNNİ
Annenin
çocuğunu uyutmak için belli bir ezgiyle söylediği sözlü edebiyat ürünleridir.
Anne çocuğuna ilişkin isteklerini, iyi dileklerini, kendi sevincini,
üzüntülerini anlatır. Ninni tek veya birden fazla dörtlükten oluşabilir. 7,8 ve
9’lu hece ölçüsü ile söylenir. Genellikle dört mısra kendi arasında
kafiyelidir.
Dandini dandini dasdana
Danalar
girmiş bostana
Kov
bostancı danayı
Yemesin
lahanayı
Lahanayı
yemez kökünü ver
Benim
oğlum lokum şekeri yer
Uyusun
da büyüsün ninni
Tıpış
tıpış yürüsün ninni
AŞIK
EDEBİYATI NAZIM ŞERKİLLERİ
KOŞMA
Halk
edebiyatı nazım şekillerinin en çok kullanılan türüdür. Genel olarak on birli
hece ölçüsüyle söylenir. (6+5) ya da (4+4+3) duraklıdır. Dize kümelenişi
bakımından dörtlükler halindedir. Dörtlük sayısı en az üçtür, on ikiden de
yukarı çıkmaz. Son parçada ozanın adı yer alır. Kafiye düzeni abab, cccb, dddb... şeklindedir.
Sevgi,
doğa, türlü acılar, insanlık sevgisi, yiğitlik gibi konular işlenir.
Koşmalar
genellikle; doğa ve insan sevgisini içeriyorsa güzelleme, yiğitlikten söz ediyorsa koçaklama, şahısların ve toplumun kötü yönlerini tenkit ediyorsa taşlama adını alır. Koşmalar ait olduğu
şiir türü bakımından çoğunlukla liriktir.
Keklik gibi taştan taşa sekerek
Gerdan
açıp gelişini sevdiğim
Sağa
sola taksim etmiş örgüsün
Onar
onar bölüşünü sevdiğim
On
altıya karar verdim yaşını
Yenice
sevdaya salmış başını
El
yanında yıkar gider kaşını
Tenhalar
gülüşünü sevdiğim
Sarardı
gül benzim soldu diyerek
Hasret
kıyamete kaldı diyerek
Hani
Ruhsati de noldu diyerek
Arayıp
da buluşunu sevdiğim
(Ruhsati)
DESTAN
Destan,
her türlü konuyu içine alan, dörtlük esası üzerine düzenlenen, biçim bakımından
koşma gibi, fakat ondan daha uzun bir nazım biçimidir. Dörtlüklerle söylenen
destanda, dörtlük sayısı sınırlı değildir. Hece ölçüsünün 11’li kalıbı ile
söylenir. Konu olarak toplumu ilgilendiren, heyecana getiren olaylar ele
alınır.
Kayıkçı Kul Mustafa’nın Genç Osman Destanı meşhurdur.
BOSNA DESTANI
Bosnalı
der behey devletlü vezir
Nemse
kralının kasdı bizedir
Duydu
Bosna askerinin geldiğin
Şüpheniz
olmasın fırsat gözetir
Urdu
taburları geldi kaleye
Kasd
eyledi hasmın ol havaliye
Geldi
İslam askeri kelle kelleye
İmdad-ı
Hak ile nusrat bizimdir.
(Aşık Ahmet)
SEMAİ
Semai,
dize kümelenişi, uyak örgüsü bakımından koşma gibidir. Ondan ayrılan yönleri
bestesi, ölçüsü ve dörtlük sayıdır. Semai genel olarak sekizli hece ölçüsü ile yazılır. Dörtlük sayısı 3 veya 5-6’dır. En
güzel semailer aşk üzerine, ayrılık acıları üzerine söylenmiştir.
Karacaoğlan semaileri ile tanınan bir
aşıktır.
Gönül gurbet ele varma
Ya
gelinir ya gelinmez
Her
dilbere meyil verme
Ya
sevilir ya sevilmez
Bahçemizde
nar ağacı
Kimi
tatlı kimi acı
Gönüldeki
dert ilacı
Ya
bulunur ya bulunmaz
Deryalarda
olur bahri
Doldur
ver içem zehri
Sunam
gurbet elin kahrı
Ya
çekilir ya çekilmez
Emrah
der ki düştüm dile
Bülbül
figan eyler güle
Güzel
sevmek bir sarp kale
Ya
alınır ya alınmaz
(Erzurumlu Emrah)
VARSAĞI
Halk
edebiyatında çok yaygın olmayan bir nazım şeklidir. İlk olarak Toroslarda
yaşayan Varsak boyundan ozanlar tarafından kullanılmıştır. Kendine özgü bir
bestesi vardır. Müziğinde ve sözlerinde, meydan okuyan, babacan, erkekçe bir
hava duyulur. Hece ölçüsünün sekizli kalıbıyla söylenir.
Varsağının
diğer nazım şekillerinden farkı, bestesi be “bre, behey, hey” gibi ünlemlere yer verilmesidir. Konu olarak
hayattan ve talihten şikayet işlenir.
Bre ağalar bre beğler
Ölmeden
bir dem sürelim
Gözümüze
kara toprak
Dolmadan
bir dem sürelim
Aman
hey Allahım aman
Ne
aman bilir ne zaman
Üstümüzde
çayır çemen
Bitmeden
bir dem sürelim
(Karacaoğlan)
AŞIK
EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ
GÜZELLEME
Doğa
güzelliklerini anlatmak ya da kadın, at gibi sevilen varlıkları övmek için
yazılan şiirlerdir.
Dinleyin ağalar medhin eyleyim
Elma
yanaklımın kara kaşlımın
O
gül yüzlerine kurban olayım
Dal
gerdanlımın da sırma saçlımın ...
(Karacaoğlan)
TAŞLAMA
Bir
kimseyi ya da toplumun bozuk yönlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirlerdir.
Bir vakte erdi ki bizim günümüz
Yiğit
belli değil mert belli değil
Herkes
yarasına derman arıyor
Deva
belli değil dert belli değil ...
(Ruhsati)
KOÇAKLAMA
Coşkun
ve yiğitçe bir üslupla savaş ve döğüşleri anlatan şiirlerdir. Halk şiirinde en
güzel koçaklamalar Köroğlu’nundur.
İki koçak bir araya gelende
Görelim
ne işler meydan içinde
Kesilir
kelleler boşalır kanlar
Yeğin
olur leşker meydan içinde ...
(Köroğlu)
AĞIT
Bir
kimsenin ölümü üzerine duyulan acıları anlatmak amacıyla söylenen şiirlerdir.
Ölümden duyulan üzüntüyle birlikte ölenin iyilikleri de anlatılır.
Anonim
halk şiiri malı olan ağıtlar da vardır. Bunlar genellikle genç yaşta ölen kız
ve delikanlılar için söylenir. Ayrıca gelin olup anasının evinden ayrılan
kızlar için de ağıtlar yakılır.
Sefil baykuş ne gezersin
Yok mudur vatanın illerin hani
Küsmüş
müsün selamımı almadın
Şeyda
bülbül şirin dillerin hani
Ecel
tuzağını açamaz mısın
Açıp
ta içinden kaçamaz mısın
Azad
eyleseler uçamaz mısın
Kırık
mı kanadın kolların hani
(Hıfzi)
TEKKE
– TASAVVUF EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ
İLAHİ
Allah’ı
övmek ve ona yalvarmak için yazılan şiirlere denir. Özel bir ezgiyle okunur.
Hecenin 7’li, 8’li ve 11’li kalıbıyla söylenir.
Aşkın aldı benden beni
Bana
seni gerek seni
Ben
yanarım dün ü günü
Bana
seni gerek seni
Ne
varlığa sevinirim
Ne
yokluğa yerinirim
Aşkın
ile avunurum
Bana
seni gerek seni ...
(Yunus Emre)
NEFES
Bektaşi
şairlerin söyledikleri tasavvufi şiirlere denir. Genellikle, nefeslerde
tasavvuftaki vahdet-i vücut düşüncesi anlatılır. Bunun yanında Hz. Muhammed ve
Hz. Ali için övgüler de söylenir. Nefeslerde, kalenderane ve alaycı bir üslup
dikkati çeker.
Güzel aşık cevrimizi
Çekemezsin
demedim mi
Bu
bir rıza lokmasıdır.
Yiyemezsin
demedim mi
Bu
dervişlik bir dilektir.
Bilene
büyük devlettir.
Yensiz
yakasız gömlektir
Giyemezsin
demedim mi ...
(Pir Sultan Abdal)
NUTUK
Pirlerin
ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere tarikat derecelerini ve tarikat
adabını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir.
Evvel tevhid sürer mürşid dilinden
Enişir
canına fazlı Huda’nın
Kurtulursun
emarenin elinden
Erişir
canına fazlı Huda’nın
İkincide
verir lafzatu’llahı
Anda
keşf ederler sıfatu’llahı
Hasenat
yeter der eder günahı
Erişir
canına fazlı Huda’nın
DEVRİYE
Devir
kuramını anlatan şiirlere denir. Devir kuramı Hz. Muhammed’in “Ben nebi iken
Adem su ile çamur arasındaydı.” Hadisi ile ilgilidir. Mutasavvıflara göre vücut
halindeki Hz. Muhammed, yeryüzüne sonradan gelmiştir. Halbuki ruh halindeki Hz.
Muhammed ezelden beri vardı. Vakti gelen rıh maddi aleme iner. Önce cemadata
(cansız varlıkalra) sonra nebata (bitkilere), hayvana, insana en sonra da
İnsan-ı Kamil’e geçer. Oradan da Allah’a döner ve onunla birleşir. Bu inişe
nüzul, tekrar Allah’a dönüşe de huruc denir. Bu inişi ve çıkışı anlatan
şiirlere devriye denir.
Ak süt iken kızıl kana karışıp
Emr-i
Hak’la coşup cevlana geldim
Ma-i
cari ile akıp yarışıp
Katre-i
na-çizden ummana geldim
Dokuz
ay on gün batn-ı maderde
Kudretten
gözüme çekildi perde
Vaktim
tamam olup ahiri yerde
Çıkıp
ten donundan cihana geldim ...
ŞATHİYYE
İnançlardan
teklifsizce, alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir. Görünüşte saçma
sanılan bu şiirlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili değişik konulara
değindiği anlaşılır.
Çıktım erik dalına
Anda
yedim üzümü
Bostan
ıssı kakıyıp
Der
ne yersin kozumu
Kerpiç
koydum kazana
Poyraz
ile kaynattım
Nedir
deyi sorana
Bandım
verdim özünü ...
(Yunus Emre)
ARUZ
ÖLÇÜSÜYLE YAZILAN HALK ŞİİRİ NAZIM BİÇİMLERİ
DİVAN
Aruzun,
fa’ilatün fa’ilatün fa’ilatün fa’ilün kalıbıyla gazel, murabba, muhammes, müseddes
biçiminde yazılan şiirlerdir. Saz şairlerince özel bir ezgiyle okunur. Musammat
olanları da vardır.
Ser-nigun kıldık zamanın saga-ı minasını
Çekmeyiz
şimden gerü sakinin istiğnasını
Sagarından
badesinden neş’esinden çektik el
Başına
çalsın felek ahval-i na-ber-casını ...
(Mekki)
KALENDERİ
Aruzun,
mef’ulü mefa’ilü mefa’ilü fa’ilün kalıbıyla gazel, murabba, muhammes, müseddes
biçiminde yazılan şiirlerdir. Özel bir ezgiyle okunur. Uyak düzeni, divan ve
semainin aynıdır.
İçtin mi a canım yine mestane durursun
Gamzen
gibi aşıklara bigane durursun
Kimden
söz işittin ki cefa hakkına dair
Böyle
güzelim hatırı virane durursun ...
(Tokatlı Nuri)
SELİS
Aruzun,
fe’ilatün fe’ilatün fe’ilatün fe’ilün kalıbıyla yazılan gazellere denir.
Murabba, muhammes, müseddes biçimiyle yazılmış selisler de vardır. Uyak düzeni,
divan, semai ve kalenderi de olduğu gibidir.
Gide mi haşre kadar hüzn ile firkat acaba
Yoksa
hasıl ola mı yar ile vuslat acaba
O
mürüvvetsiz o zalim o sitem-karenin ah
Eremi
damenine dest-i meserret acaba
(Tokatlı Nuri)
SATRANÇ
Aruzun,
müfte’ilün müfte’ilün müfte’ilün müfte’ilün kalıbıyla musammat gazel biçiminde
yazılan şiirlere denir. Dizelerin uyaklı parçaları alt alta dizilirse müfte’ilün
müfte’ilün ölçüsünde ve dörtlüklerden oluşan bir biçim ortaya çıkar.
Medhine meddah olalım hüsrev-i hüban güzele
Vasfına
sözler bulalım dinleyene yaran güzele
Benzeyemez
hür u melek hidmetine çektik emek
Dişleri
zer şane gerek zülfü perişan güzele
(Aşık Dertli)
VEZN-İ
AHAR
Aruzun,
müstef’ilatün müstef’ilatün müstef’ilatün müstef’ilatün kalıbıyla murabba
biçiminde yazılır. Uyak düzeni murabba’a benzer. Her dizesi bir müstef’ilatün
parçasına uyan 4 söz öbeğine bölünmüştür. Birinci dizenin parçalarını dolduran
sözler, sırasıyla ikinci, üçüncü ve dördüncü dizelerin ilk parçaları olarak
yinelenir. Bu düzene göre birinci dize ile 4 dizenin birinci parçalarını
dolduran sözler, yukarıdan aşağıya okunduğunda aynı olur. Bunun gibi, ikinci
parçalar ikinci dize ile, üçüncü parçalar üçüncü dize ile, dördüncü parçalar
dördüncü dize ile yukarıdan aşağıya okunduğunda aynıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder