Ülkemizde İlk gazete ve dergiler

Ülkemizde basın ve yayının tarih sahnesine çıkış sırasına göre:
A- Türkiye’de yabancı dilde yayınlanan gazeteler
B- Türkiye’de Türkçe yayınlanan gazeteler olmak üzere iki bölümde incelemek gerekir.
A- Türkiye’de yabancı dilde yayınlanan ilk gazeteler:
Basım sanatının 1729’da Osmanlı ülkesine girmiş olmasına rağmen gazetelerin yayınlanması bir süre beklenmesi zorunlu olmuştur. Ülkedeki aşırı taassup nedeniyle Türkçe gazetelerin ortaya çıkması yüz yıl gecikmiş, ilk gazeteler yabancı dilde ve genellikle Fransızca olarak yayınlanmıştır. 1850’de Fransa’da yayınlanan (Annuaire des Deux Mondes) gazetesine göre Osmanlı ülkesinde özellikle İstanbul’da 5 Fransızca, 4 İtalyanca, 1 Rumca, 1 Ermenice, İzmir’de 2 Fransızca 1 Rumca, 1 Ermenice, 1 Musevi dilinde olmak üzere onbeş kadar gazete yayınlanmaktadır.1. Türkiye’de ilk gazeteyi Fransızlar çıkarmışlardır. İstanbul’da Fransız elçiliği basımevinde basılan ve 1795 yılında Fransızca olarak yayınlanan bu gazetenin adı (Bulletin des Nouvelles) haberler bültenidir. Fransız devriminin getirdiği yenilikleri Osmanlı Ülkesindeki Fransızlara ve Türklere anlatmanın başka yolu olmadığı için Devrimci Hükümetin İstanbul’daki özel temsilcisine bir gazete çıkarma yetki ve görevi verilmiştir.
2. İstanbul’da ikinci gazete Ekim 1796 (Gazette Française de Contantinople) adında aylık ve dört sayfalık bir gazete yayınlanmaya başlamıştır.
3. Fransızca üçüncü gazete Alexandre Blacaue adlı bir Fransız tarafından 24 Mart 1821’de İzmir’de yayınlandı. Haftalık bir gazetedir. Haberlere geniş yer ayırmıştır.
4. Le Smyreen (İzmirli)1824 yılında İzmir’de Fransızlar aylık olarak çıkarmışlardır. Bu gazete 11 sayı çıkabilmiştir.
5. Le Coıurrier de Smyrne (İzmir Postası)Osmanlıların haklarını yabancı devletlere karşı korumuştur. Yazılarında Osmanlı hükümetinin politikasını savunduğu için Rus ve Fransız büyük elçilikleri kapatılması için Babıali üzerine baskı yapmışlardır.
6. Le Moniteur Ottoman (Osmanlı Gazetesi)II. Mahmud’un isteği ile 1831 yılında İstanbul’da Fransızca olarak yayınlanan yarı resmi bir gazetedir.
7. Yabancı dile çıkarılan diğer gazeteler:a) Journal de Suyrne (1833 m- 1915)b) Echo de Orient (Doğunun Yankısı) (1838 - 1845)c) Journal de Constantinople (1846 - 1866)d) La Turque (1866)e) İmpartital (Tarafsız) (1841 - 1912)f) La Reforme (1869 - 1922)g) Le Phare du Bosphore (Boğaziçi Feneri) (1870 - 1890)h) Levlend - Herald (1867)i) Stamboul (İstanbul) 1875 - 1964 B. Türkiye’de Türkçe Yayınlanan Gazeteler:Türk basınının ortaya çıkmasında etkili olan yabancı dildeki basının yanısıra Mısır’da Mehmed Ali Paşa yönetimi sırasında yayınlanan Vaka-i Mısriyye (1828) bir kenara bırakılırsa Takvim-i Vekayi (18931) Türkçe basının gelişmesinde atılan ilk adımdır. Yayımı haftalık olarak düşünülen bu gazete, düzenli olarak çıkartılamadı. Gazete, arada bir, ilme ve fenne dair yeni bilgiler de veriliyordu. Türkçe’den başka Fransızca, Ermenice, Rumca ve Arapça nüshaları da çıkıyor ve faydalı oluyordu.Cumhuriyet devrine kadar yaşamıştır. 1920’de gazetenin adı, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Ceride-i Resmiyye’ye çevrildi. 4 Kasım 1922’de son sayısını çıkartarak kapanmıştır. Onun yerine Türkiye Hükümeti tarafından daha sade bir isimnle Resmi Ceride ve 7 Şubat 1928’den sonra Resmi Gazete oldu, hala çıkıyor. Artık, yalnızca kanunları, tüzükleri, kararnameleri yayınlıyor.Sultan Mecid tahta geçince bir Türkçe gazete daha Ceride-i Havadis çıkmaya başladı. 1840’tan 1860’a kadar yayınına devam eden bu gazetenin başında İngiliz William Churchill vardı. Muhteviyatına Münif Efendi hakimdi. Bu devletin yarı resmi gazetesiydi. Takvim-i Vekayi ise resmi gazete idi.
Tercüman-ı Ahval:
Türkiye’de doğrudan doğruya Türk aydınları tarafından çıkarılan ve bir gazete karakterini daha kuvvetle taşıyan ilk özel gazete Agah Efendi tarafından çıkartılan Tercüman-ı Ahval gazetesidir. (1860)İlk sayısı 6 Rabiü’l - Ahir 1277 (22 Teşrin 1860)da çıkmıştır. 24. Sayısına kadar her hafta Pazar günleri çıkıyordu. 25. sayıdan sonra iki günde bir çıkmaya başlamış ve neşir hayatı altı sene sürmüştür.Birinci sayısına Şinasi’nin mukaddimesi ile başlanmıştır. Bu mukaddime dilinin sadeliği ve ifade ettiği “Giderek, bütün halkın kolaylıkla anlayabileceği” bir lisanla kaleme alınacağını belirtmiştir. Churchill bu yeni gazeteye karşı mücadeleye girmiştir. Oğlunun çıkardığı Rüzname-i Ceride-i Havadis isimli gazetede Churchill’e yardım etmiştir. Hükümet tenkidine kadar bugünkü gazetecilikte görülen pek çok şeyin menşei bu gazetedir.Tercüman-ı Ahval’de yirmi dört hafta Agah Efendi ile birlikte çalışan Şinasi yirmi dördüncü sayısının neşrinden sonra bu gazeteden ayrılmış ve ayrılışından bir buçuk ay sonra tek başına sahibi olduğu Tasvir-i Efkar Gazetesi’ni kurmuştur.İlk sayısı 28 Haziran 1862’de çıkmıştır. Haftada iki defa basılmıştır. Türk fikir ve edebiyat tarihi bakımından, umumiyetle, Avrupai Türk kültürü yönünden mühim bir neşir organı olmuştur. Bunun sebebi şair ve edib Namık Kemal’in ilk makalelerini bu gazetede neşretmiştir. Şinasi, Avrupa’ya gidince Tasvir-i Efkar’ın başına N. Kemal geçmiştir. O Fransa’ya giderken gazeteyi Recaizade Ekrem Bey’e bırakmıştır.Başlarında büyük edebiyatçılar bulunan ilk Türk gazeteleri, yalnız siyasi ve içtimai bir havadis gazetesi olarak değil, birer fikir ve edebiyat gazetesi olarak da Türk Diline ve Edebiyatına hizmet etmişlerdir.İlk Türk Dergisi 1850’de çıkmaya başlayan Vekaayi-i Tıbbiyye’dir. Meslek dergisidir. Türk mecmuacılığının başlangıcı Münif Paşa’nın 1861’de yayınlamaya başladığı Mecmua-i Fünun iledir.“Muhbir” haftada beş gün yayınlandı. İlk askeri yayın organı Ahmed Midhat Efendi’nin çıkardığı “Ceride-i Askeriyye” ilk ticari dergi Hasan Fehmi Paşa’nın yayınladığı “Takvim-i Ticaret” (1865) dir.Yurt dışında çıkarılan ilk gazete Londra’da yayınlanan “Muhbir” (1867) dir. Aralıklı olarak İngilizce ve Fransızca ek ve özet verdi. “Hürriyet” (1868) de Londra’da çıkarıldı.1868 - 1872 yıllarında “Terakki”, “Basiret”, “İbret” “Hadika” gibi önemli gazeteler yayınladı. “Terakki” kadınlar için ilk kez haftalık ilave verdi. “Mümeyyiz” çocuklar için ilave yayınladı.İlk mizah gazeteleri de “Diyojen”, “Hayal” ve “Çıngıraklı tatar” dır. Türk basın tarihini, siyasal ve hukuki açıdan belirli olayların damgasını taşıyan, aşağıdaki dönemlere ayırmak ve Türkiye’de basının geçirdiği aşama ve gelişmeleri bu dönemlere göre incelemek zorunlu görülmektedir.1. Tanzimat Dönemi Basını (1831 - 1876)2. Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Dönemi Basını (1876 - 1908)3. İkinci Meşrutiyet Dönemi Basını (1908 - 1918)4. Mütareke ve Kurtuluş Savaşı Dönemi Basını (1918 - 1923)5. Cumhuriyet Dönemi Basını (1923 ve sonrası)1. Tanzimat Dönemi Basını (1831 - 1876)II. Mahmud, Abdulmecid ve Abdulaziz’in padişahlık yıllarını kapsayan bu döneme, Türk basınının doğuş dönemi demek daha doğru olacaktır. Çünkü Türkiye’deki ilk gazeteler bu dönemin ürünleridir. Çok kısa bir zaman sürecinde irili ufaklı birçok gazetenin yayın hayatına girdiğini görüyoruz.
a) Türkçe İlk Gazete Takvim-i Vekayi
II. Mahmud, İmparatorluğu içinde bulunduğu durumdan kurtarmak istiyordu. İmparatorluğa düzeni yeniden vermek için ıslahatlar yaptı. Bu yaptıklarını anlatmak için vak’anüvişlerin yaptığı işi yapacak bir merci arıyordu. Hükümetçe bir gazete çıkarılması fikri meclis toplantısında ortaya atılmış ve II. Mahmud tarafından olumlu karşılanmıştır. Zaten II. Mahmud 1821’deen beri İzmir’de Aleksandre Blacque isimli Fransız tarafından çıkartılan (Spectateur Oriental) adlı gazeteye ilgi duyuyordu.Bu gazete İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı sert eleştiri yayınlayan, dış haberlere geniş yer ayırıyordu ayrıca azınlıkların sevgisini de kazanmıştı. Yeni çıkarılac ak olan gazeteye ismi bizzat II. Mahmud (Takvim-i Vekayi) olarak koymuştur.Avrupa’dan iki yüz yıl sonra Türkiye’de ilk Türkçe gazete Takvim-i Vekayi yayınlanmıştır. Haftalık olarak yayınlanması kararlaştırılan bu gazete, muntazam haftalık niteliğini hiç bir zaman kazanamamış, düzensiz fasılalarla yayınını sürdürmüştür.Islahatçı ve yenilik taraftarı olan II. Mahmud’un gazete ile yakından ilgilendiği, gazete dilinde sadeliğe önem verdiğini biliyoruz.
b) Türkçe ikinci gazete Ceride-i Havadis ve William Churchill)
Ceride-i Havadis gazetesinin basın tarihindeki önemi özel çaba ve sermaiye ile çıkarılan ilk gazete olması yönündedir.Kuru bir haber gazetesi olan Ceride-i Havadis yayınlandığı ilk günlerde hiç satılmamıştır. İlk üç sayı bedava dağıtılmıştır. Dış ülkelerde muhabiri olduğu için dış haberlere önem vermiştir.Yazar kadrosu hep Türktür.
c) Tercüman-ı Ahval gazetesi ve Agah Efendi
Birçok yazar ve düşünürler, Türk gazeteciliğini (Tercüman-ı Ahval) ile başlatmak isterler. Bu nedenle Türkiye’de ilk özel Türkçe gazete olan Tercüman-ı Ahval’in yayınlanmasını hem gazetecilik, hem de edebiyat ve kültür tarihimizin dönüm noktası olarak simgelerler. Ceride-i Havadis’ten yirmi yıl sonra yayın hayatına başlayan Tercüman-ı Ahval özel teşebbüs tarafından ve hazineden yardım almadan çıkarılan ilk Türk gazetesidir.Bu gazetenin çıkmasından önceki gazeteli dönemlerde halk gazete okumaya alıştırılmamıştı. Ülkede fikir gazeteciliği henüz doğmamıştı. Okuma yazma bilenler çok azdı. Ülkeyi yönetenlerin düşünce ve tutumu, özgür basının oluşmasına engel teşkil ediyordu.II. Mahmud’un basına gösterdiği ilgi, Mecid döneminde neredeyse yok olmuştur. Türk basınında ilk rekabet ve ilk tartışma Ceride-i Havadis’in 29. sayısında Şinasi’nin şair evlenmesine hakaret etmesi ve Tercüman-ı Ahval’in, Ceride-i Havadis’in sahibi İngiliz diye karşılık vermesi ile başlamıştır.
d) Tasvir-i Efkar
Şinasi’nin tek başına çıkardığı gazetedir. Şinasi’nin kalemiyle hürriyet düşüncesini yayması bakımından basın tarihimizde önemlidir. Padişah Abdulaziz bu gazetenin varlığından huzursuzluk duyar. Buna rağmen önemi, düşünce özgürlüğü konularını işlemiştir. İlk edebi tartışmalar bu gazetede başlamıştır. (Mebhuse-tü-Anha) meselesi gibi.)Tanzimat döneminde basın - yayın alanında hukuk düzenine uzun süre geçilememiştir. Basımevlerinde gazete ve dergi gibi basın ürünleri basılması zorunlu olunca Tanzimat döneminde basın - yayınla ilgili ilk hukuki düzenlemenin (Mtaabalar Nizamnamesi) ile başlar.Tanzimat gazeteciliği; halkın görüşüyle birlikte edebiyatı da değiştirir. Çünkü günlük yaşamın gazeteyle ön plana geçmesi, edebiyatımızda da etkisini gösterir. Bu gazeteleri okuyanlar, Batı’dan yapılan roman çevirilerini izleyenler yeni bir dünya görüşüyle karşılaşırlar. Eski yaşamın, tüm olarak dine göre düzenlenen kurumlarla fikirleri, Tanzimat sonrası gazeteciliğiyle dinamikleşir.Tanzimat döneminde yayınlanan gazetelerin sayısı yetmişe yaklaşırken, dergiler yüzü geçer. Tanzimat edebiyatının oluşmasında, yeni Türk nesrinin doğmasında en büyük rolü oynayan, en önemli görevi yüklenen gazetelerde dergilerin en belli başlıları:Takvim-i Vekayi (1831), Ceride-i Havadis (1840), Vekayi-i Tıbbsiye (1850) Mesleki Gazete, Tercüman-ı Ahval (1860) Tasvir-i Efkar (1862), Ali Suavi’nin yönettiği Muhbir (1866) İstanbul (1867) N. Kemal, Ziya Paşa’nın çıkardığı Hürriyet (1868), Basiret (1871), Tercüman-ı Hakikat (1878), Maarif (1890), Resimli Gazete (1891), Malumat (1893) ikdam (1894).Tanzimat şairleriyle, yazarlarının hepsi gazetecilik, dergicilik dergicilikle ilgilidirler. Edebiyat dergilerinin çıkışları gazeteden sonra geldiği için, ilk edebiyatla ilgili yazılar gazetelerde yayımlanır. Bu yüzden Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa Ahmed Mithad, Ahmed Vefik Paşa, Ebuzziya Tevfik Recaizade Mahmud Ekrem, Şemsedin Sami... gazetecilikle edebiyatı kaynaştırılar.Tanzimat bir bakıma Osmanlı İmparatorluğu’nun bazı kurumları ile batıya yönelişidir. En tipik özelliği siyasal ve sosyal konularda yazı yazabilecek yazar kadrosundan yoksun olmasıdır. Gazetelerin içeriğinde dil ve edebiyat sorunlarına ağırlık verilmiştir. Özellikle edebiyatla ilgili konular gazetelerde önemli yer işgal eder.
2. Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Dönemi Basını (1876 - 1908)
Türk gazeteciliğinde ikinci evre Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Dönemidir. Bu dönemin özelliği, basının halk kitleleri ve hükümet çevrelerinde etkisinin artmasıdır. Abdulaziz’in padişahlığı sırasında birçok aydının sürgüne gönderilmiş olmasına rağmen, basın, halkın günlük hayatı ile yakından ilgilenmeye başlamıştır.Batı ile yakın ilişkiler kuran Yani Osmanlılar devleti kurtarmak için, Müslüman ve Hr7istiyan halkın tam bir eşitlik içinde devlet ve ülke işlerine karışması gerektiğine inanıyor ve bunun için de ülkede Meşrutiyet idaresinin kurulması gereğini savunuyorlardı.30 Mayıs 1876’da Abdulaziz tahtan indirilmiş ve yerine V. Murad padişah olmuştur. Ancak üç ay padişahlık yapabilen V. Murad’ın kısa süreli iktidarında geçici bir özgürlük dönemi başlamış, bundan yararlanan sürgünler İstanbul’a dönmüşler, gazetelerde her çeşit yazılar yayınlanır olmuştur. Basının tam özgürlüğe kavuştuğunu sanarak bazı yeni gazeteler yayın hayatına girmişlerdir.Bu üç aylık iktidar döneminde (Haziran - Ağustos) böyle bir coşkunluk içinde geçen, ancak akli dengesi bozulduğundan tahtan indirilen V. Murad’ın yerine meşruti idareyi kabul edeceğini vadeden bir Anayasa’nın yayınlanmasına ve milletvekilleri Meclisinin kurulmasına söz veren kardeşi II. Abdulhamid 31 Ağustos 1876’da hükümdar olmuştur.Meşruti bir idareye kavuşmanın sevinci, Anayasa’nın ilan edilmiş olması, basın alanında coşkunca bir yayın yapılmasına neden oluyordu. Padişah bu yayınlara içerlemekle birlikte açıkça cephe almayı henüz düşünmüyordu. Bunlar arasında özellikle mizah gazeteleri hükümdarın sabrını taşırmaktaydı.Yeni bir basın kanunu hazırlanmış bu kanun tasarısındaki gazete çıkartmak isteyenlerden (Kefalet Akçası) alınması ve mizah gazetelerinin yasak edilmesiyle ilgili maddeler görüşülürken tartışmalar çıkmış, tepkiyle karşılanmıştır. Milletvekilleri basının serbest olmasını savunuyorlar ve hükümetin hazırladığı tasarıyı basın kanunu değil, özgürlükleri kısıtlayan ve basına kilit vuran Ceza Kanunu olarak niteliyorlardı. Basının serbest olduğu ülkelerin her bakımdan ilerlediğini ileri süren milletvekilleri, mizahı yasaklayan ve kefalet akçası yatırılmasını öngören maddeleri çıkarıp tasarıyı kabul ettiler. Ayan Meclisinden geçen tasarıyı padişahın onayına sunmuşlar ancak değişikliklere kızan Abdulhamid kanunu onaylamamıştır. Buna rağmen bütün mizah gazeteleri kapatılmış ve 1908 yılına kadar ülkede mizah gazetesi yayınlanamamıştır.Osmanlı tarihinde Abdulhamid’in otuz buçuk yıllık diktatörlük yönetimini kapsayan ve bu nedenle istibdat dönemi olarak nitelendirilen, özgürlüklerin en fazla kısıtlandığı yıllar, Türk basınının en karanlık çağıdır.Önceleri yalnız siyasi yayın yapan gazeteler sansüre tabi tutulurken, 1881’den itibaren sansür şiddetini biraz daha artırmış, tüm gazete ve dergiler sansür kapsamına alınmıştır. 1898 1900 ve 1901 tarihlerinde çıkarılan iradeler, bütün devlet güçlerince, fikir müesseselerine karşı adeta bir tedhiş eylemine girişilmiş olduğunu kanıtlamaktadır. Gazetelerin kapatılması, yazarların cezalandırılması, gazete imtiyazlarının kaldırılması gibi idari ve keyfi kararlarla basın özgürlüğü tamamen yok edilmiştir.İstibdat dönemi basın tarihimizin sönük ve cansız yıllarını kapsamaktadır. Hergün şiddetini biraz daha arttıran sansür ve idari baskı sistemi gazeteleri ürkütmüş ve sindirmiştir.Papadopulas ve Şemsedin Sami’nin birlikte çıkardıkları Sabah, Ahmed Mithat’ın kurduğu Tercüman-ı Hakikat Ahmed Celvdet’in (Türk Gazetesi) başlığı ile yayınladığı İkdam, Murat Bey’in çıkardığı Mizan bu dönemde yayınlanmaya başlayan ve daha sonra da yayınlarını sürdürecek olan belli başlı gazetelerdir.Basın tarihimizde ilk defa Sabah Gazetesi Miladi tarih kullanmıştır. İstibdat döneminde Sabah gazetesinin en büyük rakibi İkdam gazetesidir. Bu iki gazete arasında hakarete varan ve işi fikirlerden ziyade kişilere dayandıran sert tartışmalar yapılmıştır.Halkın anladığı dilde yazıları içeren, bu nedenle halka okuma zevkini aşılayan Tercüman-ı Hakikat gazetesini 25 Haziran 1878’de Ahmed Midhat Efendi çıkarmıştır. Bu gazete gericiliğe ve tutuculuğa karşı savaş açmış, bu arada romanlar tefrika etmiş, tarih dizileri yazmıştır. Bu haliyle daha çok bir halk gazetesi olmuştur. Halka bol havadis veriyor, halk dilinde zengin yazılar koyuyor, bu nedenle aydın kişiler yanında geniş halk kitleleri bu gazeteyi okuyordu.Ahmet Cevdet, İkdam’da Basına sansür uygulanmasına daima karşı çıkmıştır. Yayınları yüzünden gazete sahipleri ve sorumlu müdürlerin veya muhabirlerin polis tarafından sorguya çekilmesini eleştirmiştir.İstibdat döneminde Servet-i Fünun dergisi en önemli dergidir. (27 Mart 1891) Dergiler çok önem kazanmıştır çünkü yöneticiler dergileri gazetelerden daha az tehlikeli buluyorlardı. 256. Sayıdan sonra (7 Şubat 1896) Tevfik Fikret’in yazı işleri yönetimi altında bir edebiyat dergisi haline gelmiş ve Edebiyat-ı Cedide topluluğunun yayın organı olmuştur.539. sayısında Hüseyin Cahit’in Fransızca’dan çevirdiği (Edebiyat ve Hukuk) adlı makalenin yayınlanması üzerine 16 Ekim 1901’de Abdulhamid’in iradesiyle kapatılmıştır.1 Nisan 1893’te Baba Tahir’in çıkardığı Malumat dergisi de Servet-i Fünun gibi gazete hüviyetinde bir dergidir. Ayrıca bu dönemde çıkan Mektep, Gayret, Nilüfer dergileri de vardır. II. Abdulhamid, Mebusan Meclisini dağıtınca yurt dışına çıkan bir kısım aydınlar tarafından yabancı ülkelerde gazeteler yayınlanmaya başladı. Hayal gazetesi (1878’de Pariste, 1879’da Londra’da, Ali Şefkati’nin çıkardığı istikbal, İstanbul’da kapanınca 1880’de Cenevre’de, Gencine-i Hayal 1881’de Paris’te yayınlandı.Fransa’ya kaçan Ali Rıza 3 Aralık 1895’de Paris’te Türkçe ve Fransızca olarak Meşveret gazetesi yayınlanmıştır.Yurt dışında çıkarılan Jön Türk gazetelerinden biri de Mizan’dır. 1894’de Mısır’a kaçan Murat Bey 1896 Şubatında Kahire’de çıkarmıştır. Mizan 1877’de Cenevre’de kapatılınca İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularından İshak Sukuti ile Dr. Abdullah Cevdet 1897’de Osmanlı adıyla Türkçe ve Fransızca bir gazete yayınladılar.Paris’te Türkçe basılan Şura-yı Ümmet gazetesini Ahmet Rıza çıkarmıştır. Diğer gazeteler şöyledir: 1896’da Tunalı Hilmi, Ezan gazetesini Cenevre’de, 1896’da Londra’da Hürriyet, 1897 Kahire’de, Hoca Kadri’nin çıkardığı Kanun-ı Esasi ve El Katip, Cenevre’de Hakikat (1897), Selamet (1901) Brüksel’de Türkçe ve Fransızca Le Moniteur Otoman, 1904’te Abdullah Cevdet, Cenevre’de İçtihad gibi gazeteler yurt dışındaki aydınlar tarafından çıkarılan ve gizlice ülkeye sokulan gazetelerdir.II. Abdulhamid yönetiminin başladığı 1876 yılından 1908 meşrutiyetin ilan edildiği güne kadar ülkemizde basın çok sıkı bir sansüre tabi tutulmuş, bu dönemde yayınlanan gazetelere en ağır müeyyideler uygulanmıştır. Basın rejimindeki kısıtlamalara rağmen, basın tekniğinde devamlı bir gelişme ve değişme müşahade edilmektedir.II. Abdulhamid’in 33 yıllık yönetimi sırasında gittikçe sertleşen bir sansür olduğundan ülkede basın yoktur demek doğru olacaktır. Sadece güdümlü gazeteler vardır. Bütün bu güç koşullara rağmen Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmed Midhat, Ali Suavi Mizancı Murad, Ahmed Rıza gibi ülkücü yazarlar halkı bilinçlendirme yolunda hayatlarını hiçe sayarak büyük çaba harcamışlar ve istibdat dönemi basınının azimli ve cefakar temsilcileri olarak tarihe geçmişlerdir.
II. Meşrutiyet Dönemi Basını (1908 - 1918)
II. Abdulhamid’in parlamentoyu toplantıya çağıracağını ve Anayasa’yı tekrar yürürlüğe koyacağını bildiren dört satırlık fermanı 24 Temmuz 1908 sabahı İstanbul gazeteleri tüm halka duyurmuştu.II. Abdulhamid tarafından ilan edilen bu fermanla, yeniden yürürlüğe konulan 1876 Anayasasına göre, seçimlerin yapılacağını da bildiriyordu. Bu haber İstanbul’da büyük bir coşkuya sebeb olmuş ve gazeteler için geniş bir özgürlük dönemi başlamıştır.İlk iki buçuk ay içinde imtiyazı alınan gazetelerin sayısı iki yüzü geçmiştir. Fakat bunların birçoğunun ömrü kısa olmuştur.İkinci Meşrutiyet ilan edildiği sırada yayını sürmekte olan beş ya da altı gazete vardır. Ahmed Cevdet Bey’in İkdam’ı, Mihran Efendi’nin Sabah’ı, Ahmed Midhat’ın Tercüman-ı Hakikat’i ve Ahmed İhsan’ın Servet-i Fünun’u. Bu gazeteler basın sansürü kalkar kalkmaz İstibdat devrini eleştiren yazılar yazdılar.Yeni dönemin ilk gazeteleri Abdullah Zühtü’nün “Yeni Gazetesi” Hüseyin Cahit’in Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım’la birlikte çıkardıkları “Tanin” olur.Bu dönemde halkın gazetelere olan rağbeti artmış bazı gazetelerin tirajları 50 binlere kadar yükselmiştir. Baskı ve İstibdat sebebiyle Avrupa’ya kaçmış olan veya sürgüne gidenler, hükümetin değişmesi ve af kanununun çıkmasıyla İstanbul’a dönmüşlerdir.Meşrutiyet’in ilanından sonraki ilk günlerde yönetimin otoritesi neredeyse sıfırdı. Herkes tam bir özgürlük havası içinde istediğini söylemekte ve yazmaktaydı. Gazeteciliğin ne olduğunu bilmeden büyük yatırımlar yaparak gazete çıkarmaktaydı, bir süre sonra bu gazetelerin çoğu kapanmaktaydı. Bobboğaz, Elüfürük, Karagöz gibi başarılı ve çok satışlı birçok gazete yayınlanır. Hepsi başta yönetim olmak üzere her şeyi eleştirmektedirler. Azınlıklar, şeriatçılar, Osmanlıcılar, Herkesin gazetesi vardır.İttihat ve terakki karşısında teşkilatlanan Ahrar fırkası “Osmanlı” adlı bir gazete çıkarmaya başlar. “Serbesti” “Mizan” “Sada-ı Millet” İktidar partisini tenkide başladılar. “Tanin” ile “İkdam” çatıştı. İttihat ve terakki’nin yayımladığı Şüra-yı Ümetin yanında birçok dini dergi ve gazeteler yer aldı. Derviş Vahdeti’nin yayımladığı “Volkan” Cemiyet-i duygularını kışkırttılar. 13 Nisan 1909 (31 Mart) ayaklanışı üzerine II. Abdulhamid tahttan indirildi ve yönetime geçen askerler basına sansür koydular. 1908 - 1909 arasında 353 gazete ve dergi çıkartıldığı bilinir. Bunlar arasında İttihat ve Terakki taraflısı olanlar: Yeni Tasvir-i Efkar, Şura-yı Ümmet, Tanin, Hak, Millet Hürriyet, Servet-i Fünun, Tercüman-ı Hakikat Sada-yı Millet, Hilal, Peyam, Alemdar, Serbesti Yalnız, Yeni Gazete, İkdam ve Sabah tarafsız dırlar.Osmanlı İmparatorluğunun harbe girmesi dolayısıyla harbin devamı boyunca askeri ve sansür hakim olduğundan muhalefet tamamen susmuş ve basın hürriyeti hemen hemen hiç kalmamıştır.“Serbesti” gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi bir yazısında “İttihat ve Terakki, açlık, kıtlık ve koleradan da fazla tahribat yapmaktadır.” Diye yazınca önce tehdit edilmiş. Bu işe yaramayınca 6 Nisan 1909 gününün gecesi Galata Köprüsünde öldürülmüştür. Bu dönemde mizah dergileri de artmıştır. Kalem, Davul, Püsküllü Bela, Curcuna, Cingöz, Hokkabaz Zevzek, Zuhuri, Hacivat, Laklak, Eşek, El-Malum ve Yuha Bu dönemde siyasi arenada İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve itilaf partilerinin bir çekişmesi vardır. Basın alanında da gruplaşmalar başlamıştır. Bunlar yukarıda da zikrettiğimiz gibi kendi gazetelerini çıkarmışlardır.
Mütareke ve Kurtuluş Savaşı Dönemi Basını (1918 - 1923)
Mütareke devrinde gazeteler hem hükümetin hem de işgal kuvvetlerinin sansürü altına girmişlerdir. Anadolu’da milli hareket başladıktan sonra bunu destekleyen gazetelerin çalışma şartları çok ağır olmuştur. O kadar ki bazı makalelerde - başlık ve imzadan başka - sansür tarafından çıkarılan ve yeri boş bırakılan kısımlar dışında pek az yazı kalmıştır.Sansürle dilediklerini alamayan işgalciler, gazeteci ve diğer aydınları tutuklamaya başlar. Hüseyin Cahit, Ahmet Ağaoğlu, Süleyman Nazif, Aka Gündüz gibi pek çok yazarla birlikte çok sayıda politikacı bürokrat ve aydın tutuklanarak Malta’ya sürülür.Yakup Kadri ve Falih Rıfkı “İkdam”da, Celal Nuri “İleri” de, Yunus Nadi “Yeni Gün” ile Anadoluya destek vermişlerdir.İstanbul’da yayınını sürdüren “Alemdar”, “Akşam”, “İleri”, “Yeni Gün”, “Vakit”, “Tarik”, “Ümit”in yanı sıra Anadolu’da Milli Mücadele’nin gelişimine paralel olarak gazeteler yayınlandı. Sivas Kongresi organı olarak “İrade-i Milliye (1919) Mustafa Kemal’in gelişinden sonra Ankara’da çıkan “Hakimiyet-i Milliye” (1919), Yunus Nadi’nin Ankara’da yayınladığı “Anadolu’da Yeni Gün” (1920) ile birlikte Milli Mücadele boyunca Anadolu’da yüze yakın gazete ve yetmiş - seksen kadar dergi yayınlandı: “Yeni Adana” (1918), “İstikbal” (Trabzon 1918), “Öğüt” (Afyon, Konya 1918) “Doğru Söz” (Balıkesir 1919) “Açık Söz” (Kastamonu 1919) “Emel” (Amasya 1920) “İntibah” (Bursa 1921) “Küçük Mecmua” (Diyarbakır 1922)Buna karşılık işgalciler, ulusal mücadeleye destek vermeyen gazete ve gazetecileri koruyup kayırmaktadırlar. Bunların en ünlülerinden biri “Peyam-ı Sabah”ı çıkaran, Mülkiyenin siyasi tarih hocası Ali Kemal’dir. Anadolu güçlerine “Dağiler! Bağiler” diyecek kadar keskin bir Ankara karşıtı olan Ali Kemal, Büyük zaferden sonra İzmit’te halk tarafından linç edilmiştir.

Yorumlar